Üniversiteler yeni sürece hazır mı?

Koronavirüs salgını nedeniyle 2019-2020 yılı eğitim-öğretim döneminin ikinci yarısında dersler, sınavlar hatta mezuniyet törenleri çevrimiçi gerçekleşti. Salgın koşullarında yapılan Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları belli olan yeni üniversite adaylarının bu yılki tercihlerinde uzaktan eğitimi başarıyla uygulayan ve kampüste salgına karşı tedbir alan üniversiteler öne çıkacak. Peki, üniversiteler küresel salgın sürecinde yeni normalleşme sürecine hazır mı?

YÖK'ün yayımladığı rapora göre, COVID-19 salgını döneminde vakıf üniversiteleri arasında "lisans düzeyinde en fazla online ders ve canlı ders uygulaması" ile lider olan Maltepe Üniversitesi'nin Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Betül Çotuksöken, "yeni normalleşme" döneminde eğitimde seçenekli düşünmek gerektiğini belirti. Eşzamanlı ya da eşzamansız eğitim-öğretimi sürekli gündemde tutmanın önemli olduğunu belirten Çotuksöken, salgın koşullarında öğrenciler, akademisyenler, akademik ve idari yöneticilerin her ince ayrıntıyı dikkate almaları gerektiğini vurguladı. Çotuksöken, "Bu yeni durumun bizden beklediklerini yerine getirmemiz; bu yeni durumu, özellikle bilgiyle karşılamamız gerekiyordu. O zaman da bilgi üzerinden iş gören kurum olarak üniversite hem kendini gözden geçirmek hem de tüm topluma ve kamuya ışık tutmak zorunda. Her olup biteni çok iyi gözlemlemek, önlem almak ve uygulamak gerekiyor" dedi.Çotuksöken'in bu sözleri son derece doğru. Kamuya ve topluma ışık tutan üniversiteler bu dönem öne çıkacak.

EVLERİN ÖNEMİ

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs, evlerin kişiler için ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Evlerde kapalı kaldığımız süre boyunca, yaşanılan mekanların ruh halini ve çalışma kabiliyetini nasıl etkilediği görüldü. Tasarımın hayata neşe ve anlam katmadaki gücünün farkına varıldığı bu süreçte iç mekanların geçici birtakım farklı aktivitelere uyum sağlayabilecek esneklikte tasarlanmış olması gerektiği fark edildi. Evine daha çok vakit ayırmaya başlayanlar öncelikle ruh hallerine iyi gelmesi için doğa ile iç içe olma hissi yaratacak (biyofilik) tasarım modelini tercih etti.

Görünen o ki bu yaşanan olağanüstü dönem, gelecekte mekân tasarlama şeklimizi fazlasıyla etkileyecek. İstanbul Bilgi Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Mimarlık ve Şehir Planlama Bölüm Başkanı Öğr. Gör. Gaye Kepiç, kişisel güvenlik ve sağlık kaygılarının öne çıktığı düşünüldüğünde, insani ihtiyaçlarını ilk sıraya koyan tasarım uzmanlarının yeni savunma alanlarımızı yaratmanın yollarını aradığını söylüyor. Kepiç, "Sıcak, kucaklayıcı bir yaklaşımla zorluk ve endişeleri azaltacak rahatlatıcı, eğlenceli mekanlar tasarlamak duygusal ve fiziksel refahımız için son derece önemli olacak. Instagramlanabilir olandan ziyade ihtiyaca yönelik mekanlar önem kazanacak. Görsel etki yerini kullanıcının kişisel mekân deneyimi ve ihtiyaca bırakacak. Aynı zamanda dünyanın durması çevresel ve iklimsel koşullar üzerinde olumlu etkiler yaratacak. Karbon ayak izimiz azalacak. Evlerimizi tasarlarken çevre bilincine sahip yeni bir farkındalıkla, doğal günışığı, kaliteli malzemeler, sağlıklı iç mekân, hava kalitesi ve yaşanabilir dış mekanlar hedeflenecek. Özellikle büyük şehirde yasayan insanlar doğaya, güneş ışığına ve temiz havaya daha çok ihtiyaç duyacak" diyor. Hakikaten sokağa çıkma yasakları döneminde İstanbul'un hava kirliliği epey azalmıştı. Hatta İstanbul'dan Uludağ gönür hale gelmişti. Bununla beraber evde kalan insalar kimi evindekorunu değişti kimi evdeki ufak tefek tamirat işlerine yöneldi.Pandemi ile birlikte insanlar artık sağlıklı iç mekân, hava kalitesi ve yaşanabilir dış mekanlar tercih ediyor. Ve bu tercih  çevre ve kent planlamasında öne çıkacak.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları