Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nevin Balta

Nevin Balta

SÖZÜN ÖZÜ

"24 Kasım Öğretmenler Günü" ve Eğitim -1-

24 Kasım 2020, Atatürk'e Başöğretmenlik unvanının verilişinin 92. yılı.

Başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin "24 Kasım Öğretmenler Günü" kutlu olsun!

Konuyu iki günlük yazı dizisi halinde anlatmak istiyorum.

Kültürel kimliğini ve eğitim politikalarını her ulus kendi çizer. Eğitim ve kültür aynı zamanda ulusal kimliğin ifadesidir. Ulusal kimliğin muhafazası ve geliştirilmesinde tarih, dil ve eğitim üç önemli alandır. Öğrenim ve öğretimin en önemli görevlerinden biri ulusal kültürü beslemesidir.

 20. yüzyılın ilk çeyreğinde büyük bir savaştan yeni çıkmış, halkın neredeyse tamamına yakını eğitimden yoksun, 1927 sayımına göre, okuma-yazma bilenlerin 7 yaşından yukarı çağ nüfusa oranı % 5-6 olan ve her alanda geri kalmış bir ülkede, Mustafa Kemal Atatürk engin bir uzak görüşlülükle bilim toplumunun, yani 21. yüzyıl toplumunun eğitim ilkelerini ortaya koymuş. 21.yüzyılın bilim toplumunun gerektirdiği "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" özellikteki bireyleri yetiştirmek üzere, eğitim sistemini ezbercilikten kurtarıp yaratıcı, eleştirici, düşünme becerilerini geliştirebilecek uygulamaya dayalı bir eğitim sistemi önermiştir. Atatürk, 1923'te Eskişehir'de yaptığı bir toplantıda da geleneksel eğitimle ilgili şu saptamayı yapmıştır.

     1- İstikrarlı bir eğitim politikamız yoktur.

     "Bundan önce her maarif nazırının birer programı vardı. Memleketin maarifinde çeşitli programların tatbiki yüzünden öğretim berbat hale geldi. Efendiler! Bu seyahatim sırasında görüştüğüm 25 Yıllık bir Milli Eğitim Müdürü memleketin çeşitli yerlerini dolaşmış; dediğine göre birbirine zıt birçok programlar almış, uygulamış ve uygulattırmıştır. Çünkü hükümete gelen her nazır kendine göre bir program yapıyor, onu uygulatıyor, bir müddet sonra başka bir nazır geliyor, onu beğenmiyor, başka bir program uygulatıyordu."

     2- Eğitimimizin amacı kendini, hayatı bilmeyen, her konuda yüzeysel bilgi sahibi, tüketici insan yetiştirmek olmuştur.

     "Bütün bu uygulama ve programlar ne veriyordu? Çok bilmiş çok öğrenmiş birtakım insanlar, amma neyi bilmiş efendiler! Birtakım teorileri birtakım nazariyeti sadece ezberlemiş kişiler. Amma neyi bilmemiş efendiler? Kendini bilmemiş, hayatın ihtiyacını bilmemiş, yaşamak için hiçbir şeyi bilmemiş ve aç kalmış insanlar." Ve Atatürk devam eder. "Bundan sonra eğitimde izlenecek yol, her an değişmeyen belirli çizgisi olan eğitimdir. Bu eğitimden amaç, bilgiyi insan için bir süs, uygar bir zevk olmaktan çok, maddi hayatta başarı sağlayan pratik ve işe yarar bir araç haline getirmektir. İlk ve orta öğretim, mutlaka insanlığa, medeniyetin gerektirdiği bilim ve tekniği versin, fakat o kadar pratik ve zevkli versin ki çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkûm olmadığına emin olsun. Çünkü maarifin gayesi sadece hükümete memur yetiştirmek değildir."

     Atatürk'e göre geleneksel eğitim millî dil, millî tarih, millî sanat yani topyekûn millî kültürün gelişmesine uygun değildir ve millî benlik duygusunun zayıflamasına yol açmıştır. Geleneksel eğitim bütünüyle bilimsel zihniyete kapısını kapatmıştır ve ezberciliğe dayanmaktadır. Bu ise yapıcı ve yaratıcı yeni nesillerin yetişmesini sağlamaktan uzaktır. Atatürk, eğitim politikasında iki temel hedef göstermiştir: 1. Cehaletin yenilmesi. 2. Türk ulusunun çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarılması.

                Atatürk'e göre "Millî Eğitim"in özellikleri

Atatürk'e göre, eğitim uygulamalı olmalıdır "Türk eğitimi; dilde millî olacak, yöntemde millî olacak, araç ve gereçte millî olacaktır. Atatürkçü eğitimle yetişen gençler, bağımsızlığın güvencesi olacaktır. Vatan ve millet çıkarlarını her şeyin üstünde tutacak insanlar olarak yetiştirilecektir. Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize öğrenim sınırı ne olursa olsun önce Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Dünyada uluslararası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevî unsurlara sahip olmayan kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık hakkı yoktur."

     Ona göre, 21. yüzyıl, bilgiyi uygulamaya aktaran ülkelerin yüzyılı olacaktır. Atatürk, 1 Mart 1923 tarihinde TBMM'yi açış konuşmasında ise şöyle seslenmiştir: "Baylar, eğitim ve öğretimde uygulanacak yöntem, bilgiyi insan için gereksiz bir süs, bir baskı aracı ya da bir uygarlık zevkinden çok, yaşamda başarıya ulaşmayı sağlayan, işe yarar ve kullanılabilen bir araç durumuna getirmektir. Uygulamaya dayanan yaygın bir eğitim-öğretim için yurdun önemli merkezlerinde çağdaş kitaplıklar, çeşitli bitki ve hayvanları içine alan bahçeler, konservatuarlar, atölyeler, müzeler, galeriler, sergi salonları kurmak gerekli olduğu gibi ilçe merkezlerine dek bütün yurdun basımevleriyle donatılması gerekmektedir."  (Devam edecek.)

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları