Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüdavendigâr Onur

Hüdavendigâr Onur

Yazar

Özbekistan kitabı

Türkistan, çocukluğumdan beri ilgimi çeken coğrafyadır. Türk yurtlarıyla ilgili bulduğum her kitabı alır okurdum. O zamanlar Sovyetler Birliği, resmi adıyla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (1922-1991) vardı. Türkistan'ı, Çin'le birlikte işgal etmişler, bölgenin zenginliğine konmuşlardı.

O zamanlar bazılarının gözünde Sovyetler yıkılmaz bir imparatorluktu. Ancak, beklenmedik bir zaman da tahmin edilmeyen bir şekilde tarihe karıştı. Şimdi Çin ve Amerika'da yıkılacak. Bakın bir koronavirüs tüm dünyayı sarstı. Ozan Arif'in dediği gibi:

"Yeter ki istesin Cenab-ı Allah

İsterse her şeyi hoşa döndürür"

*

Arslan Tekin'in kaleme aldığı "Ata Yurda Yolculuk" adlı eseri bunlardandır. Kitap yeni çıktığında Biyografi Analiz dergisinde tanıtmıştım. Şimdi yapıtı bir başka yönden anlatacağım. Tekin, Özbekistan'a 19 Mayıs 1999 depreminden sonra gittiğini belirterek şöyle diyor: "Herkes bana üzüntüyle 'yer kımillaması'nı soruyordu. İnsanlar sıcak, cana yakındı."

Tekin, kitabının tarihi bir eser olmadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bir rehber de, bir edebiyat, bir sosyoloji kitabı da değildir. Belki tarihten, edebiyattan, musikiden, sosyolojiden bir şeyler vardır. Hepsi de dağarcığımdan süzülerek kağıda yansımıştır."

Arslan Tekin, eserini iki bölüm halinde hazırlarken, birinci kısımda "Kumrular ülkesi", "Özbekistan neresi?", Çağatay terimi", "Necaî hakkında bir aşk hikayesi", "Düz şehir: Taşkent, "Toysuz Özbek düşünülemez", "Klasik müzik", "Eski Hive", "Bir Türkçe sevdalısı: Ebulgazi Bahadır Han", "Türkistan hanlıkları" gibi birçok ara başlık var. İkinci bölümde de, "Munis bir kelime: Yahşi", "Komünist yazarların Türkçeye hizmeti", "Semerkand yolunda", "Milliyetçilik meselesi", "Timur kim?", "Timur'un açılan mezarı", "Duasız yemek yenmez" gibi ara başlıklar altında önemli bilgiler yer alıyor.

Arslan ağabeyin yapıtı okundukça insan çok değerli bilgilerle karşılaşıyor. Örfler, adetler, gelenekler hakkında. Bir yerde ise ünlü bir çaşıttan şöyle bahsediyor:

   "19. yüzyılın ikinci yarısının başlarında Macar yahudisi ünlü casus ve Türkolog Vambéry, Müslüman gibi görünerek İstanbul, İran, Türkmenistan üzerinden Özbek topraklarına gider, Hive, Buhara Semerkand ve Herat'ı anlatır."

Köşemize yapıttan bazı bilgileri alalım:

"1924'e kadar zaten Orta Asya'da bir Özbekistan, bir Kırgızistan, bir Türkmenistan, bir Tacikistan gibi devletler yoktu. Hepsi Uluğ Türkistan idi… Uluğ Türkistan'ın içinde de Buhara Hanlığı, Hokand Hanlığı, Hive Hanlığı vardı. Mesela Taşkent Hotan Hanlığına, Semerkand Buhara Hanlığına bağlıydı. Türkistan'ın devletlere bölünmesi 1870'lerde Rus işgalinden sonradır. Ruslar, işgal ettikleri bölgelerde ayrı ayrı idari taksimata gitmişler, her bölgenin topluluğun yeni bir kimlik kazanması için özel gayret göstermişlerdir."

Özbek adı

Özbek adı nereden geliyor? Özbek bir soy, bir kavim adı değildir. Türklerin bir topluluğudur. Ve bugün Özbekistan'ın Semerkand vilayetinin Koşrabad ilçesinde küçük bir grup olarak yaşıyorlar. 'Öz' 'kendisi', 'bek' ise 'bey' demek. 'Öz-bek', 'kendisinin beyi' anlamını taşır. Bu ifade bir bağımsızlığı, kendine buyruğu, kendi kendine beyliği ifade etmektedir. Özbek'in başka anlamlara da geldiği belirtilmiştir.

Eserde bu konular hakkında da bilgi veriliyor.

Esen kalın.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları