Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
A.Öner PEHLİVANOĞLU

A.Öner PEHLİVANOĞLU

BAKIŞ

Pare-para-pul-2

Devletçilik politikası

1929 ekonomik krizi, planlanan yatırımların ve sanayileşmenin gerçekleşmesini engelleyince, yatırımların kamu gücü ile yapılmasına dair görüşler ağırlık kazanmıştır. Türkiye'de tek partili dönemin yaşandığı 1931 yılında düzenlenen CHP kongresinde alınan kararla devletçilik ilkesi partinin ana ilkelerinden biri hâline getirilmiştir. Devletçilik ilkesi 1937 yılında Anayasa'ya eklenerek  Devlet, ekonomide yol gösterici ve emredici bir rol üstlenmiştir. Devletçilik sadece sanayileşme alanında sınırlı kalmayarak devletin her alandaki uygulamalarına yansımıştır. Bu kapsamda ülkede Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde yapılan millîleştirme çalışmaları hız kazanmıştır. Lozan Antlaşması kapsamında faaliyet gösteren demiryolu, liman, elektrik, havagazı, su, tramvay vb. altyapı hizmeti veren imtiyazlı şirketler devlet tarafından satın alınmıştır. 1928'de Haydarpaşa Liman İşletmesi, 1934'te İstanbul Rıhtım İşletmesi, 1937'de Ereğli Limanı, Zonguldak Çatalağzı Demiryolu ve Kömür Madeni İşletmeleri, 1938'de İstanbul Üsküdar-Kadıköy Tramvay İşletmeleri satın alındı. 1936'da İstanbul Telefon Şirketi, 1938'de İzmir Telefon Şirketi devletleştirilmiştir. Ankara-İzmir, Ankara-Sivas, Zonguldak-Adana gibi ticaret ve sanayinin yoğunlaştığı şehirler arasında ilk telefon bağlantısı 1937'de kurulmuştur. Günümüze dek ulaşan Kamu İktisadi Teşebbüsü niteliği taşıyan kuruluşlar bu dönemde kurulmaya başlanmıştır. 1933'te Ekonomi Bakanlığına bağlı olarak "Petrol Arama ve İşletme İdaresi" ve "Altın Arama ve İşletme İdaresi" adıyla kurulan bu iki kurum daha sonra 1935'te kurulan Maden Tetkik ve Arama Enstitüsüne bağlanmıştır. 1935'te Etibank kurulmuş, 1937'de temeli atılan Kardemir Karabük Demir Çelik Fabrikası 1939'da hizmete girmiş, 1937'de Divriği'de bulunan demir madeni 1939'da işletmeye alınmıştır.

 

                           *

 

1938-1946 döneminde uyguladığı karma ekonomi politikasıyla  II. Dünya harbinin  ekonomik yıkımından korunmaya çalışan Türkiye, uluslararası piyasada güvenilir ve saygın konumunu koruyarak planladığı sanayi yatırımları için dış borçlanma yapabilmiştir. Türkiye, yapacağı sanayi yatırımları için, 1930 yılında ABD'den 10 milyon dollar borç almış, 1934 yılında Sovyetler Birliği'nden alınan 8 milyon dolarlık borçla Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı'nda yer alan fabrikaların bir kısmını inşa etmiş, 1938 yılında İngiltere'den alınan 16 milyon sterlinin 10 milyonu ile dış borçlarının bir kısmı ödenmiş, geri kalan para da askeri amaçla kullanılmıştır. 1939 yılı başlarında Türkiye'nin döviz olarak ödenecek toplam dış borcu 236 milyon ABD dolarıdır. 1940 yılında İngiltere ve Fransa'dan toplam 164 milyon dolar, 1942 yılında Almanya'dan 100 milyon mark kredi almış, 1945 yılı sonunda konsolide dış borç tutarı 439 milyon dolara çıkmıştır.

 

                *

II. Dünya Savaşı nedeniyle Türkiye'de artan askeri harcamalar ve dış borç stoklarındaki gelişmeler ile Türk lirasında yaşanan değerlenme, 1942’de uygulanan Varlık Vergisi’ne rağmen ekonomik büyüme üzerinde olumsuz bir baskı oluşturmuş ve bunun sonucunda 1946 yılında devalüasyon yapıldığında dış borç TL cinsinden 500 milyon Türk lirasına ulaşmıştır.

II. Dünya Savaşı sonrasında savaş ekonomisinin getirdiği şartlar nedeniyle sanayi üretimi azalınca Türk lirası, değerini kaybetmeye başlamıştır. 1950-1960 dönemi, demokrasiye geçiş, batıya yaklaşım, Kore Harbi’ne ve ardından NATO’ya katılış, 1958’de yaşanan Süveyş krizi, arap dünyasını karşımıza getirir, yönetimde koalisyon, ekonomide dar boğaz yaşanır; siyasi kararlar, ekonomiyi zora sokmuştur. 1960-1970 döneminde, 1963’de AB ile Ankara Antlaşması imzalanır, tarım sektörü ihmal edilir, ithal ürünler tercih edilir. 1970-1980 dönemi, ekomomide kriz ve darbe yaşanır. 1980-1990 döneminde, 24 Ocak kararları ticarette liberalizasyon, Ortadoğu’ya açılım yaşanır. 1990-2000 döneminde, 1994 ekonomik darboğaz, 1996’da Gümrük Birliği’ne katılım yaşanır. 2000-2010, IMF çıpası kullanılarak, ekonomik krizden çıkış, 2005’de Türk lirasından altı sıfır atılır, Türkiye doğu Akdeniz’de oluşan enerji anlaşmalarına  uzaktır. Deniz dibi rezervlerin araştırmalarında bölge ülkeleri ile sorunlar yaşanır. Suriye sorunu Türkiye’nin gündemine oturur. 2010-2020 dönemi ülke kurumsal çöküntü dönemini yaşar, çalışma kültürü yok olmuştur. Üretmeden tüketim politikası ekonomiyi dar boğaza sokar. Siyasi kararlar ekonomiyi olumsuz etkiler. Dış borç 450 milyar dolara çıkmıştır.

 

 

YILLAR

DIŞ BORÇ,

MİLYAR DOLAR

DIŞ BORCUN GSYİH ORANI

%

1945

0,439

 

1970

2,70

15,8

1980

19,10

27,8

1990

52,40

26,1

2000

118,60

43,1

2010

291,20

56,1

2020

450,00

59,1

Chart, line chartDescription automatically generated

 

2020’de dış borç Türkiye’nin 1945 yılındaki 439 milyon TL borcuna kıyasla bin (1000) kat artmıştır.

 

1923’de 1 ABD doları yaklaşık Türk Lirasına eşit iken, hatta zaman zaman 1 TL, 1 Dolardan daha değerliyken 1 ABD Doları, Ocak 2002’de 1.320.886,00 TL’ya çıkmış, ABD doları karşısında  Türk lirası, 1923 değerine göre milyonda bir değerine düşmüş, 22 kasım 2021‘de ise 11.285.000,00 TL’ye çıkmıştır. 1923 değerine nazaran Türk lirası, 2021’de 11 milyonda bir değerine düşmüştür.

 

 

YILLAR

1 ABD DOLARI = TL KARŞILIĞI

1923

1.1

2002

1.320.886,00

2021

11.285.000,00

 

Rakama bakıp şaşırmayın. Rakam doğru. Sadece altı sıfır atmadım. Çünkü para biriminden altı sıfır atmanın ekonomiye hiçbir katkısı yok. Bu gün gerçekte 1 dolar yaklaşık 11.285.000,00 eski TL.’dır.

 

               *

Sonuç olarak;

 

Son dönemde Türk lirasının çizdiği grafik ülke ekonomisinin içinde bulunduğu kötü durumun, özellikle ödemeler dengesindeki  büyük açığın yansımasıdır. Enerji dahil bir çok konuda ithalata bağlı bir ekonomi politikası içinde TL'sının değer kaybı, diğer ifade ile devalüasyon, yaratacağı fiyat artışları ile sabit geliri olan işçi, memur ve emeklilerin yaşamını olumsuz etkisi kaçınılmazdır.

Ekonomik dar boğaz ve piyasalarda yaşanan fırtına duruluncaya kadar belirsizlik devam edecektir. Fırtınanın biteceği zamanı tahmin etmek zor, belirsizliğin beklenen seçimin sonuçlanmasına kadar devam etmesi olası. Belirsizlik devam ettikçe yabancı kreditörler ve yatırımcılar Türkiye'ye yatırımdan uzak duracak, bunun doğal sonucu olarak, Türkiye döviz bulmakta ve dış borçlarını ödemekte zorlanacaktır. Türkiye dış borcunu ödeyemeyince borcunu erteleme girişiminde bulunabilir, Türkiye IMF'e müracaat ederek kredi talep edebilir, IMF vereceği kredi karşılığında yeni bir ekonomi politikası dikte edebilir. Ekonomi fırtınası mağdurlar yanında yeni zenginler yaratırken, ekonomiyi krize sokanlar masumiyetlerini ilan edebilirler.!
2021'de Türk lirasının diğer ülke para birimleri arasındaki değer sıralamasında düştüğü konum, ülke saygınlığını olumsuz etkilemektedir. Türk lirasının diğer para birimleri karşısında düşürüldüğü durum, üzerinde, uluslarası düzeyde saygınlığı kabul edilmiş, örnek insan, devlet adamı, T.C.nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı, Mustafa Kemal Atatürk'ün resminin bulunduğu Türk lirasına yakışmıyor.

Yanlış siyasi kararlar etkisinde, üretim-tüketim dengesini koruyamayan ekonomi politikasının sonucu olarak parası pul olan uluslar, önce bağımsızlıklarını ve daha sonra onurlarını kaybederler. Çalışmadan, üretmeden, terlemeden, var olanı satarak, sattığının karşılığı bittiğinde borç ile yaşama alışkanlığını sürdürenler önce hürriyetlerini ve daha sonra şereflerini ve itibarlarını kaybederler.

Esenlik dileklerimle.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları