Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
A.Öner PEHLİVANOĞLU

A.Öner PEHLİVANOĞLU

BAKIŞ

"Scribo ergo sum" 1

Değerli okuyucularım merhaba,

DOKUZSÜTUN gazetesindeki yazı ailem merhaba, değerli okuyucularıma ulaşma fırsatı verdiğiniz için sizlere teşekkür ederim.

Değerli okuyucularım, bu ilk yazımda sizlerle, "birey-insan" hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Evrimi yaşayan insan, yaşamını sürdürebilmek için önce avcı, sonra toplayıcıydı. Ardından toprağı işledi, tarım toplumunun bir üyesi olarak yerleşik düzene geçti, sanayi devrimini gerçekleştirdi. Sanayi devrimi sonrasında internet ve iletişim araçlarında meydana gelen gelişme ile bilişim devrimini ve ardından küreselleşmeyi sağladı. Küreselleşme, bireyi öne çıkardı ve toplum, bireycilik ve toplumculuk kavramlarını tartışılır hale getirdi.2  

Bireyi savunan düşünürler, teorik olarak bireyin toplumdan önce var olduğunu ve varlığını kazandığını savunuyor ve bireyi değerin kaynağı ve değer yargı sisteminin  yaratıcısı olarak tanımlıyorlar.

"Bireycilik" sosyal grupların değil bireyin önemine inanan doktrinin adı. Bu doktrine göre bireylerin çıkarları ahlaki bakımdan sosyal toplumun çıkarlarından daha öncelikli ve üstün olduğuna inanılıyor. Bireycilik, her şeyden önce insanlığın toplumsal birliklerden değil, bireylerden oluştuğu düşüncesine dayanıyor.

Bireyciliğin en belirgin özelliklerinden biri belki de en önemlisi modernleşme düşüncesine dayanıyor olmasıdır. Modernleşmiş birey, her türlü metafizik, dini ve ahlaki ilkenin dışında, kendi ayakları üzerinde duran, aklına sonsuz bir güveni olan ve aklını kullanarak karşılaştığı bütün sorunları çözebileceğine inanan; ilerlemeci, bir kişilik olmasıdır.3 

Bireyciliğe göre, toplumun bütün değerleri bireyin oluşmasına kaynak ve vasıta olmalıdır.  Bireycilik, bireyin kendisi için önemli olan konularda (yasalar çerçevesinde!) özerk olacağı, her bireyin kendi yolunu kendisinin çizeceği , özerk olarak,  kendisinin karar vermesini öngörüyor. Özerklik denilince, kastedilen, içgüdüsel dürtülere körü körüne bağlılıktan ve toplumsal otoritelerden (din, gelenek, aile v.b.g.) arınmış  olarak bireyin kendi değerlerini özgürce seçmesi anlatılıyor.4

Birey ile devlet arasındaki ilişkiye gelince, devleti bireyler oluşturuyor, devlet de bireyleri şekillendiriyor. Nitelikli devlet nitelikli birey yetiştiriyor.5

Bireyci düşünce "devletin" bireylerin yaşamına en az karışması gerektiğine, "devletin", bireylerin birbirleriyle çatışmasını önlemek ve kabul edilmiş ilkelerin,  anlaşmaların uygulanabilmesi için düzeni koruma görevini üstlenmek zorunda olduğunu savunuyor.

Bireyin özgürlüğünü savunan düşünürler "Toplumsal otoriteyi bireyin özgür iradesi önünde, gelişime engel" olarak görüyor ve bireyin, "din ve metafizikten özgürleşmesini" savunuyor. Bu anlayış ile bireyin özerkliği her şeyin üstünde kabul ediliyor ve devleti, özerk bireyin yetiştirilmesinde görevli olarak görüyor.

Bireyciliğin tersi olan toplumculuk (collectivizm) ise "devlet", "toplum" gibi oluşumların bireylerin üstünde ve ötesinde  birer varlık olduklarını  ve toplumun menfaatlerinin bireyin çıkarları ve özerkliğinin öncesinde ve üstünde olduğu görüşünü savunuyor. Toplumculuk kavramı, bireylerin, toplumsal bir kimliğe sahip olmaları, karşılıklılık, dayanışma , güven, aidiyet duygusuna sahip olma, görev ve yükümlülüklerine özen gösterme, paylaşma, fedakarlık ve diğer bireyler ile aralarında duygusal  bağlılık hissetme gibi özellikleri arıyor. Toplumu merkeze koyan ve ahlak ilkelerinin toplum içinde oluştuğunu iddia eden düşünürler, yaşama yön veren değerlerin toplumsal kurumlar tarafından oluşturulmasını fikrini savunuyor.

Kişilik açısından, kendisi hakkında karar verme yetisine sahip olan özgür birey kişiliği oluşmuş olarak kabul edilirken, bir çok kişinin aidiyet duygusu ile bağlandığı toplumun kişiliğine sığındığı görülüyor. Bu farklı oluşum kişilik oluşmasında bireysel eğitimin önemini işaret ediyor.

Yukarıdaki açıklamalarıma dayanarak, çağdaş bir ulus olabilmek için birey ve bireyciliğin insan gelişimi ve eğitiminde dikkate alınması gerekli olduğuna, toplumun her kademesinde özgür düşünceye sahip bireyler var oldukça, toplumda barış  ve gelişmenin mümkün olacağına ve toplumun çağdaş, laik, aydınlık ve demokratik değerlerinin korunacağına inanıyorum.

Sağlık ve esenlik dileklerimle.

----

 

1  "Scribo ergo sum, Yazıyorum varım."

2 Bireyi tanımlamak gerekirse; lügat,

* Latince kökeninde, individuus,bölünemez,  

* İngilizce karşılığı individual, bölünemez  varlık, ,

Fransızca karşılığı, unseparable,  "ayrılmaz, bütün bir varlık" olarak  tanımlıyor

3 Charles Margrave Taylor CC GOQ FRSC FBA (D. 1931) sosyal bilimlere katkıları ile tanınan professor. Sources of self.Kaynağımız.

4 Bireyin önceliği düşüncesine kaynak olan felsefi yaklaşım Fransız düşünür,  Rene  Descartes'a (1591-1650) dayanmaktadır. Modern dünya görüşünün kurucusu kabul edilen Descartes, düşünen özneyi  merkeze alarak insanın aklını hümanist yaklaşımın temeline koyuyor. Descartes, "düşünüyorum o halde varım" felsefi yaklaşımı ile " düşünen ben"'in dışındaki herşeyi önemsiz görüyor, değerli olan sadece "düşünen bireyin bizzat kendisidir." Diyor. Diğer  bir tanımla, düşünen insan, düşüncesini yazıya dökebilen bireydir. Bu özellik, Scribo ergo sum, (düşüncemi) "yazıyorum o halde varım"ifadesi ile tanımlanıyor.

5  Platon (Eflatun) Devlet,

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları