Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
A.Öner PEHLİVANOĞLU

A.Öner PEHLİVANOĞLU

BAKIŞ

Yunus Emre

"Bir gez gönül yıktın ise, kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil

Bir gönül yaptın ise, er eteğin tuttun ise
Bir gez hayr ettin ise, birine bin az değil,
Erden sana nazar ola, için dışın nur ola
Beli kurtulmuştan ola, şol kişi kim gammaz değil

Er odur alçak dura, ayak odur yola vara
Göz odur ki Hakk'ı göre, gündüz gören göz değil

Yunus Emre'm sözün satar, söze bal ü yağ katar
Altmış bin sarrafa satar, yükü gevherdir koz değil."


Değerli okuyucularım,

UNESCO, 2021 yılını, Yunus Emre'nin 700'ncü ölüm yıl dönümü nedeniyle, Yunus Emre Yılı kabul etti. Bu gün sizlerle Yunus Emre'yi anacağız.

13. asırda, Anadolu Selçuklu Devlet'inde, içte Babaî ayaklanması ve ardından  Moğol istilasının yarattığı kaos ortamında yaşayan Yunus Emre, ana dili Türkçe'yi kullanarak ifade ettiği sözleri ve şiirleriyle bize sesleniyor; 

"İlim ilim bilmektir,
 ilim kendin bilmektir, 
sen kendini bilmezsen, 
bu nice okumaktır.

Benlik davasını bırak, 
muhabbetten olma ırak, 
sevgi ile dolsun yürek, 
hoşgörülü olmaya bak…

Zulüm ile abad olanın 
akıbeti berbad olur.

Aşk aşıkı şir eder,
 aslanı zencir eder, 
katı taşı mum eder,

Beni bende demen bende değilem, 
bir ben vardır bende benden içeri.

Ne varlığa sevinirim, 
ne yokluğa yerinirim. 
Aşkın ile avunurum; 
bana seni gerek seni.

Ana rahminden geldik pazara, 
bir kefen aldık döndük mezara.

Dünya yalan kardeşim, dünya yalan! 
Var mı yalan dünyada bakî kalan. 
Mal da yalan, mülk de yalan. 
Var biraz da sen oyalan.

Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi vardır…
Hoştur bana senden gelen. Ya gonca gül yahut diken. 
Ya hayattır yahut kefen. Nârın da hoş, nurun da hoş. 
Kahrın da hoş, lütfun da hoş.

Biz geImedik dava için, bizim işimiz sevda için, 
dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik.

Hiç hata yapmayan insan, hiçbir şey yapmayan insandır. 
Ve hayatta en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır.

Olsun be aldırma Yaradan yardır. 
Sanma ki zalimin ettiği kârdır. 
Mazlumun ahı indirir şâhı. 
Her şeyin bir vakti vardır.

*

Yunus Emre'nin Hayatı

Yunus Emre'nin  "Risâletü'n-Nushiyye" adlı eserinin sonlarındaki satırdan, 1241-1321 yılları arasında yaşadığı anlaşılmaktadır.

Anadolu'da Babaî isyanı ve  Moğol İstilası; Yunus Emre'nin doğduğu yıl, 1241'de, Babaî isyanını takiben başlayan Moğol istilası, Anadolu Selçuklu hanedanı için de sonun başlangıcıdır. Anadolu'daki zenginlikleri ele geçirmek için Batı'ya doğru yayılan Moğol istilasının ilk önemli sonucu dönemin ünlü mutasavvıf, bilim adamı ve sanatçıları; sonraları ise geniş Türkmen kitlelerinin Anadolu'ya göçü olmuştur. Bu aydın göçü Konya, Kayseri gibi merkezlerdeki bilim ve sanat dünyasını hareketlendirmiş, bu arada pekçok farklı din ve tasavvuf yorumu da Anadolu'da kendisine temsilci ve yer bulmuştur. 

Moğol istilasının önünden kaçıp bilhassa Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya yerleşen çoğunluğunu Türkmenlerin teşkil ettiği topluluklar, Selçuklu Türk devletinin ekonomisine yük olmuş, dolayısıyla olumsuz etkiler yapmıştır. Buna devlet görevlilerinin  kötü yönetimi ve suistimaller, yolsuzluk ve haksızlıklar da eklenince Selçuklu Devleti, ekonomik ve sosyal sıkıntılar yaşamaya başlamış, toprak ve vergi düzeni bozulmuştur.  Bu dönemde Türkmenler arasında farklı İslam yorumları  yayılırken Babaî isyanı yaşanmıştır. 

13. yüzyılın ortalarında bu ekonomik ve sosyal bozulmaların ortasında, Ortaasya'da yaygın olan Yeseviliğe benzeyen Vefailik tarikatine mensup bir şeyh olan Baba İlyas, etrafında geniş Türkmen kitlelerini toplamış; kitlelerdeki memnuniyetsiz kişileri örgütleyerek en büyük yardımcısı Baba İshak ile birlikte büyük bir isyan hareketi başlatmıştır. Baba İshak tarafından 1240 yılında fiilen başlatılan isyan kısa sürede Orta Anadolu'ya yayılmış, ancak Baba İlyas Amasya'da Selçuklu kuvvetleri tarafından ele geçirilip idam edilince müridi Baba İshak  kalabalık bir kuvvetle Konya üzerine yürümüş, o da yakalanıp öldürülmüş, emrindekilerin çoğu kılıçtan geçirilmiştir. Baba İlyas ve Baba İshak'ın sünni karşıtı fikirleri Anadolu'daki inanç hareketlerini yüzyıllar boyunca etkilemiştir.
Ülkede yaşanan Babaî isyanı Selçukluların savunma gücünü yıpratmış, bunu fırsat bilen Moğollar,  Anadolu'yu işgale başlamıştır. Moğollar, 1242'de başlayan saldırıları ile Selçuklu Ordusunu yenilgiye uğratmış, Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev Konya'ya çekilmek zorunda kalmış, Moğollarla ancak ağır vergiler karşılığında barış sağlanmıştır. Zamanla Moğollar'ın ağır vergi talepleri halk üzerindeki vergi baskısını arttırmış, bunun doğal sonucu olarak  Anadolu halkını fakirlik ve güvensizlik ortamı içine sürüklemiştir. 

Selçuklu hanedanı Moğollar'ın baskısı altında 1318'e kadar varlığını sürdürmüş, V. Kılıç Arslan'ın 1318'de ölümüyle Selçuklu hanedanı sona ermiştir. 1241'de dünyaya gelen Yunus Emre 1321'de ölmüştür. Görülüyor ki, Yunus Emre'nin bütün hayatı, Babaî ayaklanması ve Moğollar ile savaş sonucu Selçuklu Hanedanının çöküş sürecine denk gelmiş ve ekonomik ve siyasi sıkıntılar; savaş ve isyanlar içinde yaşamıştır. Yunus Emre türlü dini görüşün kök saldığı Anadolu'da halka sevgi ve hoşgörü; erdem ve dindarlık yolunu göstermeye çalışmış; adeta çölde bir vaha yaratmış, bu yüzden şiirleri yayılmış, sevilmiş; yüzyıllar boyunca da dilden dile aktarılmıştır.
Sözleri ve yazdığı şiirleri ile Türkçe'nin Anadolu'da kökleşmesinde önemli katkısı olan Yunus Emre'yi ölümünün 700 ncü yılında bu gün de değerini koruyan ölümsüz eserlerini, yazılışlarından 700 yıl sonra okuyarak anıyoruz.
Yunus Emre iyi ki var oldun, seni andıkça gönüllerde yaşayacaksın,
Sağlık ve esenlik dileklerimle. 

NOTLAR:
[1]Beyazıd Devlet Kütüphanesi'nde 7912 numara ile kayıtlı yazmada şu ifadeler geçmektedir: "Vefât-ı Yûnus Emre, müddet-i ömr 82, sene 720" (Yunus Emre'nin vefatı, sene 720, ömür müddeti 82). Adnan Erzi, "Türkiye Kütüphanelerinden Notlar ve Vesikalar I", Türk Tarih Kurumu - Belleten, XIV/53, Ankara 1950.
[2]Ahmet Yaşar Ocak, "Babaîlik", TDV İslam Ansiklopedisi, c. 4, İstanbul 1991.
[3]F. Kadri Timurtaş, Yunus Emre Divanı, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1980, s. 2.
[4]A. Gölpınarlı, Yunus Emre : Risâlat al-Nushiyya ve Dîvân, İstanbul 1965.
[5]M. Tatçı, Yunus Emre Divanı, Akçağ Yay., Ankara 1998, s. 10-14.
[6]Vilâyetnâme : Menâkıb-ı Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli, Hazırlayan : Abdülbâki Gölpınarlı, İstanbul 1958, s. 48-49.
[7]F. Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, 3. Baskı, Ankara 1976, s. 267.
[8]M. Tatçı, a.e., s. 16.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları