Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehlika Figen Yazar

Mehlika Figen Yazar

Sonsuz Bilinç

Tanımsız olmak

Hayatımız boyunca her şey için bir yorumunuz olmuş, tanımlamış, karar vermiş ve sonuca varmışızdır.  Tanımı olmayan bir şeyi sanki hiç yokmuş gibi kabul etmişizdir. Peki ya gerçekten öyle değilse, ya belki de tam tersi ise?

Yaşantımıza, ülkemizin durumuna, olaylara, mevcut durumlara hep kendi bakış açımızla bakmış, subjektif bir muhakeme ile tanımların içine yerleştirmişizdir. Peki şimdi soracaksınız "bunda ne var?" diye. Ne olur tanım koyarsak?

Hiç bir şey olmaz. Sadece o tanımların çerçevesinde bir gerçeklik yaşamak dışında. Bunu biraz daha açalım. Örneğin bir işe girmek istediniz ancak iş görüşmesinde elendiniz. Öncelikle bu durum için şunu söyleyebilirsiniz,

 "Eyvah işsiz kaldım ve şimdi ben ne yapacağım? Bu hayat çok zor ve işe girmek de çok zor."

Ya da şunu da söyleyebilirsiniz,

"Tüh olmadı ama belki daha iyisi olacak, demek ki benim için hayırlı değil."

Ya da,

"Eğer arkamda bir torpilim olsaydı bu işe girebilirdim çok şanssızım. Benim zaten kimim kimsem yok ki, o yüzden işe giremiyorum. Bu hayatta mutlaka torpilin olmalı".

Bir de yakınma tanımları var. "Hiç bir şey yolunda gitmiyor, hep aksilikler oluyor. Hep de beni buluyor".

Bu bakış açılarını daha da çoğaltabiliriz. Ancak ne demek istediğimi anlamışsınızdır.

Hep bir tanım var bu ifadelerde.

Evliliklerde, ilişkilerde, parada, mesleklerde, sağlığımızda hayatımızı bu tanımlamalar çerçevesinde oluştururuz. Çünkü "Bakış açımız realitemizi oluşturur realitemiz bakış açımızı değil"

O nedenle önce ne yapmalıyız?

Tüm bakış açılarımızın farkına varmalıyız. Daha sonra da tüm bu tanımlamaları zihnimizde sıfırlamalı ve sadece olan her ne ise alıp kabul edip yolumuza devam etmeliyiz. Yani her ne ise o şey zaten oluyor. Ben bir anlam yüklersem o duyguyu oluşturur ve bir karar veririm. Sonra da o kararın içinde olasılıkları yaşarım. Bedenim de bunu hisseder ve ona göre tepki verir. Verdiğim bu tepki de o an için senaryomu oluşturmaya başlar. Sonra da buna "Kader" deriz.

Bir de geçmiş tecrübeler ile bir gelecek yaratma durumları vardır. Psikolojide buna

"Öğrenilmiş çaresizlik" denir. Halbuki geçmişte ne yaşamışsak yaşamışız. O o zaman öyle olmuştur. Yine aynı şekilde olacağı belirsizdir aslında. Ancak genellikle sütten ağzımız yandığında yoğurdu üfleyerek yemeye çalışırız. Çünkü yoğurdu üfleme kararı almışızdır. Bunun sebebi "Eğer yoğurdu üflemezsem ağzım yanar. Çünkü geçmişte bunu tecrübe ettim." İşte bu tanımı oluşturduğumuz zaman olmazsa olmaz bir gerçeklik yaratmış oluruz ve bu kararı katılaştırırız.  Sonra da gerçekten de bu senaryo oluşuverir. Neden mi çünkü, "Bakış açımız realitemizi oluşturur realitemiz bakış açımızı değil." Bu deneyimi yaşadığımızda da "Evet bak ben demiştim haklı çıktım" diyerek bu sürecin döngüsüne kendimizi dahil etmiş oluyoruz.

Şimdi tüm bunları şu anda fark ettiğimize göre ne yapacağız peki?

Hayatımızda her ne yaşıyorsak yaşayalım nötr kalarak anlam yüklemeyerek sadece akışta

kalmayı seçebiliriz. Tıpkı bir nehrin ortasındaki kaya parçası gibi. Bırakın etrafımızda nehrin suları yanınızdan akıp gitsin.

Belki bunu yapmak  ilk başta kolay olmayabilir ama denemeye değmez mi? Bence değer. Neden mi? Çünkü bu seçimlerimiz hayatımızda belki hiç ummadığımız bambaşka olasılıkları beraberinde getirebilir de o yüzden. O nedenle herşeyde tanımsız olmaya gönüllü olmalıyız, bakalım o zaman hangi muhteşem olasılık kapılarını kendimizde aralayabileceğiz?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları