Pozitif tanıdan negatif duyguya

Her geçen gün hızla yayılan Covid- 19 enfeksiyonu kadar hastalığa yakalanma endişesi de katlanarak artıyor. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi'nden Klinik Psikolog Cansu İvecen ile Kovid-19 pozitif tanısının yol açtığı 10 negatif duyguyu konuştuk.

İşte Korona'nın yol açtığı negatif duygular:

Suçluluk hissi: Covid-19 tanısı alan kişiler bu dönem içerisinde kendine dönük sorgulamaları arttırarak virüsü nereden aldıklarına dair belirsizliği zihinlerinde netleştirmeye çalışıyor. Bu belirsizliğe dair oluşan zihinsel meşguliyet kişilerin kendine dönük suçlamalarının artmasına ve çevresinde pozitif tanı almamış diğer insanlar ile kendilerini karşılaştırarak bu durumun neden onların başına geldiğini sorgulamalarına yol açıyor. Covid testi pozitif çıkanlar; acaba yeterince dikkat etmedim mi?, Eksik ya da hatalı yaptığım ne var? diyerek kendilerini sorguluyor. Virüsü yakın çevresindeki kişilere bulaştırma olasılığı ile birlikte kendilerine dönük olumsuz duyguları ve kendilerini yargılamaları da artıyor.

Öfke: Covid testi pozitif çıkan hastalar, bu dönem içerisinde başkalarını suçlayarak öfke duyabiliyor. Bu hissedilen öfke hali pozitif tanı alan kimi insanların sosyal ilişkilerini de etkilediğinden beraberinde farklı sorunlara da yol açabiliyor.

'Ya sevdiklerime bulaştırırsam' korkusu: Pozitif tanı alan kişiler, özellikle kronik rahatsızlığı olan aile bireyleri ile beraber yaşıyorlarsa, ailedeki diğer üyelere bulaştırma noktasında yoğun bir korku yaşıyor. Olası bir bulaş durumunda sorumlunun kendileri olacağını düşünen hastalar, diğer aile üyelerinin sağlıkları ile ilgili olumsuz bir takım felaketleştirici düşüncelere ve yoğun korkuya kapılıyor.

Çaresizlik: Hastalıkla birlikte duygusal zorlanmalar da yaşayan bu kişiler 'daha farklı ne yapabilirdim, buna engel nasıl olabilirdim ya da hastalığının seyrinin daha ağır geçtiği durumlarda elimden başka ne gelebilir' gibi düşünceler ile beraber kendilerini çaresiz hissediyorlar.

Yalnızlık: Karantina süresi ile birlikte evde izole olan kişiler sağlık nedeniyle sosyal yaşamına devam edemediklerinden bu durumun ne zaman sona ereceği ve tekrar eski yaşantısına döneceği ile ilgili kendilerini yalnız hissediyor. Karantina sürecinin tamamlanması ile birlikte sosyal çevresinin nasıl karşılayacağına dönük belirsizlikler kişilerde endişe ile birlikte yalnızlık hissinin artmasına neden oluyor. Yaşı daha büyük olan, teknoloji kullanımı noktasında eksiklik yaşayan ve metropol yaşam imkanına sahip olmayan kişiler ihtiyaçlarını karşılama noktasında zorlandıklarından yalnız hissetme duygusunu daha şiddetli yaşayabiliyor.

'İstenmiyorum' hissi: Bu süre içerisinde diğer kişilerin pozitif vakalara karşı endişe ve korkuları sebebiyle daha temkinli ve kimi zaman sosyal ilişkilerini sınırlandırmaları ile birlikte kişiler kendilerini istenmeyen biri gibi hissedebiliyor. Bu durum da onları daha da zorlayabiliyor.

Mutsuzluk: Tüm bunlarla beraber kişilerin eskiden keyif aldığı aktiviteleri yapamaması, karantina sürecinde farklı birçok olumsuz duygulara hapsolması, ev içi faaliyetlerinin sınırlı olması kişilerin mutsuz hissetmesine neden oluyor.

Güvensizlik: Virüsün yayılımın devam etmesi ve pozitif vakaların hastalık süreci sonrasında tekrar pozitif olma olasılığı kişilerin ne kadar dikkat ediyor olsa da tekrarlanabileceği noktasında kontrolün kendilerinde olmadığına dair inancı hissetmelerine neden oluyor. Bu da onların güvensizlik yaşamalarına yol açıyor.

Umutsuzluk: Pozitif çıkan vakaların virüsü ailesine veya sosyal çevresine bulaştırmaları halinde bir başkasını enfekte ettiklerinden dolayı üzüntüleri katlanıyor. Hele bir de kayıp yaşanırsa bunun sorumlusu olarak kendilerini gördüklerinden üzüntüleri çok daha yıkıcı oluyor. Sürecin belirsizliğinin devam ediyor olması, hastalık ile ilgili henüz bir kanıtlanmış bir tedavinin bulunamaması ve küresel olarak bir dünya sorunu haline gelmesi kişilerin umutsuzluk hissine kapılmalarına yol açıyor.

'Ölecek miyim' endişesi: Kovid-19 pozitif tanısı alan kişiler daha önceden hastalığa karşı duymuş oldukları endişeye paralel ölüm korkusunu çok daha yoğun hissediyor. Hastalığı daha ağır düzeyde atlatan hastaların, felaketleştirme dediğimiz en kötü sonucu düşünme yapısına yatkın olduğundan korktukları durum ile karşı karşıya kaldıklarında zihinlerinde en felaket sonucu kurduklarını ve yoğun bakımda yatabileceklerine ya da ölebileceklerine dair yoğun kaygılar taşıdıklarını görmekteyiz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları