Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
A.Öner PEHLİVANOĞLU

A.Öner PEHLİVANOĞLU

BAKIŞ

Türk-Rus İlişkileri-2 1925-1939

Değerli okuyucular merhaba,

İngiltere ve Fransa'nın, 18 Mart 1915 günü deniz harekatı ile başlayan Çanakkale Boğazına yönelik taarruzlarına karşı Çanakkale'yi Geçilmez kılan başta büyük asker Mustafa Kemal olmak üzere tüm şehit ve gazileri minnet ve şûkran duyguları ile anıyoruz.

 

Sizlere, bu gün 1925-1939 dönemi Türk-Rus ilişkilerini hatırlatmaya çalışacağım;

 

Ekim 1917 devrimi ile Romanov Hanedanı yerine (RSFSC) Rusya Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti, Türk ulusunun işgalci güçlere karşı verdiği mücadelede, O'nun yanında olduğunu göstermeye çalışır. Örnek olarak; İngiltere ile Fransa arasında imzalanmş ve Çarlık Rusyasına verilmiş olan Anadolu ve Ortadoğu'nun paylaşımı hakkındaki gizli protokolu (1916 Sykes Picot anlaşması) TBMM hükümetine verir. TBMM hükümetinin isteği üzerine, İngiltere'nin Sinop'ta enterne ettiği Hayrettin Reis ve Preveze harb gemileri ile askeri taşıt gemisi Şahin'i kurtararak 1921 başlarında TBMM hükümetine teslim etmiştir. Havza'da M. Kemal Paşa'yı ziyaret eden Albay Budiyyen başkanlığındaki Rus heyetinin aktardığı dostluk mesajları da dikkate alındığında, Sovyet Rusya emperyal güçlere karşı verdiği savaşta TBMM hükümetini desteklediğini ve yakınlaşma istediğini göstermişti

Rusya'nın yakınlaşma mesajlarını değerlendiren M. Kemal'in Kazım Karabekir Paşa aracılığı ile gönderdiği mektupla başlayan ilişkiler 16 Mart 1921 tarihinde gerçekleşen Moskova Antlaşması ile somutlaşmıştır. 100. yılını kutladığımız Moskova Antlaşmasının 1. maddesinde, RSFSC, Sevr'i red etmekte, Misak-ı Milli esaslarını tanımaktadır, ayrıca, Rusya tek taraflı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine bir süre için her yıl 10 milyon altın ruble yardımda bulunmayı taahhüt eder. Moskova anlaşması Brest Litovsk anlaşması ile birlikte Rusya ile barış ortamında yapılan bir antlaşma olarak tarihe geçer.

Moskova Antlaşmasının imzalanmasını izleyen dönemde Rus Ordusu komutanlarından, Ukrayna'lı General Mihail Vassilyeviç Frunze, Türkiye'ye Büyükelçi olarak atanmıştır. General Frunze, M. Kemal Paşa ile görüşmüş, cepheyi dolaşmış, askerî birlikleri görmüş, halkın içine girmiş ve Sovyet Dışişleri Bakanı G. Çiçerin'e 22 Aralık 1921'de yazdığı mektubunda; "Türk halkı tümü ile yıkıma uğramıştır, yorgundur, barış istemektedir. Türk ordusu kötü durumdadır, üniforması yoktur, silahları yetersizdir, bir kış harekatı yapamaz.." yorumunu yapmıştır.

Mustafa Kemal, 3 Ocak 1922 tarihli mektubunda Frunze'ye; "Türkler ve Ruslar, tarihleri yüzyıllarca sürdürülen savaşlardan sonra, anlaşmış ve uzlaşmışlardır. Bu durum diğer ulusları şaşkınlığa uğratmıştır…Yüzyıllardır her konuda efendilerine ve saraya ve daha sonra oligarşiye bağlı kalan Türk halkı, 1919 yazında girişilen savaşla, kendi kaderinin sahibi olmayı başarmıştır." ifadesini kullanır.

General Frunze'nin Türkiye'yi ziyareti sırasında, 3 Ocak 1922'de Ukrayna-Türkiye Dostluk ve Kardeşlik Andlaşması imzalanır.

Ocak 1922 sonunda General Frunze ayrılır, yerine Semyon İvanoviç Aralov Sovyet Büyükelçisi olarak Ankara'ya gelir, 30 Ocak 1922'de itimatnamesini M. Kemal'e sunar.

Sovyet  Rusya ile 16 Mart 1921 tarihli andlaşmanın imzalanmasını izleyen dönemde ilişkilerde gerginliğe neden olacak sürpriz iki olay yaşanır. İlki, Moskova'da, Türk Büyükelçiliği Askeri Ataşelik ek binası, Rus istihbarat örgütü Çeka elemanları tarafından basılır, ataşelik evraklarına el konur, baskın olayı ve sonrasında yaşanan gerginlik sonucu, büyükelçi ve elçilik personelinin önemli bir kısmı, 10 Mayıs 1922'de Moskova'dan ayrılır. Baskın olayının yarattığı kriz ilişkileri kopma noktasına getirmiştir. Rus makamlarının üzüntü belirtip özür dilemeleri üzerine ilişkiler normale döner. Andlaşmalarda ifade edilen karşılıklı güven belgelerde kalmıştır.

İkinci olay, kısa süre sonra, Ankara'da bulunan Rus Büyükelçiliği binası, çevresindeki sivil halkın konutları ile birlikte yanmasıdır. Büyükelçilik binasının yanması krize neden olur. Türk tarafının, yangında bir kasıt ve dahli olmadığı konusundaki açıklamalarından sonra güven tesis edilmeye çalışılır. İlişkiler devam eder.

Büyük Taarruz başlamıştır, Moskova, Türk Ordusunun geçekleştirdiği Büyük Taarruzu yakından izlemektedir. Henüz harekat sonuçlanmadan, 3 Eylül 1922'de gönderdiği mesajda; "Son yıllarda bunca felakete, yağmalara, yıkımlara ve acılara dayanan Türk ulusu en kısa zamanda barışa kavuşmaya layıktır." ifadeleriyle Türk ulusunu kutlar.

18 Eylül 1922, Yunan ordusu Anadolu'dan temizlendikten sonra, Anadolu'nun Ankara dahil bir çok şehrinde mitingler yapılır. Ankara'da yapılan mitingi izleyen Sovyet Büyükelçisi Aralov Saruhan milletvekilinin "Doğu  ayağa kalkıyor" sloganının, toplantıya katılanlar tarafından büyük tezahürat ile karşılandığını rapor eder.

Sovyet Rusya, Yunanlılara karşı kazanılan zaferden sonra, Türk hükümetinin mütareke ve barış görüşmeleri konusunda yaptığı girişimlerin Sovyet Rusya'ya bildirilmediği gerekçe gösterilerek "Karadeniz ülkelerinin çıkarlarına dokunan bir çok konuyu İtilaf devletleri ile görüşmeye başladığı ve Mudanya Mütarekesi Antlaşma'sının imzalanma aşamasında Moskova Antlaşması hükümlerine göre kendisine bilgi verilmediğini belirten bir notayı 3 Ekim 1922'de TBMM hükümetine verir.

Sovyet Rusya, Mudanya Mütarekesi'nin imzalanmasından hemen sonra Ortadoğu bunalımının  giderilmesi amacıyla, İtilaf devletlerine, başta Karadenize sahili olan devletler dahil olmak üzere İtilaf devletlerinin de katılacağı bir konferans düzenlenmesini teklif eder. Teklif Aralov yerine atanan Büyükelçi Karahan'ın notası ile duyurulur. RSFSC'nin teklifi kapitalist devletler tarafından destek bulmaz.

Milli Mücadele Dönemi'nde Türkiye'ye yakın olan Sovyet Rusya, Türkiye'nin yüzyılların sorunlarını çözmeye çalıştığı; bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini uluslararası bir antlaşma ile teminat altına almaya çalıştığı Lozan Konferansı sırasında da Türkiye'nin yanında yer almıştır. Ancak, Lozan Rusya için sıkıntılı bir dönemdir. TBMM hükümetinin İtilaf devletlerine yaptığı teklif ile Lozan Konferansına davet edilen Rusya, İngiltere'nin itirazı nedeniyle yalnız, Boğazlar rejimini ele alan toplantılara katılır, Rus Delegasyonu itilaf devletlerine Boğazlar ile ilgili sunduğu önerilerin İngiltere ve Fransa tarafından red edilmesi üzerine Rus delegasyonu konferansını terk eder.

Daha önce kesintiye uğramış olan Lozan konferansı, 23 Nisan 1923'te yeniden açılır. Sovyet heyeti, konferansın ikinci safha  görüşmelerinde, İngiltere ve Fransa'nın  ".. ilk konferanstan ayrılmış olmalarını gerekçe göstererek, Rusya'yı uzlaşmaz olarak nitelerler ve Boğazlar ile ilgili görüşmelere Rus delegasyonun katılmasını" engeller.

Bu arada Lozan'da bulunan Rus heyetinin bir üyesi, Çarlık Rusyası Romanov Hanedanı sempatizanı bir Rus tarafından öldürülür.

Boğazlar'ın kontrolü ve denetimi, Lozan Barış Antlaşmasına ek sözleşme esaslarına göre kurulacak Boğazlar Komisyonuna bırakılmıştır. Rusya buna karşı çıkar. Lozan konferansı sonrasında, Cumhuriyetin ilanı, Ankara'nın başkent oluşu ve takip eden devrimler ile kuruluşunu tamamlayan genç T.C. Kuzeydeki dostu Rusya ile birlikte bölgede iki önemli aktör olarak görülmektedir. 16 Mart 1921 Andlaşmasının sağlamış olduğu güven ortamını güçlendirmek bakımından, Rusya, geliştirilmiş yeni bir andlaşma önerisini hissettirir. Olumlu karşılık bulunca, sürdürülen görüşmeler sonucu, 17 Aralık 1925'te Paris'te, "Türk-Rus Tarafsızlık ve Saldırmazlık Andlaşması" imzalanır.

1925-1932 dönemi Türkiye'nin batı ülkeleri ile ilişkilerini geliştirdiği bir dönem olmuştur. ABD, 1927'de Ankara'ya Büyükelçisini gönderir, 1929'da İngiliz Kralı Edward İstanbul'a gelir, Atatürk'e misafir  olur, 1932'de, ABD Genelkurmay Başkanı General Mac Arthur Türkiye'ye gelerek Atatürk ile görüşür. Türkiye'deki gelişmeleri yakından izleyen Time dergisi, 1923 ve 1927'de Atatürk'ü kapak yapar. Başbakan İsmet İnönü, Atina ve Roma'ya resmi ziyaretlerde bulunur.

Millî Mücadele dönemi itibariyle gelişen Türk-Sovyet ilişkileri çerçevesinde iki ülke arasında karşılıklı bir takım diplomatik gelişmeler yaşanmıştır. Türk-Sovyet ilişkilerinin temelini şüphesiz ki 16 Mart 1921 tarihli Türk-Sovyet Dostluk Antlaşması oluşturmaktadır. Bir sonraki aşamada ise 17 Aralık 1925 tarihinde iki ülke arasında Paris'te imzalanan Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması yer almaktadır. Anlaşma, 17 Aralık 1929 tarihinde Tevfik Rüştü Bey, Lev Mihaloviç Karahan ve SSCB'nin Ankara Büyükelçisi Surits tarafından imzalanan protokol ile uzatılmıştır.

1934 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Türkiye Büyükelçiliği görevine atanan Lev Mihaloviç Karahan, 3 Mayıs 1937 tarihine kadar bu görevde kalmış, bu dönemde, T.C.'nin bir milli gününde, Atatürk'e yönelik bir protocol problemi gerekçe gösterilerek Stalin tarafından görevden alınmış, Moskova'ya gelişinin ardından Stalin tarafından gerçekleştirilen "Büyük Tasfiye" sürecinde tutuklanmış ve 20 Eylül 1937 tarihinde kurşuna dizilerek idam edilmiştir.

Nisan 1932'de, Türkiye'de liberal ekonomi ve karma ekonomi uygulamalarının tartışıldığı ve Milletler Cemiyetine katılma öncesinde Başbakan İsmet İnönü, Türkiye'nin tek müttefiki Sovyet Rusya'yı ziyaret eder. Ziyaret 1932'ye kadar sürdürülen dostane ilişkilerin bir sonucudur. İnönü, ziyaretle ilgili olarak;"…Türkiye'nin Batı ile ilişkilerini düzeltme yolundaki çabalarından bu devletin kuşku duyduğu bir ortamda Rusya'ya davet edildiğini" ifade etmiştir. Türkiye açısından ziyaretin amacı; Sovyet Rusya ile ilişkileri geliştirmek, Balkan Paktı hakkında Sovyet Rusya'nın endişelerini gidermek, Versailles şartlarını kabul etmeyen Almanya'nın çıkaracağı olası bir harpte, Sovyet Rusya yönetiminin Türkiye'ye yönelik stratejisinin ne olacağına dair saptamalarda bulunmak ve buna göre Türkiye'nin politikasını şekillendirmek" olarak tanımlanabilir.

Ziyaretin yerli yabancı basın tarafından büyük bir ilgiyle takip edildiği, iki ülke arasında ideolojik bir yakınlaşma olup olmadığı hakkında birtakım iddialar karşısında İsmet Paşa hem ziyarete çıkmadan önce hem ziyareti sırasında hem de ziyareti bitirip Türkiye'ye döndüğünde rejim ve anlayış farkına bir başka deyişle Türkiye'nin takip ettiği karma ekonominin yolunun farklı olduğuna özellikle dikkat çekmiştir. İnönü; "Rusya'daki sosyal ilkeler bizim bünyemize uygun değildir. Bizim için halk fırkasının milliyetçi, halkçı, devletli ve inkılapçı siyaseti en uygun olanıdır." açıklamasını yapmıştır.

Lozan Konferansı sırasında Rusya'nın da karşı çıktığı Boğazlar rejimi ile ilişkili sorun, Rusya'nın Türkiye ile işbirliği ile İsviçre'de imzalanan Montreux Boğazlar Sözleşmesi (1936) ile çözümlenir. Boğazlar, Türkiye'nin denetim ve kontrolüne terk edilir, Boğazlar komisyonu kaldırılır. Montreux'ye göre, yabancı savaş gemilerinin Karadeniz'e çıkışı şartlara bağlanır. Sözleşme, Bulgaristan, Fransa, İngiltere, Avustralya, Yunanistan, Japonya, Romanya, SSCB, Yugoslavya ve Türkiye tarafından imzalanmıştır. Türkiye, Montreux görüşmeleri öncesinde, SSCB ile yapmış olduğu, 16 Mart 1921 ve 17 Aralık 1925 antlaşmaları gereği SSCB'nin desteğini almıştır. T.C., İnönü'nün liderliğinde, II. Dünya harbinde, bütün baskılara ragmen  "Boğazlar üzerindeki Türk Hükümranlık haklarını tanımlayan Montreux'yü korumada zorlu bir sınav vermistir. Dün olduğu gibi, bugün de Montreux şartlarının korunması vazgeçilmez bir sorumluluktur.

Türkiye'nin politik atılımları, 9 Şubat 1934'te, Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında "Balkan Paktı", ardından, 1937'de, Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında, Saadabat Paktı'nın  kurulması ve 1939'da Hatay meselesinin çözümlenmesi konusunda  Fransa ile yapılan anlaşma, Türkiye'yi uluslararası alanda diplomatik yönden güçlü bir konuma getirir. Türkiye, Kurtuluş Savaşı sırasında tek dostu olan Sovyet Rusya'nın yörüngesinden yavaş yavaş başka ufuklara açılmaktadır.

Kasım 1938'de Atatürk'ün vefatı Türk Ulusu için büyük acı olmuş, bütün dünyada yankılanmıştır. Rusya törenlere Moskova harb gemisi (kruvazör) ile katılmıştır.

Yüce Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" temel ilkesi ile bölgede barışı korumak amacıyla gerçekleştirdiği uluslararası atılımları Rusya tarafından şüphe ve tedirginlikle karşılanır. Atatürk'ün vefatını izleyen dönemde, Türk Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu Moskova'ya davet edilir, Saraçoğlu'nun,  Eylül/Ekim 1939'da Moskova'da bulunduğu sırada, Rusya'nın, Almanya ile saldırmazlık andlaşması imzaladığı açıklanır. Ardından, Rusya Dışişleri Bakanı Molotof, Stalin'in de hazır bulunduğu toplantıda Saraçoğlu'na "Boğazları birlikte kontrol edelim gerekirse birlikte savunalım" şartı ile bir anlaşma teklifinde bulunur. Saraçoğlu, durumu Ankara'ya bildirir, teklifi red eder. Moskova'dan ayrılır. Ruslar ile ara açılır. 

Rusya (RSFSC), Milli Mücadele'nin ilk yıllarından başlayarak 1939'a kadar Türkiye'nin politikasını belirlemede etkili olmuştur. Ankara, Moskova'nın kartına değişik şekilde cevap verir. Saraçoğlu henüz İstanbul'a gelmeden, Ankara'da 1939 tarihli Türk-İngiliz-Fransız Üçlü Yardımlaşma Andlaşması'nın yapıldığı açıklanır. Anlaşma, II. Dünya Harbi öncesinde, Batılı ülkeler ile yaptığımız ilk anlaşmadır.

Türk-Rus ilişkilerini incelemeye devam edeceğim.

Sağlık ve Esenlik dileklerimle.                   

 

Notlar:

Öymen, Onur, Silahsız Savaş, Remzi Kitapevi, 2002,s.40 , (Fransız Charles Frnçois ve İngiliz Georges Picot Şubat 1916'da Kahire'de "Osmanlı topraklarının paylaşımı konusunda yaptıkları protokolu, Sent Petersburg'a giderek  Çarlık Rusyasını ikna ettiler.)

Ertürk Hüsamettin, İki Devrin Perde Arkası, s. 237

Ertürk, Hüsamettin, İki Devrin Perde Arkası, Hilmi Kitapevi, İstanbul, 1957,s.238

 Aralov, Semyon İvanoviç, Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anıları, Türkiye İş Bankası,Kültür Yayınları, Ayhan Matbası,2020,s.xıv

Girgin, Kemal, Ruslarla, Kavgadan-Derin Ortaklığa,Kültür, Sanat Yayıncılık,İstanbul,2014, s.149-157

Aralov .s.8,9

Aralov,147,148

Aralov, s.149

Aydemir, Şevket Süreyya, İkinci Adam, Cilt-1, Remzi Kitapevi, İstanbul-1968, s.517.(1932'de Sovyet Rusya Türkiye'nin tek müttefiğidir.)

Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi / Cilt: 20, Sayı: 2, Eylül 2018, 249-260 Afyon Kocatepe University Journal of Social Sciences / Volume: 20, No: 2, September 2018, 249-260 249 İsmet Paşa'nın 1932 Sovyet Rusya Ziyareti* Ismet Pasha's Visit to Soviet Russia in 1932 Dr. Öğr. Üyesi Ersin Müezzinoğlu Girgin., s.293-295

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları