Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Şahin ŞİMŞEK

Şahin ŞİMŞEK

MERCEK

Başarının sırrı inanmaktır

Tokyo Olimpiyatlarında bir çok dalda milli sporcularımızın olimpiyat şampiyonu olmak ve altın madalyayı göğsüne takmak için tüm gücüyle bedeniyle ruhuyla, azmiyle, kararlılığıyla gece gündüz çalışarak ellerinden geleni yaptıklarına inanıyorum. Zaten gerek kendileri gerek hocaları eşliğinde disiplinli ve vakur kararlı inançlı bir şekilde çalışmalarının meyvesini olimpiyatlara katılmayla elde etmişlerdir. Olimpiyatlara katıldıkları andan itibaren ilk müsabakaya çıkacağı an yaptıkları tek şey, yarışmaya katılacağı ana kadar yapmış olduğu tüm mücadeleyi arkalarına bırakarak sadece evvela Allah'a tam tevekkül ederek inandılar. Ardından kendilerine  güvendiler. Bu teslimiyet ve tefekkürden sonra nasiplerinde olan madalyaları şerefle göğüslerine takmayı hak ettiler.

Ama bazı sporcu kardeşlerimizde boyuna posuna, gücüne kuvvetine antrenman performansına güvenerek kibir tasladı. Ben yaparım, ben kazanırım, ben hallederim dediler. Daha ilk elemelerde rezil rüsva olup, hüsrana uğrayıp elendiler. Bu durumlara düşmenin tek nedeni sadece kibrin ve nefislerinin  devreye girmesinden kaynaklandı. Çünkü Allah'ın yardımını unuttular. Nefislerine yenilip kibirlendiğinden dolayı sonuç kocaman bir hiç ile karşılaştılar.

Olimpiyatlarda gümüş, bronz, altın madalya alan tüm kardeşlerimi gönülden tebrik ediyorum. Madalya almak için elinden geleni yapıp  nasip bir başka yarışmaya diyerek üzgün ayrılan kardeşlerimizi de yürekten kutluyorum. Onlar da ellerinden geleni yaptılar ama nasip değilmiş üzülmesinler. Vakti saati geldiğinde o altın madalya hiç ummadığı ve hayali bile uzak olan bir yarışmada boynuna katılır o da bu iş nasıl oldu diye hayret eder.

Güç, kuvvet kudret sadece yüce Yaradan'a aittir. Taksimatın sahibi odur. Dilediğine dilediği gücü ve kuvveti bahşeder çünkü O hüküm sahibidir. Her şeyin en iyisini bilir.

*

Konuyla  ilgili olmasada kibir ve kendini beğenmişlik üzerine aklıma ilk gelen Nemrut ile sinek hikayesini size tekrar hatırlatmak istiyorum. Nemrut güya haşa Allah'lık iddiasında bulunmuştu. Allah o ceberruta küçücük bir sinek musallat etti. Nemrut'un bu  küçücük sinek yüzünden bütün huzuru kaçtı. Nereye gitse sivrisinek onunla birlikte gidiyor, burnuna, yüzüne gözüne konuyor, hortumunu vücuduna saplayıp kaçıyordu. Ne kadar çalışmışsa, sineği yakalamağa muvaffak olamamıştı. Bütün saray seferber olmuştu. Herkes sineğin peşindeydi. Fakat hiç kimse tutamıyordu.

Kapıları, pencereleri sıkı sıkıya kapatıyorlar, fakat sinek ne yapıp ediyor içeri girmeğe muvaffak oluyordu. Nemrud'un gözüne günlerdir uyku girmemişti. İlahlık dâvası güden Nemrut, bir sinek yüzünden acınacak zavallı hale düşmüştü. Tarihlerin şahit olduğu en zâlim bir hükümdardı. Üstelik ilâhlık dâvası da gütmekteydi. Zenginliği, mülkü, serveti onu şımartmış, sonsuz gurura sevketmişti. Kuraklık zamanında kendisinden zahire istemeğe gelenlere, "Rabbiniz kimdir?" diye soruyor, "sensin" demiyenlere bir şey vermiyordu. Bu yüzden herkesi hakimiyeti altına almıştı.

Hz. İbrahim (as)'in insanları elleriyle yaptıkları putlara tapmaktan sakındırıp, Cenab-ı Hakk'a iman etmeğe davet etmeğe başlaması üzerine müthiş öfkelenmişti. Hz. İbrahim  ile uzun bir mücadeleden sonra Nemrut, sözle, mantıkla başa çıkamayacağını anlayınca onu ateşe attırmış, fakat ateş Allah'ın izniyle Hz. İbrahim'i yakmamıştı.

Peygamberi ateşe atacak kadar azgınlaşan Nemrut, ufacık bir sivrisineğin karşısında ne yapacağını bilemez aciz ve perişan  duruma düşmüştü. Tüm önlemlere rağmen hiç kimsenin aklına gelmeyecek birşey oldu, sivrisinek Nemrud'un burnundan içeri giriverdi. Nemrut'un burnundan giren sinek gidebildiği yere kadar gitmiş ve orada dönmeğe başlamıştı. O andan itibaren müthiş bir baş ağrısı başladı. Beyninde dolaşan sinek onu müthiş huzursuz ediyordu. Son çare olarak başını tokmaklattırmaya başladı. "Vurun vurun!" diyor, sineğin beynine verdiği ızdıraptan tokmağın acısını duymuyordu. Başına tokmağın her inişinde o, "daha hızlı vurun daha hızlı!" diyordu. Başından kanlar akmağa başlamıştı, fakat o aldırış etmiyor, başını tokmaklatmaya devam ediyordu. Bir yandan da başını duvarlara vuruyordu.

Hiç bir şey kâr etmemişti. Nemrut, başına yediği tokmaklarla kendinden geçmişti. Sivrisinek ise hâlâ beyninde dönüyordu. Çok geçmeden çırpına çırpına can vererek cehenneme gitti. Ufacık bir sinek, ilahlık dâvası güden Nemrud'un hayatına son vermeğe sebep olmuştu.

Allah'a emanet olun...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları