Herkese merhaba; bugünkü yazımda kadrosu açıklanır açıklanmaz ilgi odağı haline gelen bir yapımdan bahsetmek istiyorum: BİHTER.
Halid Ziya Uşaklıgil’in aynı isimli romanı Aşk-ı Memnu’dan uyarlanan Bihter filmi Amazon prime platformunda görücüye çıktı bile. Yönetmenliğini Mehmet Binay ve Caner Alper’in üstlendiği, senaryosunu ise Merve Göntem’in kaleme aldığı filmde Bihter karakterinde Farah Zeynep Abdullah, Adnan Bey Osman Sonant, Behlül Boran Kuzum, Nihal Helin Kandemir, Firdevs Hanım Hande Ataizi, Matmazel olarak Ebru Özkan karşımıza çıkıyor. Gelin bu sükseli uyarlamaya yakından bakalım.
Bihter filminin genel hikâyesine baktığımızda aslında hepimizin bildiği bir hikâyenin farklı bakış açısıyla beyaz perdeye uyarlanışını izliyoruz. İş insanı zengin Adnan Ziyagil ile hayatını birleştiren Bihter çok geçmeden evliliğine dair başka ihtiyaçları olduğunu fark eder. Yatak odasında mutlu bir birliktelik yaşamayan Adnan ve Bihter çifti gittikçe açılan uçurumda kaybolur. Bihter’i uçurumdan kurtaran ise Behlül’ün aşkıdır. Bu aşk onu yakarken, o ise kendini sevdiği adamın, üvey kızı Nihal ile izdivacına seyirci hâlde bulur. Ama Bihter bir erkek uğruna ölmeyi göze alacak kadar gözü kara mıdır yoksa aşkına sahip çıkmayıp kaçacak korkak bir erkeği vuracak kadar cesur mu?
Kanal D’de izlenme rekorları kıran Aşk-ı Memnu dizisinden aşina olduğumuz pek çok olay ve konuşmaları Bihter filminde izlesek de çok geçmeden olayların daha farklı olduğunu görüyoruz. Tüm o masalsı eski dönem havası göz kamaştırsa da kritik olayların filmdeki hızlı geçişi izleyicinin başını döndürüyor. Ki bence Bihter film değil dizi olmalıydı.
Olaylar dizide izlediğimizden farklı şekillerde mantık çerçevesinde bağlanmaya çalışılmış olmasına rağmen diyaloglar yetersiz kalmış. Öyle ki Nihal’in gelinlik sahnesinde Bihter, Behlül ile olan evliliği hakkında bir şey demediği halde Nihal demiş gibi bağırmaya başlıyor ve kavga çıkarıyor. Belirli olaylar alınmış ve senaryonun içine yerleştirilmiş havası veriyor.
Bihter’in ekranla konuşmasını çoğu kişi eleştirse de ben sevdim. Fakat bunun karakterin yalnız kaldığında kendi iç dünyasının dile gelişi olarak değerlendirilmesini tercih ederdim. En kritik durumlarda dahi ekrana dönmesi sahneleri ciddiyet ve gerilimden uzaklaştırıyor. Bu arada filmde zerre gerilim yok. Ki Aşk-ı Memnu dizisinin final sahnesi çok konuşulmuş, gerilimin doruk noktasında bir ölüm sahnesiyle sonlanmıştı.
Bihter filmi bir film değil de müzik eklenmesi gereken bir müzikal havası veriyor. Öylesine hızlı…
Final sahnesi demişken belki de filmin tek sevdiğim yeri Bihter’in korkak bir adam için kendini öldürmeyerek kaçan Behlül’ün arkasından o kurşunu havaya sıkmasıydı. Yanlış birine duyduğu aşkın onu ölüme sürüklemesine izin vermek yerine en güzel hâliyle başı dik şekilde ortaya çıkması, yani aslında kendine sahip çıkması havalı bir final sahnesiydi. Bu derece farklı Bihter fikrini sevmiş olsam da filmin yetersiz kaldığını düşünüyorum. Genel hikâyeden sapmamak istenmiş, olayların bağlamı farklı şekilde yapılmış ama farklı bir Bihter de vurgulanmış. Buradaki farklı Bihter sık sık kameraya içini dökse de bu da hızlı geçişlerle yüzeysel kalıyor. Eğer farklı bir Bihter izletmekse amaç, tamamen Bihter karakterinin iç dünyasına odaklı bir senaryo olmalıydı. Bir yere ağırlık verilmemesi ortaya çıkan işin yüzeyselleşmesine neden olmuş.
Karakterlerin uyumuna ilişkin olumsuz eleştirilere denk gelsem de bu fikrin Aşk-ı Memnu dizisinin kadrosundan kaynaklandığını düşünüyorum. Örneğin Kıvanç Tatlıtuğ’un canlandırdığı Behlül ile Boran Kuzum’un canlandırdığı Behlül’ün aurası çok farklı. Çoğu kişi Kıvanç Tatlıtuğ’un oynadığı gibi bir Behlül beklese de nostaljik bir Behlül’ün sarışın yerine kumral olması ve güzelliğine odaklanılmaması farklı olması adına daha iyi olmuş. Tabii ister istemez hep Bihter ön planda kalmış ama ona da tam odaklanıldığını düşünmüyorum. Farah Zeynep Abdullah ise farklı bir Bihter için doğru bir oyuncu seçimi olmuş; güzel, cilveli ve başı dik.
Gereğinden fazla spoiler verdim ama Bihter zaten hepimizin aşina olduğu bir hikâye. Ön gösterimini yapan film 16 Kasım’da Amazon Prime Video’da görücüye çıktı. Bir diğer yazı da görüşmek üzere hoşça kalın.
