Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Şahin ŞİMŞEK

Şahin ŞİMŞEK

MERCEK

Mazlumun bedduası arşi titretir

Değerli okurlarım bu haftaki yazımın konusu beddua ile ilgili

olacak. Neden bu konuyu seçtim. Çevremize şöyle bir baktığımızda zulüm almış başını gitmiş. Kimin gücü kime yetiyorsa zulmediyor. Hak hukuk adalet helal haram kavramı sadece lafta

kalmış, beddua edenlerin bedduası arş-u alayı kaplamış.

 Peygamber Efendimiz (SAV), "Mazlumun bedduası ile Allah arasında hiçbir engel yoktur" buyurdu. Bu yüzden hiç kimseye zulmetmemeli, beddua ve ah almamak için tüm çabamızı sarf

etmeliyiz. Hepimiz dua almaktan hoşlanırız. Sevdiklerimize dua ederiz. Sevdiklerimizden de dua bekleriz. Hatta internet paylaşım sitelerinde kendisini 'dua dilencisi' olarak adlandıranlarımız da

var. Dua, Allah'ın rahmetinin kişiye yönelmesi amacıyla yapılır. Bu anlamda insan isteyen, Allah ise verendir. Yüce Rabbimiz "Bana dua ediniz, size cevap vereyim" buyurmuş ve duadan razı

olduğunu belirtmiştir. Peki, duayı sevdiğimiz kadar bedduadan sakınmayı seviyor muyuz? Dua için gösterdiğimiz hassasiyeti beddua için gösterebiliyor muyuz? Veya soruyu şöyle soralım: Sizce dua almak mı önemli beddua almamak mı? Bir an olur ki dua kabul olur, ama bir an olur ki beddua da kabul olur.

Hz. Peygamber (SAV) şöyle uyarmış bizleri: "Zulme uğrayanın bedduasından kork. Çünkü mazlumun bedduası ile Allah arasında hiçbir engel yoktur. Duası kabul edilenler kadar bedduası kabul edilenlere de dikkat etmemiz gerekir. Daha doğrusu, bedduayı hak etmemek lazım.

Bedduanın muhatabı olmamak gerekir. İslam tarihinde önemli bir yere sahip ve Hz. Peygamber'in (SAV) baba ile anne tarafından akrabası olan hem de cennetle müjdelenmiş on kişiden biri sayılan Hz. Sad bin Ebu Vakkas'ın hadisesi bu konuda bizim için dikkat çeken bir örnektir.

Hz. Sad, Kufe valisidir. Dönem Hz. Ömer'in halifelik dönemidir. Bir ara Kufe halkından bir gurup  valileri olan Hz. Sad'ı halifeye şikâyet eder. Şikâyet konuları, Hz. Sad'ın namaz kılmayı bilmediği, askerin başında harekâta katılmadığı ve adil hareket etmediği şeklindedir.

Hz. Ömer, bu şikâyetleri duyunca Mekke'de 7. Müslüman olarak İslam'a girmiş bu kutlu insanı daha fazla yıpranmasın diye hemen Medine'ye çağırır. Medine'de Hz. Sad'la bir araya gelir. Hz. Ömer şikâyet konularını sıralar. Hz. Sad elbette çok üzülür ve adil davrandığını, namazı ise

Hz. Peygamber'den (SAV) gördüğü ve öğrendiği gibi kıldırdığını anlatır. Hz. Ömer, Sad'ı görevden alır. Yerine Hz. Ammar'ı gönderir. Diğer yandan iki müfettişini Kufe'ye olayı incelemesi için

görevlendirir.

Hz. Sad bu yolculukta ve inceleme sırasında müfettişlerle

bulunmayı ister. Hz. Ömer de görevden aldığı bu valisinin isteğini reddetmez.

Sen de şahit ol hakkında konuşulanlara der. Nihayet Hz. Ömer'in

görevlileri ve Hz. Sad, Kufe'de cami cami dolaşırlar. Herkes Hz. Sad hakkında hayırlı şeyler söyler. Sadece bir mescitte (Benu Abs Yurdu adlı mescit) Usame adlı biri ayağa

kalkar ve şöyle konuşur: "Evet, Sad hakkındaki şikâyetler doğrudur çünkü o, 1) Askerin

başında harekâta katılmaz. 2) Malları eşit paylaştırmaz. 3) Hükümde adil değildir."

Bu sözleri işiten Hz. Sad şöyle karşılık verir:

"Rabb'im! Eğer bu adam yalan söylüyorsa ve sırf gösteriş olsun diye hakkımda bu iddialarda bulunuyorsa ben de onun hakkında Sen'den üç şey dileyeceğim.

1) Allah'ım bu adamın ömrünü uzat.

2) Bu adamın fakirliğini artır.

3) Bu adamı fitnelere uğrat."

Aradan yıllar geçer. Hadisenin şahidinden bu olayı duyan ve bu rivayeti bize ulaştıran kişi der ki: "Ben yıllar sonra bu adamı gördüm. İhtiyarlıktan kaşları gözlerine inmişti. O kadar yaşlanmıştı ki kaşları gözlerini örtüyordu. Fakirlikten kıvranıyordu. İnsanların verdikleriyle hayata tutunuyordu.

İnsanlar kendisine halini sorduğunda, "Beni bu hâle Sad'ın bedduası getirdi" derdi.

Allah'a emanet olun. Kalın sağlıcakla. 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları