Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
A.Öner PEHLİVANOĞLU

A.Öner PEHLİVANOĞLU

BAKIŞ

Türkiye için ne yapmalı

Bu Yurda Nasıl Kıydınız

İnsan olan yurdunu satar mı?

Suyun içip ekmeğini yediniz.

Dünyada yurttan aziz şey var mı?

Beyler bu yurda nasıl kıydınız.

..

Günü gelir çark düzüne çevrilir,

Günü gelir hesabınız görülür,

Günü gelir sualiniz sorulur,

Beyler bu yurda nasıl kıydınız?

 

Nazım Hikmet-1959

 

Basın toplumun aynasıdır. Gerek yazılı basın ve gerekse TV'den ve gerekse sosyal medyada dolaşan haberlerden, toplumun bir çok konuda şikayetçi olduğunu, mutlu olmadığını, gelecek endişesi içinde olduğunu öğreniyoruz.

"Bu durumda ülkece ne yapmalı.?"sorusu ortaya çıkıyor.

Değerli okuyucularım, bu soruya, gelin birlikte cevap vermeye çalışalım. Öncelikle, toplumsal sorunları sıralamaya çalışalım.

Son günlerde yaşadığımız sel ve yangın felaketi, bu konularda yeterli hazırlığımızın olmadığını ortaya koydu. Doğal afetlere karşı ülke kaynaklarının korunması toplumun huzur ve güven içinde yaşamasını sağlayacak tedbirleri almak durumundayız.

Ekonomi her geçen gün kötüye gidiyor, gelecek güven vermiyor. % 13,8 olarak açıklanan işsizlik resmi açıklamalarından çok yüksek, gelirler çok düşük, gelir dağılımı dengesiz; GSMH'nın paylaşımında, ilk %20 geçmiş yıllara nazaran artarak %42,6'a çıkmış, son %20 ise, % 6,16'ya düşmüş durumda. Enflasyon TUİK'in açıklamalarında %18 gösteriyor olmasına rağmen gerçek %30'u aşmış durumda.Toplumun büyük kısmı açlık sınırının altında bir gelire sahip. Başta, açlık sınırı altında gelire sahip, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan birey ve toplum olmak üzere her kademedeki birey bu düzen devam edemez ifadeleri ile arayış içinde, sorguluyor.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, Mart 31, 2021 tarihinde, Türkiye'nin 31 Aralık 2020 itibarıyla brüt dış borç stokunun 450 milyar dolar, net dış borç stokunun 268,9 milyar dolar olduğunuı bildirdi.

ytryt.jpg

 

Ulusal kaynaklarımız, su, güneş ve yer altı maden ve enerji kaynaklarımızın işletilmesi ve kullanılmasında ulusal çıkarlarımız esas alınmalıdır.

Yüce Atatürk'ün;  "Türk Milleti; Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına Türk milleti denir. Tanımı kesinlikle değiştirilemez. T.C.'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan her kişi Türktür. Vatandaşlık, din,mezhep ve etnik kökene dayalı olamaz. Laiklik ilkesi tartışılamaz. Devletin parlamenter sisteme geçerek, Yasama, Yürütme ve Yargı erklerinin birbirini denetleyecek şekilde yeniden örgütlenmesi sağlanmalıdır."Mülkün temeli adalettir" temel hükmüne dayalı olarak Yargının hukuk devleti ilkelerine uygun olarak tarafsız ve bağımsız bir yapıya kavuşması gerekiyor.

"Ulusun mimarı öğretmenlerdir" ilkesine rağmen eğitim, yapılamaz hale gelmiş durumda. Covid-19 salgını nedeniyle kesintiye uğrayan eğitim ve öğretimin en kısa zamanda çalışır hale getirilmesi vazgeçilmez bir görev olarak ortadadır.

Diğer yanda yeterli bir eğitim için okulların öğretmen açığının kapatılması vaz geçilmez bir görevdir. Yüce Ata'nın Sakarya Savaşı sırasında ulusun kurtuluşu kadar önem verdiği eğitim için hertürlü fedakarlığın yapılması öncelik kazanmaktadır. Ulusun geleceği ancak iyi eğitim görmüş nesiller ile inşa edilebilir.

Diyanet İşleri Başkanlığına tahsis edilen ve ekonomiye hiç bir katkısı olmayan ödeneklerden tasarruf edilerek toplumun sağlık gereksinimi ve öğretim ve eğitim önceliği dikkate alınarak Sağlık Bakanlığı ile MEB'lığına ivedilikle aktarılması dikkate alınmalıdır. Uluslar ancak eğitim ve bilim ile refaha ulaşabilirler.

Uluslar, sanat, kültür ve bilim alanındaki başarıları oranında kimliklerini ve varlıklarını koruyabilirler. Yüce Atatürk'ün, "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur." deyişi esas alınarak; kültür, sanat ve bilimsel faaliyetler özendirilmeli, devletçe desteklenmelidir.

Üniversitelere, bilimsel ve akademik çalışmaların özgür ortamda yapılmasını sağlayacak yasal düzenlemeler getirilmeli ve ARGE desteklenmelidir. Küreselleşmenin dikte ettiği, bilişim teknolojileri ve yapay zeka uygulamalarında çağdaş teknonolojiyi yakalayacak tedbirler alınmalıdır.

"19 yıldır ülkeyi yöneten iktidar ülkeyi geçmiş ile mukayese edildiğinde tanınmayacak duruma getirmiştir; Devletin kuruluş ideolojisi, felsefesi, kamu kurumlarının özellikleri yok edilmiş, Yurtta Barış, Dünya'da Barış ilkesi unutturulmuştur."

Ulusal çıkar düşünülmeden, ümmet anlayışına dayalı hatalı politikalar sonucu, son yıllarda karşı karşıya kaldığımız, sayıları her geçen gün artan Suriye ve Afgan mültecilerinin varlığı ulusal güvenlik için büyük endişe yaratmaktadır. Mülteci sorunu yarınlara bırakılmayacak acil tedbir gerektirmektedir.

Uluslarası ilişkilerde, Türkiye, yakın ve uzak çevrede bulunan ülkeler ile karşılıklı hükümranlık haklarına saygılı, Yurtta Sulh Cihanda Sulh esaslarına dayalı ilişkiler geliştirememiş, yalnızlaşmış durumdadır. Dış ilişkiler, ulusal çıkarlar dikkate alınarak yeniden düzenlenmelidir.

Sosyal yapıyı parçalayan, ulusal birliği tehdit eden ayrılıkçı hareket ile din kökenli yaklaşımlar öncelikli olarak giderilmelidir.

Basında yer alan haberlerde, "Devleti Siyaset, Mafya ve Tarikat üçlüsü yönetmektedir." İzlenimi yaratılmaktadır.  Hukuk devleti gerekleri toplumsal yapıya ve yönetime hakim kılınmalıdır.

Özetle tanımlamaya çalıştığım sorunlara ilave olarak, Siyasi partiler yasasının, parti başkanlığı süresinin her biri beş yıllık iki devre ile sınırlandırılması ve seçim yasasında delege sistemine son vererek doğrudan seçim esası uygulanmalıdır.

Uluslar, geleceği şekillendirmek için tarihi geçmişlerini, kültür ve medeniyetlerini asla unutmazlar. Bizi daha ileriye götürecek tarihi birikimlerimizdir. Bu birikimler, birey ve toplumlarda ulusça birlik olma bilincini canlı tutar ve onu derinleştirir. Toplumlar zaman içinde hep var oldukları ve var olacakları duygusuna ancak tarih bilinci ile ulaşabilirler. Tarih bilincinden yoksun olan toplumlar ise zaman içinde geri kalmaya ve nihayetinde yok olmaya mahkumdurlar.

Tarih bilinci, tarihi olayları, eserleri ve kişileri geleceğe ışık tutacak şekilde yorumlamakla oluşur. Cumhuriyet tarihimizin kuşkusuz en önemli aşaması olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk dönemini ve takip eden İsmet İnönü dönemini bu yaklaşımla ele almalıyız. Yüce Atatürk'ün liderliğinde, 1923-1938 Döneminde gerçekleştirilen büyük mali devrim; Kapitülasyonlar'ın kaldırılması, Düyun-u Umumiye'nin tasfiyesi, millileştirmeler, gümrükler tesisi, Âşar'ın iptali, modern vergi sisteminin kabulü, temel sanayî, tarımsal, kültürel ve sanatsal atılımları örnek alınarak oluşacak tarih bilinci ışığında dönemin sorunlarına çare bulmalıyız.

Diğer yandan, ulusal bağımsızlığın ancak mali ve iktisadi bağımsızlıkla gerçekleşebileceği ilkesi ulusal politikaların tespitinde esas alınmalıdır. Eğer Türkiye, bugün Dünya'nın ilk yirmi ekonomisi içerisine girebiliyor ve önümüzdeki onbeş yıl içinde ilk ona girme ümidi taşıyorsa, bu özgüveni, Cumhuriyet'in iktisadi ve mali ideallerine borçludur. 1923-1938 döneminde, yüce Atatürk'ün  uyguladığı, malî ve iktisadi bağımsızlık, ve çağdaş bir toplum olma, bugün de ve yarın da geçerli olacak ilkeler veya hedeflerdir.

Türk ulusunun, demokratik hak ve özgürlüklerini kullanarak, yüce Atatürk'ün koyduğu ilke ve hedefler doğrultusunda  ülkeyi, yukarıda tanımlamaya çalıştığım sorunlardan hızla çıkaracağına ve "Parlamenter Sistem" ile çağdaş Türkiyemizi kuracağına inanıyorum.

Bu anlayış ile, çağdaş ve aydınlık bir Türkiye için, tüm ulusun katılacağı yeniden kuruluş ve kurtuluş hareketinin başlatılmasının gerekli olduğuna inanıyorum.

Esenlik dileklerimle,

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları