Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Gözde Acar Karabay

Gözde Acar Karabay

HİKÂYE DİYARI

Biri bizi gözetliyor

Kendinizi hiç gözetleniyormuş gibi hissettiğiniz oldu mu? Ev ortamında, caddede yürürken, tatil yaparken ya da iş yerinde çalışırken… Görünmez bir göz ya takip ediyorsa sizi!

2000'li yıllardan sonra teknolojik sıçrama adeta toplumları farklı bir boyuta taşıdı. Dijital Çağda teknoloji hayatımızın yaşam kaynağı oldu.

Özellikle Web 2.0'a geçiş ile wi-fi ağının yaygınlaşması, Dijital Çağ'daki yaşam pratiklerimize yön verdi. Bu çağda artık kullanıcılar da dijital ağın içinde aktif bir şekilde yer alabiliyor.

Televizyon formatları da farklı platformları içine almaya başladı.

Ne demek bu?

Bir televizyon programı internet ağını yoğun bir şekilde kullanabiliyor. İzleyiciler aktif bir şekilde program formatlarının içinde yer almaya başladılar. İnternet aracılığı ile canlı programlara anında dönüş yapmaya başladılar, yayınlanan programların devamını sitelerinden takip edebildiler.

Sosyal medya, yaşam pratiklerimiz içerisinde büyük bir yer kaplar oldu. Geleneksel dönemlere ait olgular Dijital Çağ'da yerini farklı anlayışa bıraktı. Örneğin; mahremiyet kavramı, özel hayatın gizliliği dijital çağda değişiverdi.

İlk başlarda gözetlenen bir toplum iken, şimdi ise akışkan bir toplum olduk. Yani Web'teki eylemlerimiz, biz istemesek de kayıt altına alınıyor. Amerika'dan aldığınız ID numarası ile wi-fi ağına bağlanabiliyoruz. Facebook, Twitter, Instangram gibi sosyal mecralara kayıt olurken belirli kişisel bilgilerimizi zorunlu olarak paylaşmamız gerekiyor. Paylaştığımız bilgiler ışığında Dijital dünyadaki gündelik pratiklerimize göre de, yönlendirmelere maruz kalıyoruz. Bu aşamada sistem bizi, zorla rızamızı alıp gözetliyordu.

Son yıllarda ise bu durum farklı bir boyuta taşındı. Bu boyutu Sosyolog Zymunt Bauman, 'Akışkan Gözetim' kavramıyla açıklıyor. Bauman'a göre, kitleler, prestij kazanmak, beğeni toplamak için kendileri gözetlenmeyi tercih ediyor. Yani bireylerin zorla 'rızasını' almaya gerek yok artık; kendileri bilerek isteyerek gözetleniyorlar.

Başlardaki ağa bağlı kalabilmek için gözetlenmeyi kabul eden kitle, bu sefer gözetlenmek için ağa bağlanıyor.

Niye bu aşamaya gelindi?

Neden bu kadar çok görünür olmak isteniyor?

Ev içi halleri, hasta yatağındaki anneannenin fotoğrafları, yeni doğan bebeğin ilk anları, eşlerle özel anları, çocukların (çocuktan burada izin alınması gerekiyor. Ki küçük yaş grubu bunu idrak edemez) boy boy fotoğrafları çeşitli sosyal medyalarda beğeni alma yarışına giriyor.

Özellikle çocukların boy boy fotoğraflarının yayınlanmasına çok karşıyım. Parantez içinde belirttiğim gibi çocuğun kendi kişisel hakkı var üstelik. İdrak edince yayınlandığı fotoğraflarına tepki gösterebilir. O zaman geri dönüşü olmayacaktır.

Benim de kızlarımın fotoğraflarını paylaştığım oluyor ama çok kısıtlı bir şekilde. Mutlaka kızlarıma sorup yüklerim fotoğraflarını. Koyduğum fotoğraflarında içeriğine çok dikkat ederim.

Dijital dünyada gelenekselin aksine yüklediğiniz hiçbir şey silinmiyor. Ve kitlelere, işverenlere kısacası ağa bağlı herkese açık bir vaziyette servis ediliyor.

Sosyolog David Lyon, bu noktada şu yorumu yapıyor:

"Sosyal paylaşımın temelinde yatan şey kişisel bilgi değiş tokuşudur. Kullanıcılar 'kişisel yaşamlarının özel detaylarını açık etmekten', 'eksiksiz bilgi göndermekten' ve fotoğraf paylaşmaktan mutlu." (4.2.2018)

Sosyal medyada var olma ve bu var olmadan doğacak mutluluk...

Sosyal medyada ne kadar var olursan, o kadar mutlu olunuyor mu acaba?

Bana sorarsanız, Dijital Çağ'da nasıl 'var olunduğunu' çok önemsiyorum. Gençlerin ve çocukların içerik üretimlerini gözlemliyorum. Çocuklarımız gelecekte bizden daha fazla wi-fi ağında takılacaklar.

Bunun önüne geçmek şu aşamada imkânsız gibi görünüyor. Bari bizden onlara şu davranış geçsin;

Dijital dünyada olacaksak, kişisel özel yaşamlarımızdan ve beğeni toplamaktan ziyade kendi içsel donanımımızla var olabilmeliyiz. Ürettiğimiz içeriklerle kendimize ve çevremize katkıda bulunabilmeliyiz.

Kalın sağlıcakla. 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları