Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehmet Eyüp Yardımcı

Mehmet Eyüp Yardımcı

Yazar

Sen ağa, ben ağa

Sultanın biri, yolun  orta yerine bir taş koyar ve sonra geçer pencerenin ardına yaşanacakları seyreder.

Bakıyor işte ne yapacak insanlar?

Önce vezir geliyor, taşı görüyor ve aklına taşı yoldan kaldırmanın “sadaka” olduğu gelmiyor bile, taşın etrafında dolaşıyor diyor ki; ”Sultanımla konuşayım, yolun ortasından taş kaldırması için bir adam görevlendirelim (kadro tahsis edelim).”

Vezir gidiyor, asker geliyor, taşın etrafından dolaşıyor onun da aklına taşı yoldan kaldırmanın “sadaka” olduğu gelmiyor bile ve diyor ki; “vezirimle konuşayım, yolun ortasına taş bırakanlara hangi cezayı vereceğiz onu kararlaştıralım.”

Menfaatperest geliyor, dalkavuk, maskara taşın etrafında taklalar atıyor, yani işini yapıyor sorunların etrafında taklalar atıyor bir işin düzeltmezler, düzelmesi içinde çaba göstermezler hatta sorunları çoğaltanlar kimse onları överler. Oturup yolun ortasına bırakılmış taşa şiir yazıyor “Sultanıma okuyayım” diyor ve kalkıp gidiyor.

En son köylü vatandaş geliyor ve öğrendiği şeyi yani yolun orta yerine bırakılmış taşı kaldırmanın “sadaka” olduğunu bildiği için, biraz gayret çabanın ardından yolun kenarına kaldırıyor. Kimsenin ayağı takılmasın, arabasının tekeri takılmasın, engel olmasın diye.

Sonra taşı kaldırdığı yerde bir kese buluyor, kesenin içinde altın ve altınların üzerinde bir not, Sultan şöyle yazmış; “Bu kesedeki altınlar, taşın altına elini koymayı becerebilenler içindir.”

 

Evet! İnsan başarılı olmak için taşın altına elini, yüreğini koymayı bilmeli ve maalesef bu ülkenin her yanı kaldırılmayı bekleyen taşlarla dolu. Herkesin ortak sevda noktası futbolumuz da buna dâhil.

Bizim oralarda bir söz var “Sen ağa, ben ağa bu ineği kim sağa” herkes bir kenara çekilip, birilerinin bir şeyler yapmasını beklerse işler sarpa sarar.

Covid ile birlikte sessizliğe bürünen tribünlerin ardından futbol daha bir keyifsiz hal aldı. Özellikle taraftarı ile birlikte oynamayı seven takımlar bu işten çok ama çok etkilendiler. Ev sahibi takımın taraftar baskısından kurtulan ve rahatlayan takımlar, hakemler ise bu durumdan çok memnun, onlar için ortada bir sıkıntı yok hatta avantajlı durum var. Maça daha rahat çıkıyorlar çünkü biliyorlar ki! bu maçta en azından berabere kalma umutları var, tabii bir de kazanacakları TFF tarafından belirlenmiş 1 milyon 120 bin TL prim.

Yani beraberlik adına oyunu çirkinleştirmenin bedeli…

Şimdi düşünün x bir “Anadolu Takımı” şampiyonluğa oynayan takıma rakip oluyor kendi evinde veya deplasmanda maç için düşündüğü ilk fikir nedir? Tabii ki yenilmemek, berabere kalmak çünkü yenme ve TFF’nin belirlediği 2 milyon 700 bin TL’lik primi alma ihtimalinin uzaklığında durmak yerine defans ağırlıklı, rakibi kendi sahasında karşılayan, oyun sistemini, kurgusunu tamamen bu anlayışla dizayn eden, gerekirse çok sert oynayan ya da hasbel kader aldığı darbe sonrasında kurşun yarası yemiş gibi yerde kıvranarak vakit geçiren, rakip oyuncunun psikolojisiyle oynayarak düşündüğü, istediği beraberliğe ve prime kavuşma yakınlığına ulaşmak daha cazibeli…

Bugüne kadar oynanan 158 maçta;

425 gol atılmış

678 sarı kart-56 kırmızı kart cezası verilmiş. (Oyun ile ilgili anlattığımızı destekleyen veriler.)

En çok sarı kart gören futbolcular;

Yalçın Kayan 6/ Zvonımır Sarljja 6 / Marko Jetkovic  6 / Luiz Gustavo 6 / Anastasios Bakasetas 5

En çok kırmızı kart gören futbolcular;

İrfan Kahveci 2 / Gökhan Karadeniz 2 / Flavio Medeiros Da Silva 2, Ruben Tiago Rodrigues Ribeiro 2 / Aaron Justin Lenno 1

En çok sarı kart gösteren hakemler;

Ali Palabıyık 47 / Tugay Kaan Numanoğlu 41 / Halil Umut Meler 38 / Abdulkadir Bitigen 36 / Atilla Karaoğlan 35

TFF, MHK bugüne kadar Türk futbolunun kalkınması için ne yapmıştır? Hangi maddeleri hayata geçirmiştir? Diye orta yere bir iki soru bıraksak, o sorular boynu bükük cevapsız kalır. Zaten bazı dalkavukların şak şakları, övgü nidaları arasında görülmez, okunmaz.

Yabancı oyuncu sayısı, prim sistemi, yayımcı kuruluşla anlaşmalar, falan filan.

Bu işi maddiyatla çözeceğine inanan TFF’ye naçizane bir öneri; Ziraat Türkiye Kupası’na Beşiktaş, Fenerbahçe, Trabzonspor, Galatasaray gibi takımların katılımına izin vermeyin. Bu kupa karşılaşmaları tamamen alt liglere yönelik olsun. Burada mücadele eden takımların maddi bir kaynağı ve bir üst lige çıkabilmek gibi ümitleri olsun. Eğer amaç futbola kazanım sağlamak ise buyrun.

Taşın altına koyacak elleri olmayanların yönettiği futbolumuzda ortaya atılan fikirlerin hepsi patlamayı bekleyen içi hava dolu balonlardan başkası değil.

“Arsen lüpen, yersen”

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları