Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Levent Doğan

Levent Doğan

Yazar

Erteleme Davranışı: Yanlış Bilinenler

Erteleme davranışı literatürden bir tanımlama yapmaya neredeyse ihtiyaç duyulmayacak kadar bilinen bir kavrama dönüştü.

Yediden yetmişe herkeste gözlemlenen bu davranış artık normalimiz bile olmaya hazır.

Erteleme denince bir öğrencinin aklına, birikmiş ödevler ve yaklaşan sınava yönelik oluşan slayt ve video yığınları gelebilir.

Bir yetişkinin zihninde ise cevaplanacak e-maillerden ödenecek faturalara;

Düzenlenecek raflardan hâl hatır sorulacak yakın akrabalara;

Arkadaşa alınacak bir hediyeden iade edilmesi gereken bir kargoya kadar uzayıp gidebilir.

Bazen erteliyor olduğumuzun hiç farkında bile olmadan bu davranışı yapsak da çoğunlukla bir farkındalık da hâkimdir.

Bile bile atmamız gereken bir e-mail varken masamızın tozunu alıyor olduğumuz çok aşikârdır.

Ancak müdahale edemediğimiz bir karabasandaymışız gibi çaresizce olanlara tanık oluruz.

Erteleme davranışı ile ilgili yaygın en yanlış bilgi, erteleyen kişilerin tembel oldukları için bunu yapıyor olmalarıdır.

Aslında erteleme oldukça masum bir başa çıkma metodudur.

Özellikle zaman baskısı altındaki bir performans problemi ile ilgilenirken oluşan stres, baskı ve kaygı gibi oluşan istenmeyen duygularla baş etme metodumuzdur.

Örneğin, bir makale okuyacağız.

Bu makaleyle ilgili "konuya hâkim değilim; anlamayabilirim; bu makaleyi okumadan önce diğerini bitirmeliydim…" gibi düşünceler üretebiliriz.

Böylece, görev zaten yeterince sıkıcı ve stresli olsa da artık daha rahatsız edici bir hal alır.

Bu duyguları yönetmeye yönelik kısa vadeli bir haz kazanmak için başka bir uyarana yöneliriz.

Bunun için en çekici yol akıllı telefonlarımızdır elbette ki.

Oluşan stres ve baskıyı kısa vadede de olsa azaltırken aynı zamanda birbiri ardına takip eden merak uyandırıcı veya keyifli içeriklerle ilgilenerek daha iyi hissederiz.

Böylece, erteleme davranışı kendince bir iş başarmış olur.

Ancak, her kaçınma davranışında olduğu gibi bu davranışta da uzun vadede tersine kazanımlar yaşanır.

Yani stres ve kaygımız yayılır ve bu gibi duyguları tolere edemez hale geliriz.

Bir diğer yanlış bilinen husus ise erteleme davranışının karakteristik bir özellikten kaynaklandığıdır.

Aslında, bu basitçe öğrenilmiş bir davranıştır.

Benzer duyguları tetikleyen her uyarana yönelik artık bir koşullanma yaşanır.

Yani baskı, stres, kaygı gibi duygular üretmemizi sağlayan her göreve yönelik otomatik bir tepki olarak erteleme oluşur.

Buna müdahale edilmedikçe de bu davranış pekişir ve yerleşir.

Dolayısıyla, erteleme davranışının oluşması da kolaylaşır.

Yani sıklıkla erteleyen kişi daha kolay ertelemeye başlar ve bunu karakteri zanneder.

Aslında dediğim gibi öğrenilmiş, pekiştirilmiş bir davranıştan ibarettir.

Bu ayrımı yapmak çok kıymetli zira öğrenilen bir davranış, aksi bir şekilde unutturulur ve yerine daha işlevselleri öğretilebilir.

Günümüzde oldukça çekici ve kısa vadeli hazlar verebilecek birçok uyarıcı varken (örn. sosyal medya), uzun vadede haz ve kazanım sağlayacak aktivitelere (örn. spor yapmak, kitap okumak) girişemiyor olmak doğaldır.

Bu nedenle kendinizi de yargılamayı bırakarak, bahsettiğim bu düşünce-duygu-davranış döngülerinizi keşfedip müdahale ederseniz, ertelemenin daha fazla size ait bir davranış olmamasını sağlayabilirsiniz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları