Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüdavendigâr Onur

Hüdavendigâr Onur

Yazar

Prof. Dr. Süleyman Doğan: Mesnevi Bir Tür İslam Ansiklopedisidir


                                                  *Prof. Dr. Süleyman Doğan

* Mesnevi''yi didaktik bir bakış açısıyla inceledim, hikâyeleri pedagojik bir yöntemle izah ettim.

* Ruhunu ve sevgisini yitirmiş toplulukların Mevlânâ''dan alacakları çok ders vardır.

* Mevlânâ, insanın ruh, akıl ve aşk temalarından oluştuğunu ifade eder.

Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan ile Mevlânâ ve büyük eseri Mesnevi''yi konuştuk. Doğan''ın verdiği bilgileri siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim.

Mutasavvıf Mevlânâ Muhammed Celaleddin Rumi ve eseri hakkında şimdiye kadar çok şey yazıldı, söylendi. Mevlânâ hakkında çalışmalar yapıyorsunuz, siz neler söyleyeceksiniz?

Mevlânâ bir pedagog, yaşadığı dönemin yenileyicisi ve etkin bir eğitimcisidir. Yetkin kişiliğiyle medresede, camide, sohbet meclislerinde hem öğretim faaliyetlerinde bulunmuş hem de manevi eğiticilik vazifesini yürütmüştür. Mevlânâ, eğitimin insanın yaratılış gerçeği üzerine kurulmasını, kişilerin tabiatlarındaki sanat ve hünerleri geliştirmesini ve onların olgun gönüllerinin hizmetine sunulmasını istemektedir.

Mesnevi nasıl bir eserdir?

Mevlânâ''nın Mesnevi''si (bendenizin tanımlamasına göre) bir tür İslam ansiklopedisidir. Didaktik olmasının yanında oldukça romantiktir. Özellikle anne ve babaların, eğitimcilerin bocaladığı, bilinen, eskilerden devralınan klasik yöntemlerin yetersiz kaldığı, Batı''ya ait yöntemlerin denendiği ve kültürümüzle uyumsuz olduğu görüldüğü bu dönem için bir yol gösterici niteliktedir.

Ben Mesnevi''yi böyle bir manevî arayışı olan gönüllere sunulmuş ilâhî bir armağan olarak görüyorum. Bu dünya gurbetinin bağrı yanmış ve dudağı çatlamış yolcuları, susuzluklarını o irfan çeşmesinde kandırır, gönüllerini o cennet esintileriyle serinletirler.

Mesnevi, eski Türk edebiyatında bir yazı sitili olup bu tür çok eser vardır. Ancak Mesnevi denince akla Mevlânâ gelmektedir.

Doktora alanınız eğitim felsefesi üzerine. Mevlânâ üzerine kitaplarınız var. Mesnevi ile pedagoji arasında nasıl bir bağlantı görüyorsunuz?

Mesnevi''nin, pedagojik yönünün ele alınması ve bu açıdan yorumlanması kaçınılmazdır. Bendeniz Mesnevi''ye farklı bir perspektiften bakarak Mesnevi''den Pedagojik Telkinler adını verdiğim kitabı hazırladım, şimdiye kadar 13 baskı yaptı.

Mesnevi''yi didaktik bir bakış açısıyla inceledim ve hikâyeleri pedagojik bir yöntemle izah etmeye çalıştım. Mesnevi''nin insanlığa ahlak, eğitim ve pedagoji gibi yönlerden nasıl yararlı olabileceğini bugünün insanına anlatmak amacıyla kaleme aldım. Aslında Mesnevi, bir hikâye kitabı da değildir. Mesnevi, hakikatler kitabı, irfan kitabıdır.

Mesnevi''den bazı örnekler verebilir misiniz?

Mevlânâ, Mesnevi''nin I. cildinin önsözünde; "Mesnevi, hakikate ulaşmak ve Allah''ın sırlarına agâh olmak isteyenler için bir yoldur. Mesnevi, temizlenmiş kişiler için gönüllere şifadır. Kur''an''ı açıkça anlamaya yardım eder, huyları güzelleştirir." demiştir.

Mevlânâ yaşadığı dönemin iyi bir eğitimcisidir. Medresede, camide, sohbet meclislerinde hem öğretim faaliyetlerinde bulunmuş hem de manevî eğiticilik vazifesini yürütmüştür. Bütün yaşamı eğitim ve eğitsel etkinliklerle geçen Mevlânâ, bütün eserlerini de bu amaçla yani insanların eğitimine duyduğu ihtiyaç sebebiyle yazmış veya yazdırmıştır. Birbiri içine giren bu nadir hikâyeler arasında gizlenmiş bulunan Mesnevi cevherlerini, bu ilahi hikmetleri bulup çıkarmak için çok dikkatle uğraşmak, emek sarf etmek ve çok sabırlı olmak gerekmektedir.

Mesnevi''nin yazılış aşamasında da bu amaç açıkça görülmektedir. Özellikle öğretmen ve öğrencilerin istifade etmesi için yazılmıştır. Bu yönüyle de Mesnevi didaktik (öğretici) bir eserdir.

Bir eğitimci olarak Mevlânâ insana nasıl bakmaktadır?

Mevlâna''nın insana verdiği değere insanlığın henüz ulaşamadığını görüyoruz. Batının "İnsan insanın kurdudur" anlayışının yerine, "İnsan insanın aynasıdır" diyen Mevlânâ, bugünün modern dünyasına da adeta bir ders vermektedir.

İnsanın ruh, akıl ve aşk temalarından oluştuğunu ifade eden Mevlâna''nın, bu unsurları hem teoride hem de pratikte birleştirerek ideal insan tipini ortaya koymuştur.

Ruhunu ve sevgisini yitirmiş toplulukların Mevlânâ''dan alacakları çok ders vardır. Acaba küreselleşme ile birlikte pek çok alanda büyük adımlar atan ancak yine de çaresizlik içinde kıvranan dünya, Mevlânâ''nın tüm insanlığı kucaklayan sevgisinden biraz olsun nasibini alsa güzel olmaz mıydı? Aşk, insanların hırs, kibir, kıskançlık ve kin gibi olumsuz huylarının yegâne hekimidir. Toplumda İlâhî sevgi ile gönüllerini arındıran insanlar çoğunlukta olduğu zaman, aksaklıklar düzelir, kötülükler sona erer, huzur hâkim olmaz mı?

Mesnevi''nin tefekkür dünyası incelendiği zaman odak noktasının insan olduğu görülür. "Fikir odur ki insanı bir yola ulaştırır. Yol o yoldur ki, yolcusu padişah olur." (Mesnevî, II:3237) sözleriyle de; Hz. Peygamberimizin, "Allah''ım; sana sığınırım faydasız bilgiden, alçalmayan gönülden, doymayan nefisten, kabul edilmeyen duadan." hadisi gereğince bilginin faydalı olanına inanır. Nefsinin isteklerine esir, rahatına düşkün, çabuk bıkan, kendisine güveni olmayan, zahmetlere sabretmeyen, dünyalık peşinde koşan insanlar ilim sahibi olamazlar. (Mesnevî, III: Dîbâce.)

Mevlânâ da güzel ahlâk sahibi ve örnek insan olmanın tarifini verip, gönülleri eğitirken ahlâk ve ahlâkî hususlara özellikle dikkat çeker. Zira Mevlânâ; toplumun huzur ve barışı için öncelikle her bireyin kendi iç dünyasında huzur bulmasına, bunun ilk adımlarından birinin de sevgi ve güzel ahlâk sahibi olmakla gerçekleşeceğine inanır.

Mevlânâ''nın görüşleri çerçevesinde eğitim nasıl olmalıdır?

Bilgi çağı olarak adlandırılan 21. yüzyılda toplumun geleceği, bilgiye ulaşma, bilgiyi kullanma ve bilgiyi üretme becerilerine bağlı bulunmaktadır. Bu becerilerin kazanılması ve hayat boyu sürdürülmesi, bilgiyi ezberlemeyi değil, bilgi üretimine dayalı çağdaş bir eğitimi gerektirmektedir.

Eğitim genel anlamıyla insanın iyi davranış kazanması ve sosyalleşmesi için yapılan çabalardır. İnsanlık tarihi eğer insan olmanın tarihi ise, o her şeyden önce eğitim tarihi demektir. Eğitim ve öğretim tarihi pedagojinin önemli bir parçasıdır. Eğitim -en geniş anlamına göre- bir milletin ve cemiyetin kültürel ve medeni değerlerini gelecek nesle aşılamaktır.

Pratik bakımdan eğitim bir sanattır. Gelecek neslin muhtelif derece ve renkteki yeteneklerini en elverişli bir şekilde geliştirmek eğitim sanatının başlıca görevidir. Bir ülkenin eğitim gerçeğinin temel zeminini eğitim felsefesi ve eğitim sosyolojisi oluşturur; onun üzerine eğitim politikaları şekillendirilir; eğitim politikalarına dayanarak eğitim planlaması somutlaştırılır; eğitim planlamasıyla da eğitim uygulamalarına meşruluk kazandırılır. Eğitim gerçeğinin temel bağlantı kategorilerinin temelinde eğitim felsefesi ve eğitim sosyolojisi bulunmaktadır.

Eğitim ve öğretim sürecinde bireyi yönlendiren, rehberlik eden ve ona doğru davranış kazandıran öğretmendir. Ektiğini en geç biçen çiftçi öğretmendir. Hekim hastasının iyi olup olmadığını görür. Komutan ya zafer ya yenilişle neticeye ulaşır.

Yalnız öğretmenlerdir ki, zaferini görmek için birkaç nesil beklemek zorundadır. Ama bu bekleyiş hakiki bir değişim içindir.

Mesele, bizden neden Kant veya Comte''un çıkmadığı meselesi değildir; esas mesele kendi düşünce ve bilim dünyamızı iyi tanımak, iyi tanıtmak, onunla sağlam bağlar kurarak geleceğimizi aydınlatacak hamleleri geliştirmektir. Günümüz eğitimi belki fertteki gücü işlenebilir kılıyor, verimi arttırıyor, ama onları daha insani yapmıyor. Bugün dünyada Batı merkezli uygulanan eğitimin amacı daha erdemli, daha insancıl ve daha yardımsever insanlar yetiştirmeye değil, daha çok verim almaya, sanayinin çarklarının daha hızlı dönmesine göre ayarlanmıştır.

Mevlânâ ve büyük bir insanlık panoraması olan Mesnevi''yi tanımak, kendi kendimizi tanımak, kendi iç portremize ayna tutmaktır. Mevlânâ ve eserleri sekiz asırdır kıtalar arasında elden ele dolaşıyor ve bizi ve tüm insanlığı uzun ve mukaddes bir yolculuğa çağırıyor.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Mevlânâ hakkında çalışma yapanlardan biri de İranlı bilim adamı Prof. Abdurrahim Suruç''tur. Suruç, bir anısını şöyle anlatır:

"Bir gün Bediüzzaman Firuzan Zafer''in yanına gittim. Baktım masasında bir tarafta İhya''ü ulûmiddîn bir tarafta Mesnevi var. Şaşırdım ve ''Üstad ne yapıyorsun'' dedim. ''Mukayeseli inceleme yapıyorum'' dedi. ''Peki Mevlânâ ve Gazali arasındaki fark nedir'' diye sordum. O da şöyle cevap verdi: "Mevlânâ Allah''ı seven bir âlim, Gazali, Allah''tan korkan bir âlim."

Netice itibarıyla Firuzan Zafer ikisini böyle anlatmış. Benim çok hoşuma gider ve Mevlânâ ile ilgili nerede konuşma yaparsam bunu mutlaka anlatırım...

Teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim...

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları