Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüdavendigâr Onur

Hüdavendigâr Onur

Yazar

Lozan ve Montrö, Türkiye'nin savunma kalkanıdır

* Türkiye''nin elinde Lozan Antlaşması gibi, Montrö Sözleşmesi gibi devletler hukuku-uluslararası hukuk açısından geçerli ve bağlayıcı garantileri vardır.

* Coğrafyanız, sizin ülke ve devlet olarak içeride ve dışarıda ekonomik, politik, stratejik tercihinizi kısacası yol haritanızı belirler.

* Çanakkale''ye nedense hep karadan bakılır. Denizden bakmak hep ihmal edilmiştir.

Değerli okuyucularım, Edebiyat öğretmeni, hukukçu Hüseyin Özbek, Türk tarihi üzerine yaptığı yorumlarla ilgi çekmektedir. Kendisiyle Türk denizcilik tarihi üzerine bir söyleşi yaptık. Verdiği bilgileri sizinle paylaşmak istedik.

1. Montrö Antlaşması''yla ilgili bir çalışma yapmıştınız. Konuya girmeden önce Türk denizciliği hakkında kısa bilgi verir misiniz?

Anadolu Selçuklu Türk Devletiyle başlayan denizle tanışma, ülkemizi üç yönden kuşatan sularda ticari ve askerî anlamda inisiyatif sahibi olma, Türkler için keyfi bir tercih değil tarih ve jeopolitiğin dayattığı bir zorunluluktur. Bu jeopolitik nedenledir ki, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde Alanya, Sinop ve Ege''de kurulan tersaneler devletin yıkılmasıyla ortaya çıkan beylikler döneminde de devam edecek, Osmanlı İmparatorluğunun gelişme ve yükselmesinin ana dinamiklerinden biri olacaktır.

2. Halk arasında ''coğrafya kaderdir'' diye bir söylem vardır. Bu konuda ne dersiniz?

''Coğrafya kaderdir'' sözünü çok doğru görüyorum. Coğrafyanız, sizin ülke ve devlet olarak içeride ve dışarıda ekonomik, politik, stratejik tercihinizi kısacası yol haritanızı belirler.

Karadeniz ve Akdeniz''in birer Türk gölü haline gelmesi, Çanakkale ve İstanbul boğazlarının denetiminin tam olarak sağlanması, güçlü donanma ve yetenekli denizcilerimiz sayesinde gerçekleşmiştir. Osmanlı İmparatorluğu''nun deniz gücü olmasaydı Asya, Afrika ve Avrupa''ya yayılan büyük bir devlet haline gelemezdi. Avrupa''daki büyük seferlerde orduya destek amacıyla Karadeniz üzerinden Tuna''ya sevk edilen ince donanma, Osmanlının deniz gücünü ne kadar önemsediğinin göstergesidir.

1538''de Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı donanmasının Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasını Preveze''de yok etmesinden sonra uzun yıllar Akdeniz''de Osmanlı donanmasına karşı koyacak bir güç kalmamıştır. Osmanlı, 1571 yılında ticari ve askerî açıdan son derece stratejik bir konumda olan Kıbrıs''ı, Venedik''in elinden alınca Akdeniz hâkimiyetini iyice pekiştirir.

O dönemde, Türklerin Akdeniz''deki tek hasmı Venedik değildir. İspanya ve Akdeniz''e sahildar kimi devletler de ticaret yollarının denetimi, Kuzey Afrika şeridinde hâkimiyet için Osmanlı ile amansız bir rekabet içindedir. Yine Kızıldeniz ve Hint Okyanusu''nda, deniz savaşlarına kadar giden Osmanlı-Portekiz rekabeti, yukarıda anlatılan jeopolitiğin kaçınılmaz sonuçlarıdır.

Osmanlı İmparatorluğu, 17. Yüzyıldan itibaren Batı''yı bugünkü konumuna ulaştıran coğrafi keşiflerin, yeni sömürgelerden aktardığı zenginliklerin, rönesans ve reformların yol açtığı bilimsel gelişmelerin dışında kalmanın ağır faturasıyla karşı karşıyadır. Klasik tanımla Osmanlının Duraklama ve Gerileme yılları, Batı''nın şaha kalktığı döneme denk düşmektedir.

3. Denizcilik tarihimizde bir de acı günlerimiz var. Kısaca bahseder misiniz?

Bunları tarih sıralamasına göre şöyle anlatalım.

1) 1770-1774 yılları arasındaki Osmanlı Rus Savaşı sürerken 7 Temmuz 1770''de Çeşme Limanında Rus donanmasının baskınına uğrayan Osmanlı donanması yakılır. Tarihe Çeşme baskını olarak geçen faciada 11.000 levent şehit olur.

2) 1821''de Batı kışkırtmasıyla başlayan Mora Ayaklanması uzun süren çabalarla bastırılmaya yüz tutmuşken, 20 Ekim 1827''de Navarin Limanında demirli Osmanlı Donanması, İngiliz, Fransız ve Rus donanmasının müşterek baskınına uğrar. Sonuç donanmanın imhasıyla birlikte 6000 şehit 4000 yaralıdır. İşin tuhaf tarafı, Osmanlı Devletinin bu dönemde baskıncıların hiçbiriyle savaş halinde olmamasıdır!

3) 1853-1854 Kırım Savaşı esnasında Rus donanması, Sinop limanında demirli Türk donanmasına baskın yapar. 30 Kasım 1853''te gerçekleşen Sinop baskını ile Osmanlı donanması yok edilir. 4000 şehit verilir.

İngilizler açısından asıl amaç, Doğu Akdeniz ve ticaret yollarının denetim altına alınması ve yerel müttefikcikler (piyonlar) oluşturulmasıdır.

Fransızlar açısından Akdeniz egemenliğini pekiştirmenin yanında Kuzey Afrika''da Osmanlının gölgesinden kurtulmak, ileride sarkacağı Suriye ve Lübnan''ın ön çalışması olarak değerlendirilebilir.

Ruslar ise, gerektiğinde Karadeniz''e geçiş yapıp karşısına çıkma ihtimali olan hasım deniz gücünün tedirginliğinden kurtulmanın yanında, sıcak denizlere inmesinin en önemli engelini ortadan kaldırmaktır.

4. Çanakkale ya da 18 Mart 1915 size neyi hatırlatıyor?

1. Dünya Savaşı''nın en kanlı muharebelerinin yaşandığı Çanakkale''ye nedense hep karadan bakılır. Denizden bakmak hep ihmal edilmiştir. İngiliz ve Fransızların başını çektiği İtilaf donanmasının elini kolunu sallayarak Çanakkale önlerine kadar gelebilmesi üzerinde düşünülmelidir.

Osmanlı''nın caydırıcı bir deniz gücünün olması halinde İtilaf donanması Girit açıklarında karşılanır, Ege''ye giremeden Akdeniz''in derin sularına gömülürdü. Deniz gücünden yoksunluğun maliyeti bizim açımızdan çok ağırdır. 18 Mart 1915''te Çanakkale''yi denizden geçemeyen bağlaşıklar 25 Nisan 1915''te Gelibolu''ya çıkacaklardır.

Donanmasızlığın acı sonuçları Gelibolu çıkartmasında da görülecektir. 8 ay süren Gelibolu muharebelerinde İtilaf donanması, kara unsurlarının her türlü ihtiyacını rahatça karşıladığı gibi, Türk siperlerini denizden rahatça bombardıman edebilmiştir.

1915''te, Mehmetlerin denizden ve karadan yol vermediği Bağlaşık donanması, ellerini kollarını sallaya sallaya 13 Kasım 1918''de Çanakkale ve Marmara''yı geçerek İstanbul Boğazı''na demirler!

5. Montrö Sözleşmesi nedir?

Montrö Sözleşmesinin Türkiye''ye sağladığı kazanımlar için Türkiye''nin Deniz Güvenlik Sigortası diyebiliriz. Montrö övüncünü daha iyi anlamak için Ruslarla yapılan Hünkâr İskelesi Antlaşmasına kısaca değinmek isteriz.

Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa, Osmanlıya isyan eder. Osmanlı Ordusunu Konya''da bozguna uğratıp Kütahya''yı işgal eden Mehmet Ali Paşa''nın oğlu İbrahim Paşa, Osmanlı Sadrazamını tutsak eder! İngiltere ve Fransa''dan umduğunu bulamayan Osmanlı Padişahı II. Mahmut, Rusya''dan yardım ister. Yani, denize düşen yılana sarılır misali Rusya''nın ocağına düşmüştür.

Fırsatı kaçırmayan Rus donanması boğaza girer. Bir başka Rus filosu Büyükdere''de demirler, 15 bin kişilik Rus birliği 5 Nisan 1833''te Hünkar İskelesi''nden karaya çıkar.

Çar''ın özel yetkilisi Kont Orlof ile Osmanlı arasında 8 Temmuz 1833 tarihinde Hünkâr İskelesi Antlaşması imzalanır. Antlaşmaya göre, yardım talebi halinde Rusya''nın göndereceği deniz ve kara gücünün masrafı Osmanlı tarafından karşılanacaktır. Gizli olan 7. maddeye göre, bir savaş durumunda Osmanlı devleti Rusya lehine Çanakkale Boğazı''nı kapatacak ve yabancı savaş gemilerinin girişini engelleyecektir.

Osmanlının utanılası bu durumundan bugün için çıkarılacak dersler vardır. Ekonomik ve askerî açıdan zayıfsanız büyük güçlerin oyuncağı haline gelmeniz işten bile değildir.

Türkiye''nin elinde Lozan Antlaşması gibi, Montrö Sözleşmesi gibi devletler hukuku-uluslararası hukuk açısından geçerli ve bağlayıcı garantileri vardır. Lozan ve Montrö, Türkiye''nin savunma kalkanı, uluslararası meşruiyeti olan hukuk zırhlarıdır.

Örneğin generallerin Montrö duyurusu, Rusya Federasyonu-Ukrayna savaşının ayak seslerinin duyulmaya başlandığı bir dönemde gündeme gelmişti. Büyük devletlerin, Montrö''yü delmek, Türkiye''nin güvenliğini bozmak, Türkiye''yi uluslararası hukuk güvencelerinden yoksun bırakmak için baskılarını artırdığı bir dönemde bir uyarı çığlığıdır.

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları