Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sıla Topbaş

Sıla Topbaş

MUNSAP

Bir parça ekmek bir yudum kahve

Ülkemizde son günlerde gittikçe yaygınlaşan "askıda ekmek" konusunu hemen hemen hepimiz biliyoruz. Ben yine de sizlere kısaca hatırlatmak istiyorum: Bazı market, fırın ve bakkallarımızıda "askıda ekmek" uygulaması tatbik ediliyor. Bu uygulamaya göre; hayırsever vatandaşlarımız, kendilerine ekmek alırken bedelini iki misli ödüyor. Bundaki amaçları; ihtiyaç sahiplerinin para ödemeden ekmek almalarını sağlamak. Bu fırınların duvarlarında genellikle "askıda ekmek sayısı şu" diye rakamı görmeniz mümkün.

Yani duvarda yazılı olan rakam kadar ihtiyaç sahipleri bedava ekmek alabiliyor. Bu tür "askıda ekmek"leri alanlar bir hayli ihtiyaç sahibi... Bu ekmeklerle evlerinde çoluk çocuğun karnını doyurma şansını yakaıyor. Genellikle o bakkal ve fırın sahipleri de başlangıç olarak bol miktarda "askıda ekmek"e katılıyorlar.

"Askıda ekmek" yardımlaşmasında; fakire yardım eden kendini göstermiyor. Bu da yardımın kutsiyetini daha da arttırıyor. Bu güzel yardımlaşma örneğinin gittikçe çoğalmasını dileriz. Ben şimdi bunun biraz da değişiği bir konuya girmek istiyorum. Bir arkadaşım anlatmıştı. Ben de bu konuyu sizlere aktarmak istedim:

Yer: İtalya'nın Venedik kentinin kenar mahallelerinden birindeki bir cafe-bar. İçeri giren müşterilerden biri, barmene; "Due caffee, uno sospeso (iki kahve, biri askıda...)" diyor. Ardından iki kahve parası veriyor. Barmenin uzattığı kahveyi içip cafe-bardan çıkıp gidiyor. Onun çıkmasıyla birlikte barmen de duvar üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kağıt asıyor.

Biraz sonra içeriye iki kişi giriyor. Onlardan biri barmene dönerek, "Trio caffee, uno sospeso... (Üç kahve, biri askıda)" diye sesleniyor. Ardından da iki kahve içip, üç kahve parası vererek çıkıp gidiyorlar. Barmen "askı"ya yine bir küçük kağıt asıyor. Bu gün boyu benzer böyle olaylarla sürüyor.

Akşam saatlerinde kahveye, üstü başı biraz eski-püskü kıyafetlerle biri giriyor. Kıyafetlerinden de anlaşılacağı gibi yoksul bir kişi giriyor. Üşümüş ellerini ovuştura ovuştura barmene, kısık sesle "Uno caffee sospeso (Askıdan bir kahve)" diyor.

Bunu duyan barmen hemen bir kahve hazırlıyor ve aynı titizlikle yeni müşterinin önüne koyuyor. Yoksul kişi bir dikişte soluksuz  kahvesini içtikten sonra parasını ödemeden teşekkür ederek cafeyi terk ediyor. Barmen ise duvardaki askıya taktığı kağıtlardan birini koparıp, buruşturduktan sonra çöp kutusuna atıyor.

Bu ülkemizde ve İtalya'da yaşanan iki örnekten sonra; "toplumsal dayanışma" ve "kent dayanışması"nın ne kadar gerekli olduğunu öğrenmemiz gerek. Ayrıca yardım etmek için insanların gereksinimlerini belirlerken, yalnızca yaşamsal gereksinimlerle sınırlı kalmak zorunda değiliz. Yaşamsal sınırlarının yanı sıra, günlük yaşamda önemli bir yer tutan ihtiyaçları da belirlemeliyiz.

Bir Venedikli için, yaşamsal olmasa da kahve, günlük yaşamda önemli bir yer tutar. O yüzden o coğrafyada yaşayan kahve içebilecek kadar parası olmayan kişilere yardım edebilecek düzeydeki kişiler, bu tip yardımdan kaçınmıyorlar.Yardım ettiği kişiyi görmedikleri için bu kişiler de daha mutlu oluyor. Kimden geldiğini bilmedikleri bu ikramı kabul eden kişiler ise daha da huzurlu oluyor. Tıpkı bizlerin; "Bir kahvenin kırk yıl hatırı var" sözünü pekiştirir gibi.

Yardım eden ile alan arasında, bu caffe-bardaki garson gibi, köprü görevi yapan kişilerin ise güler yüzlü ve sevgi dolu olmaları gerekiyor.

İçeri giren yoksul bir kişinin, "Bana askıda kahve var mı?" diye sormasına gerek bırakmamak için "askıda kahve" olduğunu belirten kağıt parçalarını kolaylıkla görünebilen bir yere asmak ise bu oluşumun çok zarif bir bölümünü oluşturuyor. Tıpkı "askıda ekmek" veren fırıncı gibi.

Bir de şunu asla unutmayalım: Bir parça ekmek de bir yudum kahve de insanları mutlu etmeye yeter de artar bile...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları