Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nevin Balta

Nevin Balta

SÖZÜN ÖZÜ

'1 Eylül Dünya Barış Günü'nün Düşündürdükleri

Charles Baudelaire; Kötülük Çiçekleri adlı eserinde "Hem Bıçağım hem de yara, hem yanağım hem de

Tokat hem kurbanım hem de cellat…" der.

Charles Baudelaire, bu eserinde yaşamı boyunca kötülük, çirkinlikten nefret eden düş gücü ve ironi kabiliyeti ile pencerelerini dış dünyaya kapatarak güzel kokuların, renklerin ve seslerin birbirine karıştığı mistik bir dünyaya doğru yola çıkar. Denizlerin ötesinde, duygu yoğunluklu kadınların mesken tuttuğu bir peri sarayı kürara, ormanlarda dolaşır. Çiçekleri aramak için "Cehennem"e iner. Kötülükten güzellik, mutsuzluktan mutlu anlar damıtır. Büyük şair unutulmaz dizelerinde, iyinin ve kötünün ötesinde varlığına "güzel" coşkuyla anlatır.

Victor Hugo, Charles Baudelaire şiiri için şöyle der: "Sanat göğünü bilinmedik bir ölüm ışığıyla süslediniz. Yeni bir ürperiş yarattınız!"

Yves Bonnefoy ise "Gerçeğin en üstün biçimi olan söz, gerçekliğin yüzünü hiçbir zaman daha iyi göstermedi."

"1 Eylül Dünya Barış Günü" için ne yazabiliriz? "Kötülük Çiçekleri"ndeki tanımlamalar ve şiirler döneminde Fransız İkinci İmparatorluk rejiminin büyük bir tepkisine yol açmış olsa da şiirlerin anlamları;  çekicilik, müzik, soyut ve etkili duyarlılıkları ile zengin biçim ve simge ögeleriyle yüzyıllar sonra bile "güzel"i arayanlara yol gösteriyor.

Ortadoğu'daki terör savaşlarının, iç savaşların gölgesinde "Dünya Barış Günü" kavramını hatırlamaya çalışıyoruz. Irak'ın işgali, Suriye'deki vekâlet savaşları, Libya ve Yemen iç savaşları, Afganistan'da Taliban hâkimiyeti, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşları, Doğu Akdeniz'de enerji savaşları, Kıbrıs'ın yakınlarına demirleyen dünya ülkelerinin petrol arama ve savaş gemileri, Fırat'ın doğusundaki ABD destekli YPG-PYD-PKK terörü, Rusya-Ukrayna krizi, vb. krizlerle liste uzayıp gidiyor.

Orta Doğu coğrafyasında hemen her gün terör örgütleri aracılığıyla devam eden iç savaşlarda; intihar saldırısı, araç kundaklanması, bomba yüklü araçlarla sivillere yönelik saldırılar veyahut hava bombardımanları ile onlarca masum insan ölüyor. Binlerce insan yakın ülkelere mülteci olarak akın ediyor.

Kimi zaman bu küresel terör saldırılarında arta kalan insan öyküleri, yarım kalmış sevgiler, yarım kalmış kahramanlıklar, yarım kalmış mülteci yaşamları kısaca sahici yaşamlar ekranlarımıza yansıyor. Bizler onları bir film izler gibi izlerken, dünyanın en zor coğrafyasında yaşadığımızı unutuyoruz. Bir intihar saldırısının, bir hava saldırısının veya füze saldırısının tam ortasında kalıyoruz bazen. Küresel güç hesaplaşmalarının, şiddet ve nefret sarmalının tanığı olan insanların acılarını paylaşıyor, insanlığın silkinip kendine gelmesini bekliyoruz. Doğal olarak ülkemizin, bölgenin, güvenlik güçlerimizin hatta sevdiklerimizin, yakınlarımızın, komşularımız geleceğinden endişe etmeye başlıyoruz. İşte bu aşamada insanlık, insan hakları, yaşama hakkı gibi kavramlar zihnimizde canlanıyor.

Dünya enerji tekelini elinde bulundurmak isteyen ülkelerin, doğalgaz ve petrol rezervlerine sahip Ortadoğu ülkelerinin rol aldığı ve desteklediği bölgesel "üstü örtülü" savaş her geçen gün kapsama alanını genişletiyor. Enerji kaynaklarını kontrolü altına almayı başaran küresel güçlerin gemlenemez ihtirasları uğruna milyonlarca insan sürgünlere, terör saldırılarına ve hava bombardımanlarına maruz kalıyor. Milyonlarca masum insanın yaşamına son veren felâketler, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin çerçevesini çizdiği "her dil ve dinden insanın yaşam hakkı" ile ilgili evrensel mutabakatın söz konusu ettiği "insani değerler" tanımının yetersiz kaldığını gösteriyor. Türkmen, Arap, Filistinli, Suriyeli, Iraklı, Lübnanlı, Yemenli, Libyalı, Mısırlı, Ürdünlü, Afganistanlı, Pakistanlı, Arabistanlı, Afrikalı kısaca "Sünni veya Şii" yani Müslüman halklar katliamlar ve savaşlarla birlikte yaşıyor.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerindeki terör, enerji savaşlarını yöneten kapitalist ekonomilerce üstü örtülü bir dünya savaşı olarak devam ediyor. Bölge ülkelerinin petrol ve doğalgaz yataklarını yağmalamaya çalışan, kontrolü altına almak isteyen küresel güçler, bir taraftan mezhep savaşlarını desteklerken diğer taraftan terör örgütlerine silah ve cephane yardımları yaparak, Ortadoğu'nun sınırlarını yeniden çiziyor. Kendi dininden olmayanlara karşı kin ve düşmanlıkla hareket eden küresel güçlerin "Kötülük Çiçekleri'ni ektiği bu coğrafyada ırkçılık, ayrımcılık, nefret ve hoşgörüsüzlük kök salıyor.

Kuzey Afrika, Ortadoğu, Ön Asya ve Hazar Havzası başta olmak üzere tüm dünya İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi"ne uyulacağı günü ümitle bekliyoruz.

"1 Eylül Dünya Barış Günü"nde; terörün iç savaşlara sürüklediği ülkeler için huzur, barış ve adalet, yollara düşen mültecileri için yoksulluğun ve açlığın olmadığı, barışın ve adaletin var olacağı bir dünya düşlüyoruz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları