Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
A.Öner PEHLİVANOĞLU

A.Öner PEHLİVANOĞLU

BAKIŞ

Türk-Rus ilişkileri 1939-1952

Değerli okuyucular, merhaba,

Bu gün sizlere, Türkiye-Rusya ilişkilerinde, 1939-1952, II. Dünya harbi dönemini anlatacağım,

24 Ağustos 1939'da yapılan Almanya-Rusya Saldırmazlık Andlaşmasından bir hafta sonra, Rusya doğudan, Almanya batıdan 1 Eylül'de Polonya'yı işgale başlayınca, İngiltere ve Fransa, 3 Eylül 1939'da Almanya'ya harb ilan ettiler, böylece II. Dünya Harbi başlamış oldu. Avrupa'da başlayan savaş, Türkiye'yi İngiltere ve Fransa ile görüşmeye götürdü. Türkiye'nin İngiltere ve Fransa ile gelişen ilişkileri Moskova'yı etkilemiş olacak ki, Sovyet Dışişleri Bakanı Molotof, Türk Dışişleri Bakanı Şükrü Saracoğlu'nu Moskova'ya davet etti. Saracoğlu, 22 Eylül'de Moskova'ya gitti. Yapılan görüşmelerde, Rusya, iki ülke aersında karşılıklı yardımlaşma protokolü yerine,  Boğazlar ile ilgili "Boğazları birlikte kontrol edelim" teklifiyle gelir. Saracoğlu, Rus teklifini red ederek ülkeye döner. Ş. Saracoğlu, İstanbul yolundayken, Türk-İngiliz ve Fransız üçlü saldırmazlık ve yardımlaşma antlaşmasının (19 Ekim 1939) imzalandığı açıklanır. Böylece, Türkiye, Rusya'dan uzaklaşırken batılı iki devlet ile yakınlaşır.

Savaş içinde, Türkiye üzerindeki hesaplaşmalar devam etmektedir. 1940'ta Sovyet Dışişleri Bakanı Molotof, Berlin'e gider, Alman Dışişleri Bakanı Ribentrop ile aralarında Rus, Alman nüfuz bölgelerini saptamaya çalışırlar. Molotof, "Boğazlarda, ortak savunma üssü kurulmasını" teklif eder. Almanya  teklife ilgi göstermez.

Almanya, 22 Haziran 1941'de "Barbarossa Harekatı"nı başlatır. Harekatın hedefi Kızılordunun imhasıdır. Başlangıçta başarı ile gelişen Alman taarruzları, önce hava şartlarının olumsuz etkisi altında duraklar, daha sonra, ABD'nin harbe girişi ile güçlenen Müttefiklerin taarruzları karşısında  yenilgiye uğrar. 1 Eylül 1939'da başlayan II. Dünya Harbi Mayıs 1945'te sona erer. Savaşta 28 milyon Rus olmak üzere 70 milyon insan yok olmuştur. Rusya, savaş sırasında seferber ettiği üç milyonu aşan ordusunu, terhis etmemiş, Sovyet ideolojisinin koruyucusu olarak Avrupa ülkelerinde ve Kafkaslar'da tutmaktadır. Sovyet Rusya, Almanya'nın işgalinden  kurtardığı, Doğu Almanya dahil, Doğu Avrupa'da, Balkanlar'da, Uzak Doğu'dan Kore'ye kadar uzanan  yayılmacılığını sürdürür. Kore, ABD ile Rusya arasında paylaşılır. 38'nci paralelin Kuzeyini Rusya işgal eder.

Şubat 1942'de, Sovyet Büyükelçiliği elemanlarının azmettirdiği bir kişi, Türk-Alman ilişkilerini bozmak amacıyla, Alman Büyükelçisi VonPapen'i öldürmeye teşebbüs eder. Suikast son anda önlenir. Öte yandan, Almanya Rusya içlerinde ilerlerken, Almanlar ile işbirliği yapmasından şüphe edilen binlerce Kırım Türkü (Tatarlar) ve Ahıska (Mesket) Türklerinin, Stalin yönetimi tarafından 1944'te iç Asya'ya Sibirya'ya sürülmeleri Türkiye'de huzursuzluk yaratır.

Dışişleri Bakanı Menemencioğlu, Rusya'nın Doğu Avrupa ülkelerini kontrolü altına alma eğiliminde olduğu konusundaki endişelerini, Churchill'ın Moskova seyahatinden bir yıl önce, Kasım 1943'te Kahire görüşmesinde İngiliz Dışişleri Bakanı Eden'a sorar. Eden, Rusların böyle bir emelleri olmadığını söyler. Türkiye tehlikeyi gören ülkelerden biridir. Menemencioğlu haklı çıkar.

Savaşın bitmesine yedi ay kala Churchill, bir yandan Sovyet tehdidine karşı batılı ülkelerin güç birliği yapmasını önerirken, Ekim 1944'te Moskova'yı ziyaret ederek, Rusya ile Avrupa'nın paylaşımında nüfuz bölgelerini tayin ederler. Bu plana göre, İngiltere, Yunanistan'ın %90'ı, buna karşılık Rusya, Romanya'nın %90'ı, Bulgaristan'ın % 75'i üzerinde söz sahibi olacaktı. Macaristan ile Yugoslavya, İngiltere ile Rusya arasında %50 esası ile paylaşılacaktı.

Savaş bitmezden önce, 4 Şubat 1945'te Yalta'da, Stalin, Ruzvelt, Çörçil ve savaş bittikten sonra 17 Temmuz 1945'de Potsdam'da, Stalin, Çörçil ve Truman arasında yapılan görüşmelerde, Boğazlar  rejimi ve Türkiye konuşulur. Yalta Konferansında, Rusya, "Yakında toplanacak olan Birleşmiş Milletler'in kuruluş konferansına Türkiye'nin Almanya'ya savaş açması durumunda katılabileceğini" beyan eder ve Montruex sözleşmesinin eskidiğini, Karadeniz'in güvenliği için Boğazlar statüsünün değiştirilmesini önerir. Ruzvelt öneriyi kabul eder, Churchill, "Çanakkale yenilgisini hatırlatarak konunun Londra'da Dışişleri Bakanları konferansında görüşülmesini" teklif eder.

Yalta konferansından bir ay sonra, II. Dünya Harbi sona ermezden hemen önce, 19 Mart 1945 günü Moskova Büyükelçimiz Selim Sarper, Sovyet Dışişleri Bakanı Molotof tarafından görüşmeye davet edilir. Molotof, Büyükelçi Selim Sarper'e, "17 Aralık 1925 tarihli Andlaşmanın bitmek üzere olan II. Dünya Harbinin yarattığı yeni koşulları karşılamadığını ileri sürerek andlaşmayı sona erdirdiklerini" bildirir. Yeni bir anlaşma yapılması konusundaki Türkiye'nin yaklaşımına, Rusya, "Kars, Ardahan ve Artvin'in Rusya'ya geri verilmesi, Boğazların müşterek savunulması ve Montreux sözleşmesinin günün şartlarına uydurulması" şartını ileri sürer.

II. Dünya Savaşı, Mayıs 1945'te fiilen sona erecektir.

17 Temmuz 1945'te Berlin'e yakın Potsdam'da, savaşın galibi, ABD, Rus ve İngiliz devlet başkanları, ABD başkanı Truman, İngiltere Başbakanı Atlee ve Rusya lideri Stalin bir araya gelir. Savaş sonrası şartlarının kararlaştırıldığı konferansta Türkiye ve Boğazlar gündemdedir. Rusya, Montreux'ün değiştirilmesini, Boğazların Rusya ile birlikte korunması ve 1921 antlaşması ile Türkiye'ye bırakılan Kars ve Ardahan vilayetlerinin iadesini teklif eder. Stalin, "ABD'nin Panama kanalında Askeri üssü var, İngiltere'nin Süveyş Kanalında askeri var, bizim de güvenliğimiz için Boğazlarda askerimiz olmalı" der. Rus teklifine, ABD ve İngiltere  karşı çıkar. Türkiye ve boğazlar konusunda Potsdam'da kesin uzlaşmaya varılamaz.

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Büyükelçi Selim Sarper'e dikte ettirilen 1925 tarihli Andlaşmanın fesih kararı ve yenilenmesi için Rusya'nın talepleri ile ilgili olarak; 1 Kasım  1945 TBMM'nin açılış konuşmasında; "Türkiye'nin ne topraklarından ve ne de haklarından hiç kimseye ödenecek borcu yoktur. Şerefli insanlar olarak yaşayacak ve şerefli insanlar olarak öleceğiz." der. 

Türkiye, İngiltere ve ABD'ye bilgi verir. Yaşanan gergin ortamda, ABD Nisan 1946 da içinde, dünyanın en güçlü harp gemisi Missouri'yi, refakat gemileriyle  birlikte Türkiye'ye gönderir. Missouri'nin Türkiye'ye gelişinin gerekçesi olarak iki yıl önce görevi başında vefat eden Büyükelçi Münir Ertegün'ün cenazesini Türkiye'ye getirmek olarak duyurulur. Gerçek, "ABD'nin Türkiye'nin arkasında olduğunu" göstermektir..

ABD desteğini alan Türkiye, Sovyet isteklerine direnir ve Cumhuriyet tarihinin çok önemli adımını atar, batı blokuna katılma kararı alır, ABD ile ilişkilerini geliştirir.

Missouri'nin İstanbul'a gelişinin ardından ABD Başkanı Truman, ABD Kongresine, Mart 1947'de "Türkiye ve Yunanistan'a 400 milyon dolarlık bir yardım paketine onay ister." Rus baskısına maruz Türkiye ve Komünistler ile iç savaş yaşayan Yunanistan desteklenmelidir." diyordu. ABD Kongresinin onayladığı bu Yardım Paketi kapsamında Türkiye'ye 100 milyon dolarlık (%50 askeri yardım, %50 ekonomik) karşılıksız yardım sağlanır.

Rusya, işgal ettiği ülkelerde kurulan komünist rejimlerinin  temsilcilerini 1947'de Moskova'da toplayarak "Cominform" örgütünü kurar, bu örgüt aracılığı ile Türkiye'ye yönelik yoğun propaganda ve psikolojik harekata girişir.

Türkiye, Sovyet tehdidi karşısında, ABD ile 12 Temmuz 1947'de Ankara'da Savunma İşbirliği Andlaşması imzalar, böylece ABD yardımı fiilen başlar. Türkiye, 1948'de Marshal Yardım programına katılır.

14 Mayıs 1950'de Türkiye'de yapılan seçimlerde, İsmet İnönü iktidarı, Adnan Menderes'e devreder.

Winston Churchill, 30 Mayıs 1950'de İsmet İnönü'ye gönderdiği mektupta; İnönü'nün II. Dünya Harbi sırasındaki başarılı politikasına atıfta bulunarak;

 

"General İnönü'ye, Aziz Generalim,

Her ne kadar benim Türk politika işlerine karışmam doğru olmayabilirse de Türkiye'nin mukadderatına başkanlık ettiğiniz uzun devrenin kapanmış olduğunu şahsen büyük bir teessür duyarak öğrenmiş bulunuyorum.

Bana öyle geliyor ki tarih,  General olarak kazandığınız zaferlerden başka Türk Cumhuriyetini İkinci Cihan Harbi'nin  vahim tehlikeleri içinden nasıl sıyırıp geçirdiğinizi ve aynı zamanda Mustafa Kemal tarafından zorlu mücadeleler ile kurulmuş olan liberal ve müterakki hükümet sistemini nasıl muhafaza ettiğinizi hayranlıkla kaydedecektir. Winston S.Churchill," ifadesini kullanır.

 

Türkiye'de çok partili rejim kurulmuş ve DP  iktidara gelmiştir. DP Başkanı tarafından Menderes hükümeti kurulur. Menderes Hükümeti, 1950'lerin başında, TBMM'nin kararını almadan Kore'de komünist dünyaya karşı sürdürülen savaşa katılmaya karar verir, 1952'de SSCB yayılmacılığına karşı 1949'da kurulmuş olan NATO'ya  üye olur. Böylece, 16 Mart 1921'de imzalanan Moskova Andlaşması ile başlayan Rusya ile yol arkadaşlığı, Türkiye'nin Batı bloğuna katılması ile sona erer.

ABD'den sonra, 1949'da Rusya'nın da  atom bombasını yapmayı başarması yeni bir stratejik gelişme olur. Moskova'nın elini güçlendirmiştir. ABD, Rusyanın askeri faaliyetlerini takip etmek için tedbir almaya çalışır. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde, Amerikan üs ve tesisleri  kurularak SSCB askeri faaliyetleri nükler denemeleri  gözetleme ve dinlenerek, Rusya yakın denetime alınır.

Bütün bu gelişmeler yaşanırken, SSCB, Türkiye'nin ABD ile hızla gelişen ilişkilerini diplomatik notalarla her fırsatta eleştirir, "cominform" aracılığı ile yoğun bir şekilde aleyhte propaganda yapar.

1953 yılında Stalin'in ölümü sonrasında, Moskova yönetimi, Türkiye'ye yönelik isteklerinden vaz geçtiğini açıklar. Rusya'nın bu yeni yaklaşımı, Türkiye'nin ABD ve batı ülkeleri ile yakın işbirliği kararını etkilemez.

Savaş sonrasında dünya yeni bir döneme girecektir; "Soğuk savaş"

Soğuk savaş döneminde farklı bloklara mensup iki ülke, Türkiye-Rusya ilişkilerini incelemeye gelecek yazılarımla devam edeceğim.

Sağlık ve esenlik dileklerimle, 

 

*

İstanbul Sözleşmesi;

"Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi'nden Türkiye'nin imzasını geri almasını üzüntü ile karşıladığımı belirtmek isterim. Yasa hükmünde olan Avrupa Konseyi kararı, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme ile Türk kadını, kendisine yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele konusunda korumasız hale getirilmiştir."

 

+

 

NOTLAR:

 

1. Girgin, Kemal, Ruslarla, Kavgadan-Derin Ortaklığa,Kültür, Sanat Yayıncılık,İstanbul,2014, s.293-295

2. ABD, İngiltere, Fransa, Kanada ve Rusya

3.https://tr.sputniknews.com/rusya/201505071015361052/

4. Öymen,s. 108,109

5. Almanya, Batı ülkelerine 7 Mayıs 1945'de, Rusya'ya 9 Mayıs 1945'de teslim oldu ve Avrupa'da savaş sona erdi..

6. Girgin, Kemal, Ruslarla, Kavgadan-Derin Ortaklığa,Kültür, Sanat Yayıncılık,İstanbul,2014, s.311,312

7. Kominform, Comunist İnformation Bureau.

8. www.facebook.com/inonuvakfi/posts/

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları