Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Gözde Acar Karabay

Gözde Acar Karabay

HİKÂYE DİYARI

Körlük

Bir an için gözlerinizin görmediğini hayal edin. Bir anda oluyor. Yolda yürürken, araba kullanırken, iş yerinde çalışma halinde bir anda gözleriniz görme yetisini yitiriyor. Üstelik sadece siz değil etrafınızdaki herkes sırayla görmemeye başlıyor!

Hayal edin ya da gözünüzü kapatın. Gözünüzü kapatarak yaptığınız eylemleri gerçekleştirmeye çalışın.

Ne kadar zor değil mi?

Yürümeniz bile değişti, dik duramıyor, elinizle sağı solu yokluyorsunuz düşmemek için. Su içme bile ne kadar zorlaştı. Hele keyif aldığınız yemekler işkenceye dönüştü adeta.

Jose Saramago'nun Nobel ödüllü 'Körlük' kitabında tam da bu aşamalar çarpıcı bir dille anlatılıyor.

Kitabı bir solukta okurken hep şunu sorguladım:

Gerçekten insanoğlu, bir anda görme yetisini kaybederse ne olur?

Tıpkı Jose Saramago'nun gözler önüne serdiği gibi medeniyetler yok mu olur? Toplumsal yaşam vahşete mi döner?

Kitapta herkesin görmediğini bilen insanlar, insanlıktan çıkmış bir şekilde yaşamlarını sürdürmeye başladılar. Sadece bir karakterin organize etmesiyle bir grup, insani değerlerini kaybetmedi. Böylece bir kadının tek başına örgütlediği dayanışma ve direnişin de bir göstergesi sunuluyor.

Görmek, sıradan bir faaliyetin ötesindedir a dostlar!

Görünce sanki ruhunuza da bir pencere açılıyor. Gözler bir şeylere bakmanın ötesinde insana, insani değerleri de kazandıran bir organ gibi. Kitabı okurken bu gerçek yüzünüze çarpıyor adeta.

 

Görüyorum… Öyleyse Varım!

Halbuki görme engeli olmayan için bakmak çok sıradan bir faaliyet. Sabah kalkıyor gözümüzü açıyor ve sosyal yaşamamıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Ya bir anda kör olursak!

Gözler sadece baktırmanın ötesinde insani değerlerimizi de destekliyor. Ham olan duygularımızı eğitmede gözler yardımcı oluyor. Kaba davranışları ehlîleştirmek kendi düşünce gücümüzle beraber gözümüzün desteğiyle oluyor. Gerek aile içinde, gerek sosyal çevrede görülüyor hissi ile davranışlar kontrol altına alınıyor.

Gözler, gözlerin içindeki bakışların farklı bir aurası var. Gündelik hayatta yaşadığımız bir örnek ile daha iyi kavrayabiliriz bunu; Örneğin biriyle yüz yüze göz teması kurmak ile mesaj yoluyla iletişim kurmanız arasında çok fark var. Bu fark bazen yanlış anlamalara da sebebiyet veriyor. Mesajların dili daha sert oluyor.

Yüz yüze konuşunca bakışlar da bir şeyler söylüyor.

Biz hem söylenen sözleri, hem bakışları, hem de mimikleri birleştirip bir kanıya varıyoruz. Mesajda ise sadece yazılı bir metin, emojiler bakışların yerini dolduramıyor. Bundan dolayı da mesaj yoluyla yanlış anlaşılmalar, kalp kırmalar daha sık görülüyor. Göz teması olmadan, yüz yüze konuşulmadan mesaj yoluyla bir mesele çözülemez, sağlıklı iletişim kurulamaz.

Gözler kalbin aynasıdır

Bildiğimiz bir şarkı sözü de gözlere bakmanın ötesinde bir anlam yüklemiştir. Evet, kalp durumunu da gözler ele verir: Üzüntülü mü? Sevinçli mi? Kızgın mı? Kederli mi? Düşünceli mi?

Bakışlar kalbin yansıması olur. Demek ki gözler biyolojinin ötesinde bize manevi bir kapı da aralamaktadır.

Üstelik bilim insanlarının gözler ile yaptığı araştırmalar sonucunda, gözlerin en iyi konumda olduğunu biliyor muydunuz? Gözlerimiz burnumuz, göğsümüz hizasında ya da vücudumuzun her hangi bir yerinde olsaydı şimdiki gibi bir performans sergilenemezdi. Denge problemleri yaşanır, çevreye bu kadar hâkim olamazdık.

Gözlerin özelliklerinden çocuklarınıza veya torunlarınıza bahsedebilirsiniz. Beraber gözlerin insanlara kattıklarını sorgulayın. Çocuklarınız için verimli bir sohbet olacaktır.

Kalın sağlıcakla…

Hatırlatma:

Hikâye Diyarı Youtube kanalımızda, çocuklara yönelik pedagojik hikâyeler yazıyor ve seslendiriyorum. Ekip arkadaşlarımızla amacımız tüm çocukların sağlıklı gelişimlerine katkı sağlamak. Hikâyelerimiz çocuklara çok iyi gelecek. 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları