Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehlika Figen Yazar

Mehlika Figen Yazar

Sonsuz Bilinç

Sıra dışı bir çocuğun sıradanlaşan hayatı

Bir varmış bir yokmuş. Küçük bir çocuk varmış. Bu çocuk hayata sevgi penceresinden bakarmış. Her şeye saflığını katıp bunlardan da mutlu olurmuş. Çevresini ve insanları öğrenmeye meraklıymış ve büyüklerine sürekli sorular sorarmış. İçinde bitmek bilmeyen bir merak duygusu varmış. O merakı sürekli sorgulayan bir zihin halini alırmış. Ancak bazen büyükleri onun sorularından bıkmaya başladıkça "öf çok soru soruyorsun. Bu kadar merak iyi değil sıkıldım artık, fazla meraklı olursan kimse seni yanında istemez" demeye başlamışlar.

Çocuk bu sözler karşısında yaptığı davranışın doğru olmadığını ve onaylanmadığını fark ettikçe, artık yavaş yavaş daha az sorular sormaya başlamış. Çünkü sevilmek, kabul görülmek istiyormuş ve eğer insanların hoşuna gitmeyen davranışlarda bulunursa yanlış yaparak dışlanacağı korkusu çocuğu ele geçirmiş.

Büyüdükçe çevresinden öğrendiği yeni bilgiler, çocuğun kişiliğini şekillendirmeye başlamış.

Ancak çocuk yine de kendi içindeki o yaratıcı ve özgüvenli çocuğu canlı tutmak için elinden geleni yapmaya karar vermiş ve sürekli hayaller kurup hayallerini oyunlarının içinde var etmeye devam etmiş. Renkli bir dünyası varmış bu çocuğun. Özellikle büyüyünce nasıl biri olacağı konusunda büyükmüş hedefleri. Ancak bu hayallerini de zamanla büyükleriyle ve arkadaşlarıyla paylaştıkça onlar, "Ne kadar hayalperestsin. Ayakların yere sağlam bassın artık. Senden asla şu olmaz, bu olmaz" şeklinde konuşmaya başlamışlar.

Çocuk bu tepkiler karşısında daha önceden içinde canlı tuttuğu özgüvenini, büyük hedeflerini kaybetmeye ve sevgi dolu bir hayat ve gelecek beklentisini de yavaş yavaş küçültmeye, imkânsız yapmaya başlamış. Artık hayat şartlarının zor olduğu ve kendisinin bu kadar başarılı olamayacağı inancı çocuğun gerçekliği haline gelmiş.

Sonra çocuk içindeki yeteneklerinin üstünü örtmeye başlamış. Çünkü gerçek hayatta o yeteneklere yer yokmuş. Renkli hayalleri, büyüdükçe siyah beyaza dönüşmüş.

Sadece hedefi elinin ekmek tutacağı her ne olursa olsun bir iş, bir evlilik ve sonra da sıradan bir hayat kurmakmış. Onun dışında hiç bir şey yaratma, oluşturma lüksü yokmuş. Öncelikleri hep bu yönde olması konusunda kendisine doğrular aşılamış. Hayatın acımasız olduğunu, insanların güvenilmez ve kötü olduğunu, eğer menfaat yoksa asla kimseye yardım edilmemesi gerektiğini, yaşam şartlarının zor olduğunu, hedefinin iyi bir meslek edinip para kazanarak başını sokacağı bir evinin, kenarda parasının olmasının gerektiğini öğrenmiş.

Artık çocuk ne bir fikir üretebiliyormuş, ne yeteneklerini keşfedebiliyormuş, ne de hayal kuruyormuş. Çünkü çocuğun artık ayakları yere sağlam basıyormuş.

...ve böylelikle çocuk toplumun koyduğu kurallar çerçevesinde kabul görünen yetişkin bir birey haline gelerek, zihninde oluşturduğu kendi hapishanesinin mahkûmu olarak hayatına devam etmiş.

Sizler bu hikayede, hayatınızın neresindesiniz? Şimdi bir düşünün ve fark edin. Eğer kendinizden bir parça görüyorsanız bu çocuğun hikayesinde o zaman fark edip şu andan itibaren hayatınızı değiştirmeyi seçebilir misiniz? Çünkü kaç yaşında olursanız olun hiç bir şey için geç değil. Sizlerdeki o yaratıcı ve hayalleri olan çocuk içinizde bir yerlerde sizin onu görmenizi ve elinden tutup onu tekrar canlandırmanızı bekliyor.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları