Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

ABD, neden Yunanistan'ı tercih etti?

ABD ile Yunanistan arasında çok üst seviyede bir askerî yakınlaşma mevcut. ABD, neden Yunanistan''ı tercih etti? ABD, Yunanistan iş birliğinin nedeni nedir? Son üç yılda ABD Yunanistan''da çok sayıda askerî üs kurdu. Bu üsleri salt Rusya''ya karşı kurduğunu iddia eden ABD''nin bu iddiasını ciddiye almak zor. Zira ABD söz konusu üsleri sadece Rusya''ya karşı kurmuş olsa idi askerî strateji açısından Polonya, Romanya ve Bulgaristan çok daha uygun alanlardır. O halde ABD, Yunanistan''a bu üsleri kurarken arka planda başka amaçları olduğunu söylememiz isabetli olur.

 Strateji biliminde yol haritasını tespit edebilmek için istihbari verilerin yani "emarelerin" çok ciddi değeri vardır. Biz ABD''nin bu üsleri bidayette Türkiye ile Yunanistan arasında olması muhtemel bir sıcak çatışmada Yunanistan''a gerekli askerî desteği vermek için kurduğu kanaatindeyiz. Zaten bu düşüncemizi ABD''nin Yunanistan''da Dedeağaç üssünü kurduğu haberinin çıktığı ertesi günkü köşe yazımızda yazmıştık. O düşüncemiz de şuydu; Yunanistan bir gün "de facto" olarak karasularını 12 mile çıkardığını ilan ederse Türkiye bunu savaş sebebi sayacağını (casus belli) 1994''te TBMM''den çıkardığı yetki yasası ile ilan etmişti. Böylesi bir durumda Türkiye adalara askerî müdahalede bulunurken diğer bir yandan da Trakya üzerinden Kara Kuvvetleri ile Yunanistan''a karşı taarruzi bir harekâtta bulunacaktı. Edirne-Dedeağaç-Selanik istikameti bu harekâtın ana yaklaşma mihveridir. ABD, Dedeağaç''a üs kurmakla söz konusu taarruz mihverinin önünde bir "tıkama mevzii" işgal etmiş oldu. Peki, ABD neden Türkiye''ye karşı böylesi bir haksızlık karşısında Yunanistan''ın yanında olmayı tercih etti? Üstelik de Türkiye de Yunanistan gibi bir NATO üyesidir ve 18 Şubat 1952''den beri üye olan, NATO''nun ikinci büyük ordusuna sahip olan ülke. Çünkü tüm ülkeler gibi ABD''nin de dış politikasında "dostluk değil çıkarları" esastır. ABD''nin Türkiye üzerinde emelleri olduğu artık ilkokul çocuklarınca bile bilinmektedir. BOP Projesi kapsamında sınırları değiştirilmek istenen ülkelerin içinde Türkiye''nin de olduğu Condoleezza Rice''nin BOP haritasında zaten tüm dünyaya deklare edilmişti.

Yalnız bu değil, bu konuda birçok emareye de sıkça rastlanabilir. Örneğin 14 Mayıs 2016''da The New-York Times''de çıkan bir makale vardı; "Could Different Borders Have Saved the Middle East?" Türkçesi; "Orta Doğu''yu Farklı Sınırlar Kurtarmış Olabilir mi?" Makalenin yazarı Nick Dunforth. Peki, kimdi Dunforth? ABD Deniz Harp Akademisi Başkanı, ABD Ordusunun bir Deniz Albayı ve Pentagon''un başstraejistlerinden biri. Makalenin özü; "Orta Doğu''da sınırlar 1918''de Başkan Wilson''un belirlediği şekilde çizilse idi bu gün Orta Doğu terörün kaynağı olmazdı. Dünyada terörü önlemek istiyorsak Orta Doğu''da sınırlar yeniden çizilmelidir. Orta Doğu''da sınırlar yeniden çizilirse dünyada terör büyük ölçüde önlenir." şeklinde ifade edilebilir. Peki, sınırlar yeniden çizilirse Türkiye nasıl olacak? Dunforth çizdiği haritalarda bunu da belirliyor; Türkiye toprakları üzerinde Ermenistan var, Kürdistan var, hatta İzmir ve civarı için "Smyrna semi-autonomous state" (Smyrna yarı otonom devleti), İstanbul ve civarı Trakya, Boğazları içine alan bölge için ise "İnternational Constantinopolitan State" (Uluslararası Constantin Devleti) yani "Bizans" diyor. Böylesi kritik görevdeki adamlar böylesi yazıları "ABD devletinin izni" olmadan asla yazmazlar, yazamazlar. Aslında Dunforth ABD''nin arka plandaki hedefini sahnenin önüne çıkartmış o kadar.

 İşte size bir emare daha. ABD salt bu amaçları için ülkemizin güneyinde Suriye''de bekamızı tehdit eden 65 bin kadar teröristi besliyor, silahlandırıyor. İyi de bu nasıl müttefiklik birader? ABD, Türkiye''ye bir NATO müttefiki gibi değil de sanki hasmı olan Rusya, İran ya da Çin''miş gibi davranıyor. Bundan cesaret alan Yunanistan da küstahlaştıkça küstahlaşıyor. Yunan''ın emekli Koramirali Yanis Egolftopulos da bu cesaretle "Boğaz köprülerini vururuz, Türk Ordusu çok zayıfladı." diyor. Bu arada altını çizelim ki Türk Ordusunun zayıfladığının zannedilmesi, caydırıcılığının azaldığının sanılması hususunda "Fetö terör örgütünün etkisi ve bu örgüt ile onu desteklemiş olan herkesin" günahının büyük olduğunu da söylemeliyiz. Tabii Kahraman Türk Ordusunun zayıf mı kuvvetli mi olduğunu test etmek isteyen ülkelerin cesaretleri varsa buyursunlar, ancak bunun çok ağır sonuçlarına katlanacakları da muhakkaktır.

Yunanistan bugünkü sınırlarına hiç savaşmadan ulaşmış ve tarihsel süreçte beş defa topraklarını genişletmiştir. Bugün de aynı hülyaların içinde olduğunu görmekteyiz. Türkiye''nin zayıf bir anını kollayan Yunanistan''ın arkasına ABD ve AB desteğini alarak karasularını 12 mile çıkardığını ilan etme ihtimali her zaman yüksek olasılıktır. Bu durumda ne yapmak lazım? Ülkeyi yöneten özellikle siyasi ve bürokratik kadroların tarih bilincinde olması şarttır. Öte yandan Dışişleri bürokratlarının liyakatli kadrolardan oluşması kaçınılmazdır. Ukrayna-Rusya savaşının uluslararası jeopolitiği ve buna bağlı olarak jeostratejiyi değiştirdiği bir gerçektir. Yunanistan''ın hukuka aykırı biçimde anlaşmalarda silahtan muaf olarak görünen adaları silahlandırması Türkiye''ye karşı açık bir tehdittir. Yunan ekonomisi kötü olduğu halde silahlanmaya büyük bütçeler yatırması yine Türkiye''ye karşı kullanmak içindir. Bu durumda Türkiye''nin karşısına ciddi bir jeopolitik tercih çıkmaktadır. Söz konusu jeopolitik tercihi doğru yapabilmek için de Millî Güç unsurlarının eksiksiz biçimde kuvvetli olması gerekir. Millî Gücün çok önemli bir unsuru da "ekonomik güç"tür. Bugün Türkiye''nin ekonomik gücü ne yazık ki istenen düzeyde değil. O nedenle siyasi irade bir an önce "ekonomik gücü" düze çıkaracak çözümleri bulup hayata geçirmek zorundadır.

Türkiye, etrafındaki ülkelerle de "paktlar" kurmanın yollarını aramalıdır. Tıpkı Büyük Önder Atatürk''ün öncülük ederek kurduğu "Balkan Paktı", "Sadabat Paktı" gibi. Bütün bunlar olurken Türkiye''nin Batı''nın kendisine olan düşmanlığını bilmesi de fiili bir durum yaratmamalıdır çünkü ticaretinin dahi büyük kısmı Batı iledir, örneğin Almanya en büyük ticari partneridir. Atatürk hem Emperyal Batı ile mücadele etmiş hem de Batı''yı hedefleyerek Batı''nın bilimini almaya çalışmış, Batı ile ilişkileri geliştirerek "muasır medeniyet" seviyesinin üstüne çıkmayı ilke olarak koymuştur. Atatürk, Batı ile savaştığı halde Batı''yı dışlamamış, ulusal kalkınmayı Batı''yı baz alarak yapmıştır. Atatürk''ün dış politika çizgisini ve modernleşme anlayışını esas almak sureti ile bugünkü açmazlardan sorunsuz çıkmak mümkündür.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları