Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehlika Figen Yazar

Mehlika Figen Yazar

Sonsuz Bilinç

Regresyon terapisinin hayatımızdaki şifası

Regresyon kelime anlamıyla geçmiş yaşama gitmek demektir. Her an geçmiş anılarımızı hatırlarken bile aslında regresyon eylemi gerçekleştirmiş oluruz. Peki bu regresyonun ne gibi bir katkısı vardır bizlere? Tabiki geçmişi sürekli düşünmenin obsesif boyutunda hiçbir katkısı yok maalesef. Tam tersi bizi daha da aşağıya çeken bir durum yaratır. Ancak bir de psikolojik terapilerde "Regresyon Terapisi" dediğimiz bir teknik vardır. Burada amaç sorunu çözmek için sorunun kaynağına gitmeyi ve geçmişte hangi olay, durum, travma gibi anılar yaşadıysak ortaya çıkartıp iyileştirmek için kullanılan bir yöntemdir.

Örneğin danışan mutsuz olan ilişkileri için terapiste gelmiştir. Sürekli mutsuz ilişkiler yaratıyordur. İşte burada bu ilişkileri yaşadığı sırada ona "bedeninin neresinde ne hissettiğini" sorarak başlarız. Neden mi? Çünkü bilinçaltımızın dili hislerimizle belli olur. Bazen bu hislerimizi bir duygu dediğimizi enerji ile açığa çıkartırız. Mutluluk/mutsuzluk, korku, öfke, kızgınlık, yalnızlık, çaresizlik… vb bunların her biri birer duygudur. Bu duygular eğer geçmişte yaşadığımız bir olay varsa bilinçaltı o duyguyu serbest bırakamamış ve enerjiyi bedenimizin içinde sıkıştırmış olabilir. İşte "Duygu sıkışması" dediğimiz bu durum, kişinin hayatında hiç düzelmeyen olumsuz döngülerin oluşmasına neden olmuştur. Burada asıl önemli olan danışanın bilinçli olarak regresyon seansıyla anne karnına, hatta geçmiş yaşamlara ve atalarına kadar giderek sorunun çözümünü bulabilmesidir. Peki nasıl oluyor böyle bir şey?

Bilinçaltımız çok muntazam bir sistemdir. Bir robot gibi mantıksal çıkarımda bulunamaz ve iyi-kötü, doğru yanlış, güzel-çirkin gibi bakış açılarını ayırt edemez. İlkel bir benliktir ve amacı bizi korumaktır. Ancak eğer 0-8 yaş arası her ne yaşadıysak yaşayalım bunları bedenimize kilitler. Yaşadığımız her bir olay ya da durum bizlerde birer bakış açısı oluşturur. Bu bakış açıları da artık hayatta bizim doğrularımız ve yanlışlarımızı tanımlamamızı sağlar. Öğrenilmiş çaresizlik, geçmiş tecrübeler, koşullu şartlanma gibi deneyimler bilinçaltımızda da bu durumların yer edinmesini sağlar.  İşte bilinçaltımız tüm bu durumları bedenimizde his şeklinde gösterir ve bu hislerin yakıtı da duygular olur. Yani o duygu ve hisler bir çeşit geçmişin hipnozunu oluşturur. Neden hipnoz?

Çünkü, eğer biz körü körüne bir durumu yapma eylemi yaşıyorsak yani inanç kavramını var etmişsek işte burada bir hipnoz söz konusudur. Çünkü inançlar gerçek olmayan, tamamen kişinin yaşadığı durumlar karşısında sonuca vardığı katılaşmış bakış açılarıdır. İşte bilinçaltımızda çöplük gibi işimize yaramayan bizi engelleyen belki çok basit olaylardan bile oluşmuş duygu sıkışmaları yani inançları biz bilinçli zihnimizle fark edene kadar ömür boyu içinde depolar ve hapseder. Bu inançlara aynı zamanda Sınırlayıcı ya da Kısıtlayıcı İnançlar da diyebiliriz. 0-3 yaş arasına kadar olanlarına ise Çekirdek İnanç deriz.

Kronik hastalıklar da aynı şekilde bedenimizde kilitlenmiş duyguların sıkışmasından kaynaklıdır. İşte regresyon terapisi ile geçmişe gidip bu hastalıkların ya da hayatımızdaki olayların temel nedenlerini bulabilir ve sonra da bilinçaltımızda o küçük yaşta olan kendimizdeki inancı temizleyebiliriz. Bu çalışmalar sonunda seansın gidişatına göre belki bir ay, belki altı ay belki de bir yıl (kişiye göre değişir), kişinin sorunları çözülerek hayatında olumlu yönde değişimler olmaya başlayabilir.

Bu hayatta her şeyin bir çözümü vardır sevgili okuyucularım. Yeter ki seçmeyi ve bu durumu çözmeye gönüllü olalım.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları