Türk fikir adamlarından Nurettin Topçu'nun İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy hakkındaki görüşlerine bugün yine devam edeceğiz. Önceki makalede "Topçu'nun kaleminden Mehmet Akif'in milliyetçiliği" konusunu ele almıştık.
Topçu, eserinde idealist olarak gördüğü Akif'in sanata bakışı hakkında bilgi veriyor. "Sanatın her şeyden önce bir büyük hayatı yaşamak ihtirası" olduğunu anlatan Topçu, "Sanatın bu dünyamızı aşan, bizim tamamen üstümüze yükselen manzarası, ebedi alemin Allah adında ifadesini bulan sonsuzluğun dünyasıdır" diyor. Burada "tam huzura kavuşulduğunu" anlatan Topçu, "Fani duygularla sefil dünyanın dileklerinden kurtuluş gerçekleşir; ruh selâmete erer Sanatkarın ebediliği elde edip de sanatın bir dua ve hilkate sonsuz şükran halini aldığı bu kurtarıcı sonsuzluk ancak en büyüklerin ulaşabildiği bölgedir" der. Topçu, burada büyük olarak Yunus Emre'yi örnek verir ve "Ben yürürüm yane yane" diyerek çıktığı yolculuğun sonsuzluğa götürücü yolculuk olduğunu ifade ediyor.
Yunus gibi olanların hayattan kopup sonsuzluğu arayanlar olduğunu anlatan Topçu, Sinan, Yunus, Mevlâna, Fuzuli gibi, Akif'in de işte bu sonsuzluğun yolcusu olan sanatkarlardan biri olduğunu ifade ediyor. Sonsuzluğun dini hayatın bir ifadesi olduğunu, sonsuzluğu gayelendirenin uluhiyyet olduğunu belirten Topçu, Akif'in buradaki yerini şöyle anlatıyor: "Din ideali, dindarlık ideali, Mehmet Akif'e sanat vecdinin tabii ilerleyişi ile birlikte geldi. Ama, bu sanat vecdinde de eser yaratmaya merak ve hevesi değil, bütün kendi şahsiyeti hâkimdi. Akif, böylece sonsuzluk idealinde, yani din idealinde hem kendini aradı, aynı zamanda milletinin selâmetini de onda buldu. İki dava, kendi kurtuluş ideali, ruhunun selâmeti davası ile milletinin selâmeti davası burada birleşir."
Akif'in ruhundaki feryatlara Kur'anın karıştığını, Akif'in şiirine bu ilahi temaşanın penceresinin Kur'an'la açıldığını belirten Topçu, "Mehmet Akif'in sanatı ne şeklin, ne rengin, ne de plastik duyuşların sanatıdır. Bu sanat, billur ışıklarla dolu bir dünyadan sonsuzluğa yükselen lahutî bir ses gibidir." ifadelerini kullanıyor.
