Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
A.Öner PEHLİVANOĞLU

A.Öner PEHLİVANOĞLU

BAKIŞ

Özgürlük yolunda ilerlemeye devam ediyoruz

Değerli okuyucular

Bu bölüme, özgürlüğün kazanılmasında ve batı demokrasisinin oluşmasında önemli yeri olan Westfalya Antlaşması ve anlaşmanın kabul edildiği dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nun içinde bulunduğu şartlar ile başlayacağım

Avrupa Devletleri tarafından üç yıla yakın süren görüşmeler sonrasında, 1648'de imzalanan Westfalya anlaşması, tarihte imzalanmış en önemli barış anlaşmalarından biri olarak kabul edilmiştir. Westfalya Antlaşması Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu, diğer Alman prensleri, Fransa, İspanya, İsveç ve Hollanda Cumhuriyeti temsilcileri arasında imzalanmış olan bir antlaşmadır. Westfalya antlaşmasının imzalanmasıyla birlikte Avrupa'da din savaşları bitmiştir. Westfalya antlaşmasıyla dinî meseleler de çözülmüş, bu sayede Avrupa'da yaşanan dini karışıklık ve klisenin imtiyazları son bulmuştur. Bu antlaşma ile Sezar'ın hakkı sezara, isa'nın hakkı İsa'ya verilme kararı alınmış, Kilise ile devlet ayrılmıştır; anlaşma tarihçiler tarafından modern çağın başlangıcı olarak kabul edilmiştir.

Westfalya Antlaşması, Avrupa'nın din olarak Vatikan klisesine, siyasi olarak Roma'ya bağlılığını esas alan temel ilkenin terk edilmesini sağlamıştır. Westfalya Anlaşması, laik aydınlanmış devlet anlayışına zemin hazırlamıştır. Westfalya sonrasında devlet ile klisenin ayrılması ile Avrupa'da başlatılan bilimsel çalışmalar aydınlanma çağını başlatacaktır.

"Avrupa Devletleri, Westfalia anlaşması ile din savaşlarını bitirmiş Modern Çağa giriş yaparken Osmanlı imparatorluğunda, IV Mehmet dönemi yaşanmaktadır. (1648-1687), Sultan IV. Mehmed Sultan I. İbrahim'in ilk oğlu olarak 2 Ocak 1642 tarihinde Hatice Turhan Sultan'dan dünyaya gelmiştir. Henüz 6 buçuk yaşında iken babası Sultan I. İbrahim'in uygun görülmeyen hareket ve davranışları nedeniyle tahttan indirilmesi üzerine, büyük validesi Kösem Sultan'ın gölgesi altında tahta çıkartılmıştır. Esasında yönetimi Kösem Sultan ele almış, henüz çocuk yaştaki şehzade Mehmed bir sembol olarak tahta geçirilmiştir. Sultan IV. Mehmed, 623 yıllık Osmanlı Devleti tarihinde en küçük yaşta tahta geçen Osmanlı padişahıdır. Kendisi aynı zamanda Kanuni Sultan Süleyman'ın 46 yıllık saltanatının ardından 39 yıl tahtta kalarak en uzun süre tahtta kalan 2'nci Osmanlı padişahı olmuştur. Westfalia sonrasında Avrupa'da aydınlanma çağı başlarken, değişmez islamî kuralların geçerli olduğu Osmanlı İmparatorluğun'da, teba ve kulluk fikrini yıkarak, aydınlanma ve kişisel özgürlük ile bunlara dayalı bilimsel çalışmalar ancak uzun yıllar sonra  19. Yüzyıl sonu ve Cumhuriyet Devrimleri'nin kabulü ile mümkün olmuştur."

 

*

Osmanlı İmparatorluğu'nun, saray entrikaları ile altı yaşındaki bir padişah tarafından yönetildiği 17. asırda, Avrupa'da Baruch Spinoza, bireysel özgürlük konusunu tartışmaya başlar.

Spinoza'nın özgürlük düşüncesi, zorunluluk ve bilgiye dayanmaktadır. Spinoza özgür insanı şöyle tanımlıyor; "özgür insan, her şeyin doğadan doğduğunu gören, gücünün bilincinde olan, dolayısıyla neyin üstesinden gelip, neyin üstesinden gelmeyeceğini bilen, başka özgür insanların değerini ve kadrini bilen, düzenbazlıktan kaçınıp hep dürüst ve adil olan, aklı esas alarak, kabul edilmiş ortak yasalara göre yaşayan, kimseden nefret etmeyen, haset, tiksinti duymayan, kimseyi hor görmeyen, kibirli olmayan, nefreti sevgi ile yenmeye çalışan, kendisi için istediğini başkası için isteyen, bazı şeylerin kötü, rahatsız edici görülmesinin nedeni tam bilgiye ulaşmamış olmaktan doğan yanlış bir fikir olduğunu bilen, her şeyi anlamaya çalışan insandır; özgürlük, sağlam bir karakterin belirtisidir."

15. yüzyıldan itibaren başlayan bilimsel düşüncedeki gelişmeler, dinsel dogmaların sorgulanması, yeni keşif  ve icatlar  "karanlık çağ" olarak değerlendirilen Orta Çağ'ın sonunu getirmiştir. Böylece, yeni toplumsal ve ekonomik ilişkiler içerisinde yaşamaya başlayan insanlar, ortaya çıkan yeni düşünce biçimleriyle dünyaya bambaşka gözlerle bakmaya başlamışlardır. Bunun sonucunda modern yaşamın temelleri atılmıştır. Aydınlanma çağının getirdiği anlayış ile temel hak özgürlüğün korunması yolunda,  özgür ve adil seçimler, devlet yapısı içinde erkler ayrılığı ve hukukun üstünlüğüne dayanan Batı Demokrasisi yönetim şekli olarak kabul edilmiştir.

Batı demokrasi anlayışında; evrensel hukuk kurallarının geçerli olduğu ortamda, kazanılmış özgürlüklerin kulanıllmasında bireysel eğitimin önemi bireyin eğitimini öncelikli devlet görevi olarak ortaya çıkarmıştır.

Demokratik seçimler ile antidemokratik yönetimlerin seçilme olasılığı seçim yasasının önemini arttırmış, demokratik yöntemler ile iktidara gelen çoğu diktatörün kişisel kazançlar için ülkelerini talan ettiği dikkate alınarak  Anayasal kuruluşların denetim görevleri önem kazanmış, diğer yandan, temel ilke olarak, yargı, asker ve eğitim ve sağlık gibi kurumların politikadan uzak  kalmaları gereklilik kazanırken, dinî kurum ve kuruluşların laik anlayışın dikte ettiği sınırlar içinde hareket etmesi sağlanmıştır.

10 Aralık 1948 günü yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu oturumunda kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile temel hak ve özgürlükler uluslararası düzeyde bir belge ile güvence altına alınmıştır. Türkiye, Bildirge'yi Bakanlar Kurulu kararıyla 27 Mayıs 1949 da Resmi Gazete'de yayımlamıştır.

Bildirgenin imzalanmasının 70. Yıldönümü nedeniyle 2018'de İstanbuk Barosu tarafından aşağıdaki bildiri yayımlanmıştır; "Her ne kadar yaptırım gücü tartışma konusu olmuş ise de, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin  insan hakları ve demokrasi iddiasında bulunan her devlet için başlı başına önemli bir moral etkisinin bulunduğu ve günümüzde artık devletleri bağladığı tartışmasız olan Jus Cogens (emredici) nitelikteki birçok hakkın bu Bildirge ile somutlaştırıldığı hatırlanmalıdır.

 Bildirge, İkinci Dünya Savaşı'nın büyük tahribatının ardından insan haklarının yükselişinin ve insan haklarının evrensel nitelik kazanmasının en önemli simgelerindendir ve ardından gelen evrensel ve bölgesel insan hakları sözleşmelerinin de ilham kaynağı olmuştur. Nitekim, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi, Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi gibi bölgesel nitelikteki insan hakları belgeleri ile 1966 yılında imzaya açılan ve "İkiz sözleşmeler" olarak ifade edilen Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, insan haklarının kapsam ve türlerinin genişlemesine imkan tanıyan ve denetim ve izleme mekanizmaları öngören bağlayıcı uluslararası belgeler olmuştur.

Tüm bu gelişmelere rağmen, Bildirge'nin 70. yılında insan hak ve özgürlüklerinin ihlali konusunda devletlerin sicilleri maalesef oldukça kabarıktır. Başta Ortadoğu ve Afrika kıtasında olmak üzere, ülkemiz dahil dünyanın birçok yerinde yaşam hakkı ve işkence yasağı ihlalleri ile modern köleliğin, sömürü, insan ticareti ve zorla çalıştırmanın azımsanmayacak derecede olması; konsolide demokrasilerde dahi görülmeye başlanan otoriterleşme ve yabancı düşmanlığının, erkler ayrılığı ve temel haklar için yarattığı tehlikeler; adalete erişimin önündeki engeller nedeniyle birey ve hak savunucularının her geçen gün daha da dezavantajlı duruma gelmeleri, söz konusu sicile dair sadece birkaç örnektir."

Cumhuriyetimizin, kabul ve ilanının 98. Yıldönümünde, hukukun üstünlüğü esas alınarak, temel hak ve özgürlüklerin korunduğu, Aydınlık bir Türkiye'de esenlik içinde yaşama umuduyla,

 

+

Fareed ZAKARİA, Özgürlüğün geleceği, Kırmızı Yayınları, İstanbul, 2007

Age.s.29,30

Spinoza ve Özgürlük, Perihan Babür Metin, Yüksek Lisans Tezi, Felsefe Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Tuncay SAYGIN 2015, 124 sayfa

Özgürlüğün Kısa Tarihi, Yavuz Adugit, dergipark.org.tr/tr/download/article-file/803951

Age.s.264

Age.s.265

www.istanbulbarosu.org.tr

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları