Suikasti nasıl gerçekleştirdiler?
Suikast günü. Sabah saat 10'dan itibaren göstericiler sistemli bir şekilde gelmeye başlamış ve bir saat içinde de binlerce insan büyükelçiliğin önünü doldurmuştu. Elbette gerekli karmaşayı çıkaracak, paraları peşin ödenmiş provokatörler de yerlerini almıştı. Kısa bir süre sonra kalabalık sloganları bırakmış, ellerine geçen taşları binaya fırlatmaya başlamıştı. Bir kısım gösterici binanın demir kapılarını zorlarken, diğer bir kesim de binanın önündeki araçları ters çevirerek ateşe vermişlerdi. Bu sırada Socrates ve Stefanos da inşaattaki yerlerinden büyükelçilik binasını gözlüyorlardı. Stefanos, balkonlu pencerenin yan açık duran kepenklerinin arasından Büyükelçinin siluetini gördü. Onu Socrates'in gösterdiği gazetelerdeki resimlerinden tanıyordu. Büyükelçi, dışarıda olup biteni görmek için balkonlu kapıya doğru yaklaşmış, daha sonra geriye doğru bir adım atmıştı. Stefanos'un beklediği an nihayet gelmişti. O an hedefe kilitlendi, soluğunu tuttu ve tetiği çekti. Büyükelçinin tam göğsüne nişan almıştı. Çok soğukkanlı hareket ediyordu. Kurşun hızla yol alırken, otomatik hareketlerle mekanizmayı çekti, mermiyi namluya sürdü, bir kez daha ateş etti. O sırada büyükelçinin siluetinin kaybolduğunu ve bir kadın kafasının belirdiği gördü. Yıldırım gibi mermiyi tekrar sürdü ve üçüncü kez aynı yere ateş etti. Her şey kısacık bir süre içinde olup bitmişti. Aceleyle toplandılar, binadan çıktılar, ileride birikmiş izleyici kalabalığının arasına karışarak kaybolup gittiler.
Bu sırada, o dönemin Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Glafkos Klerides, başkanlık sarayında basın toplantısı düzenliyordu. Saldırıyı duyar duymaz toplantıyı keserek, apar topar Büyükelçiliğe gitti. O sırada büyükelçilik binası göstericilerle polisin çatışması yüzünden gaz bombalarının etkisiyle duman içinde kalmıştı. Bir gaz maskesi takarak binaya giren Klerides, o sırada bir sedye ile dışarıya çıkarılmakta olan büyükelçiyi görünce şaşkına döndü. Adeta şoka girmiş gibi gözüken Klerides, büyükelçinin taşındığı sedyenin dibinden yürürken, piposunu hala elinde tutuyordu. Davies bir kamyonete konuldu ve hastaneye götürüldü. Davies, ABD tarihinde öldürülen üçüncü büyükelçiydi. Snra büyükelçilik binasına gelen Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerleri, bir koridor oluşturarak binada mahsur kalan Amerikan personelini göstericiler arasından çıkarmayı başarabildi.
Suikastten sonra o gece Lefkoşa sessiz ve sakin bir karanlığa gömüldü.
Suikastten bir gün sonra, Kıbrıs Rum Yönetimi Rodger Davids'in öldürülmesi ile ilgili üç kişinin tutuklandığını açıkladı. Sonra üç Rumdan ikisinin delil yetersizliğinden serbest bırakıldığını açıklayan Rum Yönetimi Sözcüsü, üçüncü Rumun sorgusuna devam edildiğini bildirdi. Ancak hiçbirisinin adları açıklanmadı. Socrates ve Stefanos, 5 Eylül sabahı kendilerini Kıbrıs'tan getiren bir yatla Pire limanına ulaştılar. Kendilerini Nikos ve iki arkadaşı karşıladı. Bu buluşmanın olacağını suikast öncesindeki görüşmelerinde Thos söylemişti. İki Kıbrıslı Rum daha sonraki günlerini Atina'nın Foliron semtinde yerleştirildikleri evlerinde geçirdi. Banka hesaplarına yatan oldukça yüklü miktardaki para da bundan sonraki yaşamlarını garanti altına aldı. 4 Şubat 1977'de Kıbrıs Rum yönetimi altı Kıbrıslı Rum'un, Davies suikastiyle ilgili olarak suçlandıklarını açıkladı. Ertesi gün 5 Şubat 1977'de Kıbrıs polisi aralarında iki eski polisin de bulunduğu altı kişinin 4 Şubat'ta tutuklandıklarını bildirdi. Tutuklananlardan eski birer polis memuru olan Ioannis Ktimatis ile Loizos Savva'nın dışında Neoptolemos Leftis'in adı açıklandı. Aralarında Kıbrıs Rum Ulusal Muhafız Ordusu mensubu bir teğmenin de bulunduğu diğer üç şüpheli karışıklık çıkartmak, şiddete başvurmak ve yasalara aykırı silah kullanmakla suçlanıyorlardı. Kıbrıs polisi altı kişinin de eski EOKA-B üyesi olduklarını belirtti. 9 Mayıs 1977'de tutuklananlardan üçü Büyükelçiyi öldürmekle suçlanarak mahkemeye çıkartıldı. İki eski polis ve bir teknisyen yargılama sonucu mahkum edildiler.
O günlerde Ankara'nın gündemi bir hayli kabarıktı. Bu yüzden ABD'li Büyükelçinin öldürülmesiyle gerektiği gibi ilgilenemedi. ABD ise kamuoyunu Rumlara karşı kışkırtmak istemediği için bu suikastin üstüne gidemedi. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi de sessizliğini korumakla yetindi. Ancak yıllar sonra Prof. Dr. Hakkı Akalın olayı bütün çıplaklığıyla "İnfaz Yeri: Kıbrıs-Tarih: 19 Ağustos 1974" adlı kitabında anlattı.