Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehlika Figen Yazar

Mehlika Figen Yazar

Sonsuz Bilinç

Toplumun düzen noktalarından işlememek

Bu dünyada tek olsaydınız hayatınızda neyi seçerdiniz?

Karşınıza böyle bir soru çıktığını düşünün. Issız bir adadasınız ve bitkiler, hayvanlar dışında hiç kimse yok. Bu soruyu danışanlarıma sorduğum zaman ilk bir süre hiç cevap veremiyorlardı. Neden mi, çünkü daha önce böyle bir olasılıkla hiç karşı karşıya gelmedikleri için.

İnsanoğlu sosyal bir canlıdır. Kendini var etmek için başkalarının onayına ihtiyaç duyar. Çevresindeki insanların onun hakkındaki fikirleri, duyguları, değerleri o kişi hakkında fikir verir.

Güzel olma isteğini beğenilmek için yaparız. İyi olmaya çalışırız çünkü takdir edilmek onurlandırılmak bize büyük mutluluk verir. Genelde şöyle düşünürüz "Ben başkasını mutlu edersem eğer,  ben de mutlu olurum".

Ya da

İyilik yaparsam iyi davranırsam beni dışlamazlar. Benim hakkımda iyi düşünürler. Yani her zaman kendimizi başkasının onayı ile ölçüp değerlendiririz. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Asıl burada değinmek istediğim şey,  bunu yaparken en önemli detayı kaçırmış olmamızdır. Nedir peki bu detay? Kendimiz.

Kendimizden kaçarak bunları yapıyoruzdur çünkü. Mesela gerçekten bu hayatta hiç kimse olmasaydı  bizler neyi seçerdik?

Bu soru, derinlerimizde farkındalık yaratacak bir sihire sahiptir. O anda kendimizi mutlu hissettirecek ve kendimiz için olumlu olan seçenekleri gözden geçirecek bir muhakemeye sahip olmaya başlarız.

Böylelikle tüm insanlıktan, toplumun hapishanelerinden, toplumsal yaşamımızdan özgürleşmeye adım atmış oluruz. İçimize doğru akan bu özgüven duygusu kendini göstermeye başlar.

Siz de kendinizle başbaşa kaldığınızda bir bakın, gözlemleyin bakalım o anda neyi fark edeceksiniz?

İnsanların en büyük korkuları yine diğer insanlarla ilgilidir.

- Yalnız kalma korkusu,

- Topluluğun karşısına çıkma korkusu,

- Dedikodu yapılma korkusu,

- Toplum tarafından dışlanma korkusu,

- Ayıplanma korkusu,

- İnsanlar tarafından sevilmeme korkusu,

- Yargılanma korkusu...

 

İşte tüm bu korkular yüzünden kişi zihninde özgür olamayıp maalesef belki ömür boyu hayatını bu esaret duyguları ile yaşamak zorunda kalır.

Halbuki kişi şunu fark etse, "Eğer ben sadece ve sadece kendim olarak var olursam  toplum da bana bunu yansıtır".

Bu şu demek olur: Kendini fark eden, kendisiyle barışık,  kendisiyle mutlu insanlar daima toplum tarafından takdir edilirler. Çünkü kişi bunu toplumun onayını almak için yapmayacaktır. Bir şey için çabalamayacaktır. Sadece kendisini mutlu etmek için yapacaktır.

Elbette "kimseye yardım etmeyeceğim ya da iyilik yapmayacağım? Hep bencil olacağım" demeye çalışmıyorum. Tam tersi, kendini seven ve değer veren insanların içinden sevgi akar. Çünkü kalbi sevgi dolu olmaya başlar. Kendini yok saymaya değil, var etmeye başlar. Kendini onurlandırdığı için hissettiği bu yaşam enerjisini başkalarına da akıtmaya başlar. -Yardım değil de çünkü yardımda

üstünlük bakış açısı vardır. Yardım ettiğin kişi muhtaç ve sen ondan daha güçlüsün enerjisi vardır, o nedenle yardım demiyoruz koşulsuz katkı diyoruz- İşte insanlara koşulsuz  katkı'da bulunmak için bir yakıtımız olmaya başlar. Yüreğimizdeki sevgi insanlara, hayvanlara ve bitkilere yani herşeye doğru akmaya başlar. Böylelikle kişi başkalarından sevgi dilenciliği yapmak için uğraşmayacağı için kendini daha tam ve bütün hissetmeye başlar.

O nedenle bu hayatı başkaları için değil kendimiz için yaşamalıyız. Kararlarımızı, mesleğimizi, ilişkilerimizi yani tüm yaşamımızı bizi mutlu eden alanlardan seçmeliyiz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları