Soyuttan somuta

Yeni yıl gelmeden hemen hepimizi bir telaş alır. Alır diyorum ama gerçek böyle mi bilemedim. Takvimden bahsediyorum. Masa takvimi, duvar takvimi -en ünlüsü de Saatli Maarif Takvimi- mutlaka evimizde, iş yerimizde bulunurdu. Şimdi bunların yerini akıllı telefonlar aldı. Ancak yine bazılarımız için takvim vazgeçilmez bir olgu.

Takvimi, zamanın yüzyıl, yıl, ay, hafta ve gün gibi parçalara bölünüp düzenli bir sırayla gösterildiği çizelge olarak tarif edebiliriz.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü’nden derlediğim takvim ile ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum.

Takvim, sosyal, ticarî, dinî ya da idarî amaçla gün organize bir sistemdir. Takvim organizasyonu, zamanı dilimlere bölerek gün, hafta, ay ve yıl gibi isimlendirerek yapılır.

Takvimde süreler, Güneş ve Ay döngüsü gibi bazı astronomik olayların çevrimi ile eşitlendiği gibi hasat zamanı, suların yükselmesi ve çekilmesi gibi doğal olaylar üzerinden de belirlenebilir. Birçok uygarlık ve toplum kendi özel ihtiyaçlarına uygun modelli takvimler geliştirmiştir.

Dünyada en çok Miladi ve Hicri takvimler kullanılır. Miladî takvim, İsa'nın doğumunu (0) başlangıç olarak alır ve Güneş'e göre hazırlanmıştır. Hicrî takvim ise İslâm Peygamberi'nin Mekke'den Medine'ye hicretini başlangıç olarak alır (M.S. 622) ve Ay'a göre hazırlanmıştır.

Takvim, “kavm” ve “kıyam” sözcüklerinden türetilmiş bir sözcük olup, eğriyi, yanlışı düzeltmek, işleri düzene koymak anlamlarına gelmektedir. Bu anlama göre gerçekten de eğrileri düzeltmek ve işleri yoluna koymak için zamana gereksinim duyulur. Takvimler soyut olarak bilinen zamanı, insan yaşamında somut olarak şekillendirmek amacıyla geliştirilmişlerdir. Geçmişten günümüze gelindiğinde dünya üzerinde diller ve kültürler kadar çeşitli takvimlerin bulunduğu görülmektedir. Miladi, Hicri, Rumi, Musevi, Maya, Mısır, Çin, Japon, Hint, Aztek takvimleri ilk akla gelen takvimler olarak sayılabilirler.
Takvim bilgisinin kültürel yapıyla ilgili olduğu bilinmesine karşın, sonradan bütün toplumlarda iki türlü takvimin kullanıldığı bilinmektedir. Bunlardan ilki resmi otoritenin kabul ettiği takvimler, diğeri ise bu takvimin dışında halk arasında kullanılan ve resmi takvimden daha farklı bir yapıya sahip olan halk takvimleridir.

Temelde halk takvimlerinin oluşumunda toplumun ekonomik yapısı ve ekonomiyi belirleyen uğraş biçimi etkili görünmektedir. Sümer, Akad, Babil, Eski Mısır, Roma gibi günümüz takvimlerinin temelini oluşturan takvimlerle, halk arasında kullanılan kimi gün, ay, mevsim adları bunu açık bir biçimde göstermektedir.
Ayların da resmî adlarının yanında daha farklı adlandırıldığı olmaktadır. Bazı yerlerde Şubat Ayı diğer aylardan kısalığı bakımından “Gücük (küçük)” olarak adlandırılmaktadır. Tarım, hayvancılık, meyvecilik işleri de kimi takvimlerde ayları daha uzun, daha kısa dönemleri belirten isimler almaktadır. Koç Ayı- koç katımının yapıldığı ay, orak ayı- ekinlerin biçme işinin yapıldığı ay, kiraz ayı- kirazların yetiştiği ay gibi...
Hayvancılıkla ilgili kelimeleri ay adlarını göstermek için kullanma Türklerde eski bir gelenektir. Halk takvimlerinin büyük çoğunluğunda yıl, kasım ve hıdrellez olmak üzere iki bölümdür. Kasım, Kasım Ayı’nın başında başlar ve Hıdrelleze kadar yani Mayıs Ayı’na kadar sürer; bu süre kış mevsimidir. Hıdrellez ise 6 Mayıs’ta başlar, Kasım’a kadar olan süredir ve yaz mevsimidir. Kış devresi 45’er günlük Kasım, Zemheri, Hamsin adlı üç ana bölüme ayrılır.

Tamamı 180 gün olarak kabul edilen kış devresinin ilk 135 günü yani Kasım-Zemheri-Hamsin aylarına “sayılı” ya da “hesaplı” adları verilmektedir. Bu devre kışın en şiddetli olduğu süredir ve insanlar tarafından uygun tedbirler almak üzere hesaplanır.

Kışı tamamlayan 45 günlük bir devre daha vardır ki, bu da 21 Mart’ta başlayıp, 6 Mayıs’a kadar geçen süredir. Anadolu’da bu süreye “dokuzun dokuzu”, “april beşi”, “leylek kışı”, “oğlak kışı” gibi isimler verilir. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan kesim için bu takvim yaşamsal önem taşır. Hayvan ve bitkileri sert soğuklardan korumak için “sayılı”yı bilmek zorunludur.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları