Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nevin Balta

Nevin Balta

SÖZÜN ÖZÜ

30 Ağustos Zaferi'nin Önemi

21. yüzyılın başlarında Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde başlayan mezhep savaşları ve iç savaşlar ile Akdeniz'deki güç savaşlarının Suriye Savaşı ile başladığı kabul edilir. Söz konusu bölgelere yönelik sömürgeci politikaların tarihi çok daha eskiye dayanıyor.

19. yüzyıldan itibaren Asya-Afrika bölgesine yönelik olarak sömürgeci bir siyaset takip eden zamanın büyük devletlerinden İngiltere; Asya-Afrika geçitlerine ve denizlere sahip olmak için İngiltere Anavatan Filosu, Akdeniz Filosu ve Uzakdoğu Filosu olmak üzere üç filo kurmuştu.

Hadiye Yılmaz , Kurtuluş Savaşımız ve Asya-Afrika'nın Uyanışı, (Kaynak Yayınları,  İstanbul, 2007) adlı eserinde Arap liderleri İngiltere'nin Asya-Afrika siyasetini şöyle açıklıyor:

"….İngiltere, bölgede 19. yüzyıldan itibaren üstlendiği "koruculuk misyonu" aracılığıyla kendine alan açmaya çalışmış, bu siyaset gereğince çeşitli nedenlerle bölgenin iç işlerine karışmaya başlamıştır. Bu müdahale, ilk olarak bölgede yaşayan gayrimüslimlerin haklarını korumak gibi bir bahaneyle hayata geçirilirken, Arap-Vehhabi çatışmasını engelleme gerekçesiyle de bölgeye müdahale edilmiştir. Aynı zamanda Arap milliyetçiliği körüklenerek, geleneksel "böl, parçala, yönet" siyaseti uygulamaya çalışılmıştır."

İngiltere, 1909'da Osmanlı Devleti'nin Irak, Suriye ve Mısır'da Türkçe eğitimi zorunlu tutması gibi fırsatları değerlendirerek Arapları Osmanlılara karşı kışkırtmış, İtalyanlar da Trablusgarp ve Bingazi'de "Türkler size medeniyet adına hiçbir şey yapmamışlar. O sizin savunduğunuz Türkler sizleri her alanda geri bırakmışlar. Bizler geldiğimizde sizlere bolluk ve medeniyet getireceğiz." vaatleriyle Osmanlılar aleyhine propaganda yürütmüştü. Batılı devletlerin Osmanlı devleti aleyhine yürüttüğü propagandalar, Osmanlı Padişahı'nın hâkimiyeti ve Halifelik makamı aleyhindeydi. Avrupa basınının yayınları ve Hristiyan ilim adamlarının çabalarıyla özellikle Kuzey Afrika'da "Türklerden Halife olamayacağı, Halifenin ancak Kureyş'ten olabileceği" fikri yaygınlaşmıştı.

I. Dünya Savaşı'nı noktalayan Mondros Mütarekesi imzalanıncaya kadar Güney Cephesi (Filistin)'nde savaş devam etti. Güney Cephesi (Filistin), Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'nda en uzun savaştığı cepheydi. Filistin Cephesi, güneyde Hicaz, batıda Kanal harekâtlarının devamı olarak gelişti. General Allenby'ın komutasındaki İngiliz Ordusu ve Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in oğlu Şerif Faysal komutasındaki Arap Ordusu, koordineli olarak 19 Eylül 1918'de başlattıkları Genel Taarruz (Nablus Meydan Muharebesi) sonucu Ordularımızı bozguna uğratmışlar, Filistin, Ürdün, Lübnan ve Suriye'yi ele geçirmişlerdi.

Filistin Cephesi'nde İngiliz ve Arap Orduları karşısında zor günler geçiren Osmanlı Orduları I. Dünya Savaşı'nın son muharebesini yaparken, Osmanlı Devleti'nin Mütareke Heyeti, aynı gün bir İngiliz gemisiyle Limni Adası'nın Mondros Limanı'na ulaşmış bulunuyordu. Mütarekeyi imzalayan Osmanlı Heyeti; Bahriye Nazırı Deniz Albayı Rauf Bey (Orbay), Hariciye Müsteşarı Reşat Hikmet, Kurmay Yarbay Sadullah, Heyet Katibi Ali Beyden (Türkgeldi) teşkil edilmişti. Padişah VI. Mehmet Vahdettin, taleplerini Heyet'e iletilmek üzere, Sadrazam Ahmet İzzet Paşa'ya şu ifadelerle bildirmişti :

"Hilafet, Saltanat ve Hanedan haklarının korunmasını, bazı eyaletlere verilecek muhtariyetin (irade ve idaresi kendi elinde olma) yalnız idari olup, siyasi olmamasının temin edilmesini ve buna çare bulunamadığı takdirde, istiklaliyetin (başlı başına buyruk olma) ehven (daha hafif, daha zararsız) olacağı, eğer siyasi muhtariyeti kabul edecek olursak, İslamiyet âlemine ihanet edilmiş olacağı fikrinde bulunduğunu."

Osmanlı Devleti'nin, İtilaf Devletleri adına İngiltere'yle imzaladığı Mondros Mütarekesi'nin 1, 2, 5, 7, 10, 16, 19, 25. maddeleri, Anadolu'nun, Boğazlar'ın ve Ortadoğu bölgesinin gelecekteki statüsünü yakından ilgilendirmekteydi. Araplarla iskân edilmiş olan topraklar Mondros Mütarekesi öncesi büyük ölçüde Osmanlı Devleti'nin egemenliğinden çıkmıştı. İtilaf Devletleri, Mütareke'nin 7. maddesini gerekçe göstererek Anadolu'yu da işgale başlayacaklardı.

I. Dünya Savaşında Irak ve Sina-Filistin Cephesinde yenilen Osmanlı Devleti'nin, Ortadoğu toprakları İngilizlerce bir bir işgal ediliyordu. İngiliz kuvvetleri Ocak 1917'de Güney Filistin'i, 9 Aralık 1917'de Kudüs'ü, 23 Eylül 1918'de Hayfa'yı, 1 Ekim 1918'de Şam'ı, 8 Ekim 1918'de ise Beyrut'u işgal ettiler.  İngilizler, I. Dünya Savaşı sırasında Mekke Emiri Şerif Hüseyin'e bağımsız bir Arap Krallığı kurdurma sözü vererek, 10 Haziran 1916'da Osmanlı Devleti'ne isyan etmesini sağladılar.

Türk Ordusu, 1 Ekim 1918'de Şam'ı boşaltarak hızla kuzeye çekildiğinde ortaya çıkan boşluğu askerî-siyasal açıdan kimlerin dolduracağı önemli bir sorundu. Mustafa Kemal'in İstanbul'a dönüşünü fırsat bilen Fransızlar, 14 Kasım'da İskenderun'u işgal ettiler ve göstermelik bir seçimle kentte yeni bir belediye başkanı görevlendirdiler. Fransızlar, 7 Aralık'ta da Antakya'yı işgal ederek denetimleri altına adılar.

Osmanlı topraklarının işgali sürüyordu: 3 Kasım 1918'de Musul'u işgal eden İngilizler, Musul Vilayeti'nden başka, 9 Kasım 1918'de İskenderun'u, 6 Aralık 1918'de Kilis'i, 17 Aralık 1918'de Antep'i, 22 Şubat 1919'da Maraş'ı ve 24 Mart 1919'da Urfa'ı işgal etmişti. Irak bölgesinin Siirt, Mardin ve Diyarbakır Sancakları'nı da içine aldığını iddia ederek burayı işgal etmek istemişlerse de 13'üncü Kolordu'nun direnmesi karşısında buna cesaret edememişlerdi.

Tarihinin Önemli Dönüm Noktası :30 Ağustos 1922 Zafer'i

Mustafa Kemal Paşa'nın, 19 Mayıs 1919'da Karadeniz'den gelerek Samsun'a ayak basması ile Kurtuluş Savaşı başlamıştı. Mustafa Kemal Paşa, 25 Ağustos 1922 tarihinde  "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri" dediğinde, savaşın nerede, hangi denizde biteceğini işaret ediyordu.  Nitekim 9 Eylül 1922 tarihinde işgal güçlerini Akdeniz'e (Ege) döken Türk askeri, savaşı bir başka denizde bitirmişti. Batı cephesinde Yunan ordusuna karşı 13 Eylül 1921'de kazandığımız, 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Savaşı, Kurtuluş Savaşı'mızın dönüm noktası idi. Sakarya Zaferi sonunda imzalanan anlaşmalarla güney ve doğu sınırlarımız emniyete alınmış, TBMM devletinin uluslararası tanınırlığı artmıştır. Bundan sonra tüm ulusal güç unsurları, Batı Cephesi'nde 26 Ağustos 1922'de Kocatepe'den başlayan Büyük Taarruz'un 30 Ağustos'ta zaferle sonuçlanacak olan kesin sonuç muharebesine odaklanmıştı.

                26 Ağustos sabahı saat 0.03'te ordugâhtan kalkan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Birinci Ordu'nun gözetleme yeri olan Kocatepe'ye geldiler. Gün ağarırken sabah saat 0.05'te top atışlarıyla saldırı başladı, ardından piyadeler ilerledi. Bütün cephede düşmanla temasa geçildi. 30 Ağustos 1922'ye kadar 5 gün, 5 gece devam eden Büyük Taarruz, Türk ordusunun kesin zaferi ile sonuçlanmıştı. Taarruzun planlanması büyük bir gizlilik ve titizlik içinde yapılmış, Taarruz'un zamanından Mustafa Kemal Paşa ve yanındaki bir iki yakın mesai arkadaşından başka kimse haberdar olmamıştı. Büyük Taarruz öncesinde, TBMM'den dördüncü defa olmak üzere Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya Başkomutan unvanı verilmiştir.

30 Ağustos 1922'de Dumlupınar'da Mustafa Kemal Paşa'nın Başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz'dan sonra Yunan orduları İzmir'e kadar takip edilmiş, 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtarılmıştı.

30 Ağustos Zaferi;  topraklarımızın, İtilaf Devletleri tarafından istilasını öngören bir planın son bulması ve Türk Milletinin yeniden hayata dönüşünü sağlayan bir zafer olup yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini oluşturmuştur.

Ülkemizin ve milletimizin birliğine, beraberliğine, kardeşliğimize ve geleceğimize yönelik tehditlerle bugün de karşı karşıyayız. Birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı güçlendirmek, iç ve dış tüm düşmanların karşısına tek vücut olarak çıkmak, ihtiyacımız olan tek şeydir.

Büyük Zafer'in 98. yıl dönümünde, başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, canları ve kanlarıyla vatan topraklarını bizlere emanet bırakan  İstiklal Savaşı şehitlerimiz nezdinde  tüm aziz şehitlerimizi  rahmet ve minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz. Yüce Türk milletinin ve kahraman Silahlı Kuvvetlerimiz'in 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı en içten dileklerimizle tebrik ediyoruz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları