Masallardaki hikâyelerde verilmesi gereken mesajlar vardır aslında. Mesela, Peter Pan, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Fareli Köyün Kavalcısı… Hepimiz bu masallarla büyümüşüzdür.
Hayatım boyunca küçükken izlediğim çizgi filmler ve filmlerde gördüğüm sihirlerin ya da gerçekliğin dışında doğaüstü olan kurguların hep hayatımızda gerçekten var olmasını istemişimdir.
Keşke sihirli güçlerim olsa da şu sınavlarımdan yüksek not alsam,
Ya da bana kötü davranan arkadaşlarımı sihirle cezalandırsam,
Ev temizliği, yemek tıpkı tatlı cadı Samantha’nın burnunu oynatması kadar çabuk olsa,
Hiç çabalamadan çok zengin olsak,
Bu ve bunun gibi hayatımızı kolaylaştıran her şeyi sihirle halledebilsek nasıl kolay olurdu acaba?
Şimdi diyeceksiniz ki "Tabii çabalamadan olumsuzluğu yaşamadan hiç bir şeyin değeri ve kıymeti bilinmez. Bize bununla mı ilgili anlatacaksın?" diye.
Aslında hayır. Tam tersi hayatımızın gerçekliğinde sihrin tamamen kendisinde zaten mevcut olduğunu anlatacağım.
Sadece filmlerde olduğu gibi olmasa da filmlerdeki sihirlerin de fantastik boyutuna getirilinceye kadar kadim bilgilerden ilham alınarak bu kurguların oluşturulduğu fark ettirmeye çalışacağım.
Sihir her yerde…
Kendimizde, çevremizde, komşularımızda, hayatımızda...
Sadece hayatımıza o kadar çok siyah beyaz olarak bakıyoruz ki, bir türlü göremiyoruz ya da görmek istemiyoruz bunları.
Mesela en baştan alalım;
Bir hayvan ya da insan yavrusunun anne karnında küçük bir hücre halinden bir canlıya dönüşmesinin olağanüstü yolculuğu.
Ya da doğanın içinde bir bitkinin, ağacın muhteşem matematiksel bir hesap sistemiyle hiç şaşmadan yaşamını sürdürme şekli.
Bir arının çiçekleri döllerken dünyaya kattığı büyük sihir.
Bir kuşun ağacın dalında kulağı okşayan sesi.
Rüzgârın havada dans etmesi.
Bu saydıklarım sadece çevremizde bizim günlük yaşantımızda fark edemediğimiz sihrin örnekleri ve aslında bunların bizlerde normalmiş gibi algılanması…
Aslında bir de daha ne sihirler var evrende…
Filmlerin masalların ilham aldığı sihirler…
Ve bu yetkinlik hepimizin içinde barındırdığı bir özellik.
Sadece bunları bazılarımız ortaya çıkartabiliyor.
X men deki mutantlar, süper adamlar, sihirli cadılar veya havada uçan Peter Pan gibi…
Mesela Peter Pan’ı ele alalım. Uçmayı öğretirken Wendy ve kardeşlerine önce uçabileceğini hayal etmelerini söyler, sonra bu konuda kendilerine inanmaları gerektiğini söyler. Eh birazcık da peri tozu ekler ve çocuklar var olmayan ülkeye doğru uçmaya başlar.
Peri tozunu bilemem ama diğer öğretilerin evrensel çekim yasasında olmasını istediğimiz hedefleri gerçekleştirmek için zaten yapmamız gereken adımlar olduğunu artık biliyoruz. Hollywood filmlerinin çoğunda bu mesajlar gizli bir şekilde izleyiciye sürekli veriliyor.
Önce kendine güvenmeyen başarısız başrol oyuncusu,
Sonra kendine yapabileceğini inandığında, asla vazgeçmediğinde ve çok istediğinde filmin başrol oyuncusu, filmin sonunda kazanır ya da sevginin gerçek sihrini ortaya çıkartan film konuları…
Fantastik filmlerde de karşımıza sihrin sevginin gücüyle daha da çok ortaya çıktığı inancı hep çıkar.
Film karakteri bir hedef için sihir yapmaya kalkışır ancak ilk başta beceremez, sonra yavaş yavaş sihir yapmanın sırrının kendine olan inancının hayal gücünün ve içindeki sevgiyi hissetmesinden meydana geldiğini fark edince gerçek sihri de işte o zaman yapmaya başlar.
Bu mesajları vermeye çalışan binlerce film izledim.
Sonra şunu fark ettim Batı bu yolda hedefini gerçekleştirmek ve başarılı olmak için ne yapılması gerektiğini keşfetmiş ve zaten görünürde de bizim bilinçlilik durumumuzdan çok daha ilerde bir farkındalıkla hayatlarını sürdürüyorlar.
Yine dönelim sihrimizin farkındalığına…
İçimizdeki sihri ortaya çıkartmak,
Evet, sihir her yerde…
Sözcüklerimizde,
Düşüncelerimizin gücünde,
Hayal gücümüzün yaratımında,
Düşlerimizde,
Niyetlerimizde,
Arzularımızda,
…ve inançlarımızda…
Sadece parmaklarımızı şaklatmamızı bekliyor. Öyleyse ne duruyoruz?
Biz eyleme geçelim gerisi zaten kendiliğinden oluşur…
Eh birazcık da peri tozu da arkasından gelir elbette…
