Konya''da yayımlanan yerel Yenigün gazetesinin ücretsiz kültür sanat ilavesi Şehrin Hafızası, 17 Şubat 2023 tarihli sayısını tüm ülkeyi yasa boğan depreme ayırdı.

Sadık Gökce, kaleme aldığı "Yıkıldık" başlıklı makalesinde güzel ülkemiz Türkiye''nin büyük bir depremle sarsıldığını belirterek "On ilimiz ve ilçeleri deprem sonucu nerede ise yerle bir oldu. 40 bine yakın canımızı kaybettik. On binlerce yaralımız var. Yüzbinler evsiz kaldı." ifadelerini kullanıyor.

Konya Büyükşehir Belediyesinin katkılarıyla çıkan Şehrin Hafızası için on ili yıkan depremi yazmak istediğinde 17 Ağustos 1999 depremini hatırladığını anlatan Gökce, sözlerini şöyle tamamlıyor: "Doğu illerimizi vuran ve sayısız cana mal olan depremi ve depremzedeleri anlamak ve onlarla diğerkâm olmak elbette zor iş. Çünkü onlarla birlikte bu acıyı yaşamadık. Ancak bu acıyı yaşayanlar bilir. Ben de 17 Ağustos depremini yaşamış olan birisi olarak şu an deprem bölgesinde yaşananları ve yaşayanları anlamaya çalışıyorum."

Konya depremi ve Mevlânâ

Yenigün''ün kültür sanat ilavesinin yazarlarından Melahat Ürkmez de, Konya''da 1273 yılı Aralık ayında meydana gelen depremi anımsatıyor.

Konya''nın şiddetli bir depremle sarsıldığını, halkın panik içinde Mevlâna''nın kapısına yığıldığını, içlerinden üç kişiyi seçip Mevlânâ''ya dua etmesi için yanına gönderdiklerini akıcı bir üslupla anlatıyor.

Ürkmez, Mevlânâ''nın o an  hasta yatağında son günlerini yaşadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor: "Mevlânâ''nın mânâ depremiyle kendilerine asıl depremi yaşatacağını bilmeyen üç kişi içeriye girdi, ''Ey ulu velî! Bütün Konya halkı kapınızın önünde toplandı, kendilerini temsilen biz üç kişiyi seçip size gönderdiler. Ey Hüdâvendigâr''ımız! Hastalığınız bizi yıktı. Bütün Konya halkı olarak sizin için dua etmekteyiz. Ancak asıl bizim sizin duanıza ihtiyacımız var. Depremler bizi perişan etti. Sizden depremlerin durması için Rabbi Tealâ''ya dua buyurmanızı niyaz etmekteyiz'' dediler. Hz. Mevlânâ tebessüm etti ve onlara, ''Sizler korkmayın! Zavallı toprak acıkmış, yağlı bir lokma istiyor. Bunu vermek lâzımdır'' dedi. Yanında bulunanlara ve o üç temsilciye vasiyetini söyledi: Ben size gizli ve âşikâr olarak Allah''tan korkmanızı tavsiye ederim. Az yemek yemenizi, az uyku uyumanızı, az konuşmanızı, günahlardan çekinmenizi, oruca, namaza devam etmenizi, daima şehvetten kaçmanızı, bütün insanlardan başınıza gelecek eziyetlere, cefalara sabır ve tahammül etmenizi, câhil insanlarla, zevklerine düşkün sefihlerle oturup kalkmaktan kaçınmanızı, kerem sahipleri ile salih ve iyi kişilerle beraber bulunmanızı, sohbet etmenizi vasiyet ederim. Çünkü insanların en hayırlısı insanlara faydası dokunandır. Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır."

*

Anuş Gökce ise Konya Kaleleri başlıklı makalesinde kentte yer alan tarihî kaleler hakkında bilgi veriyor.

Konya''nın üç kalesi olduğunu anlatan Gökce, "Birincisinin Alaaddin Tepesi üzerinde kurulan şehrin etrafını çeviren İç Kale (Ahmedek), ikincisinin savunma amaçlı Takkelidağ üzerinde kurulan Gavele (Kevele, Gevele), üçüncüsünün şehrin büyüyüp surların dışına taşması sonucu Alaaddin Keykubat''ın saltanatının ilk yıllarında kalenin dört burcu ve kapısı kendi hassasından yapılmak üzere diğer burçları emirleri tarafından yaptırılan 12 burçlu Dış Kale" olduğunu ifade ediyor.

Anuş Gökce, Gavele kalesini anlatırken, dağın tepesinde bir taç, bir takke gibi oturan kale uzaktan takke gibi göründüğü için Takkeli dağ denildiğini, Sillelilerin Takkeli dağa Karaburga, yanındaki küçük benzeri dağa da Gevele dediklerini belirtiyor.

*

Şehrin Hafızası''nda ayrıca Fatma Tutak ve Hüzeyme Yeşim Koçak''ın yazıları yer alıyor. Koçak, Beydeba''nın Kelile ve Dimne adlı eseriyle Mevlânâ''nın Mesnevisi''nde geçen ibret alınacak öykülerden örnekler veriyor.

Esen kalın.