Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehlika Figen Yazar

Mehlika Figen Yazar

Sonsuz Bilinç

Neden bağışlamalıyız?

Kızdığımız bir insanı bağışlamak, aslında insanın kendini özgürleştirmesidir. İnsanın özgürleşmesiyle birlikte içindeki olumsuz enerjiler de azalmaya ve bedenimizin daha sağlıklı olmasına neden olabilir.

Tarih boyunca yöntemleri bilinegelen "kendini tanıma" meselesinde atılacak adımlardan biri, insanı enerji tükettiren alışkanlıklarından kurtarmaktır. Bunların bazıları; alınganlık, gereksiz acelecilik, sinirlilik, nahoş duygular üretmek, gereksiz şeyleri merak edip gereksiz yere konuşmak, dedikodu yapmak, beklentilerin esiri olmak, korkmak, kendine acımak, affedememek vs. dir.

Bu alışkanlıkları ter ettiğiniz zaman kendimize çok değerli bir hazineyi, yani kozmik enerjilerin dönüştürücüsü olan ve bedenlerimizin  üretmeyi bildiği ince enerjileri biriktirmeye başlar. Biriktirdiği enerjiyle;

gerçekte kim olduğumuzu hatırlamaya, niçin yaşadığımızı ve bedenlenmekteki amacın ne olduğunu anlamaya, hissetmeye başlayabilir. Farkındalığımız ve algılayışımız artar. Daha bilinçli bir hayatı yaratmaya başlayabiliriz.

Örneğin affedemediğimiz durumlarda zihinsel olarak sürekli konuşup,  karşı tarafa veya kendimize sürekli yargılayıcı olma haline bürünmek ve haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüzde "ben bunu hiç hak etmemiştim" diyerek kendimizi savunmaya geçirmek bütün ürettiğimiz ve dönüştürücü güce sahip  ince enerjilerimizi çar çur etmemize neden olabilmektedir.

Çünkü bedenimiz, kozmik anlamda kaba olan enerjileri alıp onları daha ince enerjilere dönüştüren bir kimya fabrikası gibidir. İnce enerjiler üretmenin temel nedeni ise yüksek bilinç halinin  yaşanması içindir.

Peki bir insana niçin kızarız? Bu soruya pek çok yanıt verilebilir. Kızmakta haklı da olabiliriz haksız da. Aslında mesele haklı veya haksız olmamız değildir. Asıl mesele kızdıkça tükettiğimiz enerjilerle neleri kaçırdığımızın farkında olamayışımızdır. Üstelik çoğu zaman kızgınlığımızın altında yatan neden son derece basit bir yanlış anlama da olabilir, gereksiz bir alınganlık ta. Ciddiye alınma isteği de olabilir, ben merkezci yaklaşımımıza karşı çıkılması da. Beklentilerimize ters düşülmesi de olabilir, bencilliğimiz de.

Özellikle geçmiş zamanlarda yaşanılan bir olayın kızgınlığını hala sürdürüyorsak orada affedilmeyi bekleyen bir insan var demektir. Bu insan ya bir başkası ya da kendimiz olabiliriz.  Kızdığımız her  kim olursa olsun bu hatırlama-kızma ilişkisini beslediğimiz sürece o ana, o andaki negatif ve saldırgan duygularımıza, o andaki saldırgan eğilimlerimize, keşke öyle değil de böyle deseydimlere kanca atmayı sürdürmeye devam etmemizi sağlar.

Bu yıkım kalıbından işlediğimiz durum, tüketilen enerji nedeniyle bu anı ve anın getirdiklerini algılayamamamıza, kendimize değişim için gerekli olan şansları tanımamamıza ve içten içe kemiren bir kurdu beslememize neden olur.  Değişim için gerekli yakıtı boşu boşuna harcama eylemi anlayacağınız. Geçmiş geçmişte kalmıştır. Geri gelmesi mümkün olmayan anlara böylesine takılıp kalmak bize ne kazandırır? Tabii ki hiç bir şey.

Burada göremediğimiz,  kendimizi sadece bilinçli ve tek bir ''ben'' olarak görme illüzyonu ve bu konudaki aceleciliğimizdir.  Kendimizi bilge bir insanmış gibi görme ve diğerlerini yargılama bilinçsizliğine düşmemizdir. Uyurgezerler içinde kendimizi uyanık zannetme yanılgımızdır. Hepimiz uykudayız. Anlık uyanışları süreli zannediyoruz. Anlık flaşların hep patladığını zannediyoruz. Hayır biz bedende uyumaktayız. Üstelik bir bedende bir çok "ben" yaşatıyoruz. Bu gereksiz ve yanlış güdülemelerden beslenen, ben''lerden birinin hoşnut olmadığı bir durumun faturasını diğer bütün ''ben''lere de ödetiyor olmamız oldukça ironi bir durum.

Tartışma iki kişilik olur. O nedenle gerçekleşen olayda belki de asıl sorgulamamız gereken kendimiz olsak acaba şimdiye kadar fark etmediğiniz neleri fark ederiz?

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları