Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehmet Eyüp Yardımcı

Mehmet Eyüp Yardımcı

Yazar

René Guénon üzerine

15 Kasım 1886 tarihinde Fransa'nın Blois kentinde dünyaya gözlerini açan René Guénon, formel eğitimini matematik, felsefe ve edebiyat üzerine tamamlar.

1921 yılında Jasques Maritain danışmanlığında "Hindu Öğretilerin tetkikine Genel Giriş" (General Introduction to The Study of Hindu Doctrines) adlı doktora tezi jüri üyeleri tarafından kabul edilmemesi üzerine akademik çalışmalarına son verir.

 

Müslümanlığı seçen René Guénon, Şeyh Abdülvahit Yahya adıyla tanınır ve 7 Ocak 1951 de Kahire'de gerçek âleme doğar. Birçok önemli eser yazar René Guénon; "Kadim Bilimler ve Bazı Modern Yanılgılar", "Maddi İktidar Manevî Otorite", "Vedanta'ya Göre İnsan ve Halleri", "Modern Dünyanın Bunalımı" gibi…

Modern Dünyanın Bunalımı adlı eserinde; Hint öğretisi "Manvantara"dan yani insanlık çevriminin ilk ruhaniyetin derece derece karaması şeklinde evreler gösteren dört çağa bölünmekten bahseder. Bu çağlar eski Batı geleneklerinin kendilerince altın, gümüş, tunç ve demir çağları olarak belirledikleri dönemlerin aynısıdır. Bizlerin içinde bulunduğu çağ ise "Kali-Yuga" veya "Karanlık Çağdır". Altı bin yılı aşkın bir süredir bu çağda olduğumuzu yazar. Yani klasik tarih olarak bilinen çağlardan çok önceki bir dönemden beri bu çağdayız.

"Eskiden herkesçe anlaşılabilir durumda olan gerçekler, gittikçe kapalı ve güç anlaşılır olmuştur. Bu gerçeklere sahip olanların sayısı da giderek azalmıştır. Eğer bütün çağlardan önce mevcut olan "gayri insani" (non humaine) bilgelik hazinesi hiç kaybolmamışsa, bu onun kendisini bakışlardan gizleyen, gittikçe anlaşılmaz olan ve altında keşfedilmesi son derece güç olan perdelere büründüğündendir. Bu nedenle çeşitli simgeler altında da olsa, en azından görünürde ve dış dünya için bazı şeylerin kaybolduğu sorunu her yerde vardır. Gerçek bilgiye ulaşmayı dileyenler, onları yeniden bulmak zorundadırlar."

 

Bugünün insanının tüm modernliğe karşı içinde ve dışında yaşadığı yalnızlığın, bilinmezliğin içindeki arayışları, tasavvufi yönlere gidişi, çıkış yolu bulmak isteyişi, yaradılışını ve kendini sorgulayışının temelinde yatan neden budur, geçmişin bilgeliğinin hâlâ silinmemiş olması, yol göstericiliğe devam etmesi arayışları sürdürmekte, yol gösterici olmaktadır. Tabiki bu yol içinde arayışçılara en büyük destek, o yolun rehberleri ve liderleridir.

Vedanta'ya Göre İnsan ve Halleri adlı eserinde ise; Vedanta'ya göre (Vedanta hakikaten sınırsız kavrayış imkânlarına açık, tamamen saf bir metafizik öğretisidir ve bu sebeple de, herhangi bir sistemin az ya da çok dar sınırları içine sığdırılabilmesi mümkün değildir. Yani Avrupalıların felsefe adını verdiği her şeyle arasında derin ve indirgenemez bir fark, bir ilke farkı bulunmaktadır. Özellikle modernler sözkonusu olduğunda her türlü felsefî kavrayışın içinde barınan ham ihtiras, bu kavrayışlardaki bireyci eğilimi en uç noktaya ulaştırmakta ve böylece, ne pahasına olursa olsun özgün olma arzusu tanımlanmış ve tamamlanmış (yani özsel olarak her yönüyle izafî ve mahdut) sistemler inşa etmeye yönelmektedir. Aslında bir sistem kapalı bir kavrayıştan ibarettir ve az ya da çok dar olan sınırlan, doğal olarak, sahibine ait "zihnî ufuk" tarafından çizilecektir. Halbuki, saf metafizik için her türlü sistemleştirme mutlak olarak imkânsızdır. Metafizik açısından, bireysel/cüz'î seviyeye ait her şey hakikatte madumdur. Metafizik her türlü izafîyetten, felsefî ya da başka türden arızîliklerden tam olarak müberradır. Böyle olması zorunludur, çünkü metafiziğin özü Külli'nin bilgisidir ve bu tür bir bilgi hiçbir formül içine sıkıştırılamaz.

Vedanta'nın beşer varlığına dair öğretisini layıkıyla kavrayabilmek için her şeyden önce (sadece insanla sınırlamayıp) bizatihi Varlığın ilkesi olan "kendilik" ve cüz'î (individuel) "benlik" arasındaki ayrımın mümkün olduğu kadar berrak bir şekilde ortaya konması gerektiğinden bahseder.

"Kendilik", şimdi yapmış olduğumuz gibi bir varlıkla ilişkisi açısından ele alındığı takdirde, tam olarak "kişilik"tir. Bugün bile devam eden Yoga eğitimi bu yolculuğun içindedir.

 

Gittikçe çok geniş gibi görünen ama dar bir alan içinde yaşayan günümüz modern dünyanın insanları, kendi içlerindeki var olan geniş bir kainata ulaşabilme yolculuğunu aramaya devam edecektir.

 

Fakat böyle gizlenen bir şeyin, bu çevrimin sonunda görülebilir hâle geleceği, eşyayı kendi arasında birleştiren süreklilik gereğince aynı zamanda yeni bir çevrimin başlangıcı olacağı da söylentiler arasındadır.

Fakat çevrimsel gelişmenin neden böyle en ulviden en sufîliğe doğru gittiği - hemen görülebileceği gibi ve çağdaşların anladığı anlamda "ilerleme" düşüncesinin olumsuzu olan inici bir anlamda tamamlandığı da kuşkusuz sorulacaktır. Yazarın buna cevabı ise; Bir şeyin gelişmesi, ileri geldiği ilkeden gittikçe artan bir hızla uzaklaşmasını gerektirir. En yüksek noktadan hareket ederek mecburen en aşağıya doğru yönelir. Tıpkı ağır cisimler gibi, duruş noktasına varıncaya dek sürekli artan bir hızla aşağıya iner. Bu düşüş ilerleyici bir maddileştirme olarak nitelendirilebilir. Çünkü ilkenin anlatımı saf ruhaniliktir.

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları