Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
A.Öner PEHLİVANOĞLU

A.Öner PEHLİVANOĞLU

BAKIŞ

Mayıs 1919 günleri

m-kemal-ataturk-002.jpg

Değerli okuyucularım merhaba,

Kısa süre arayla iki bayramı birlikte kutluyoruz, Şeker Bayramı ve 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı.

Ben sizlere, bağımsızlığa giden büyük yürüyüşün başladığı Mayıs 1919 günlerini hatırlatmaya çalışacağım.

Mütareke ve İşgaller

Birinci Dünya Harbinde yenilgiye uğrayan Osmanlı İmparatorluğu, 30 Ekim 1918'de, harbin galibi devletler adına İngiltere ile Mondros Mütarekesini imzaladı. Mütareke'nin imzalanmasını izleyen dönemde harbin galibi devletler  Anadolu'nun bir çok yerini işgal etti.

·              13 Kasım 1918'de, İngiliz, Fransız, İtalyan gemileri istanbul'a geldi.

·              Mart 1919'da İstanbul işgal edildi.

·              Mart 1919 İngilizler Samsun'a asker çıkardı, Teğmen Hamdi takımı ile karşı çıktı,

·              İngilizler ve Fransızlar, güneydoğu Anadolu bölgesini işgal etti,

·              İtalyanlar, Batı Anadolu'da Fethiye, Marmaris ve Bodrum'u işgal etti.

·              15 Mayıs 1919'da Yunanlılar İzmir'i işgal ettiler.

 

*

Samsun ve Çevresinde Asayiş

Mütareke'yi izleyen dönemde, Karadeniz kıyılarında, Samsun ve dolaylarında asayiş bozulmuştu, o zaman bu kıyılarda azınlık olarak Rumlar yaşıyorlardı, hatta bir aralık Rumlar Doğu Karadeniz bölgesi Trabzon ve havalisi ile Samsun ve havalisini de içine alacak bir Pontus krallığı kurma çabasına kapılmışlardı. Bize göre, 1919'da İngiliz ve Fransız ve Yunan gemilerinin İstanbul ve Karadeniz kıyılarında dolaşmalarından cesaret alan Pontus militanları, Türk halkına saldırmaktaydı. Yunanlılar ve işgal kuvvetlerine göre ise Türkler, Karadeniz kıyılarında bulunan Rumlara saldırıyorlardı.

İngilizler, 9 Mart 1919 tarihinde Samsun'a askerî birlik çıkarmışlardı. Buna tepki olarak Türk Makinalı Tüfek birliğinden Hamdi adındaki bir teğmenin askerlerini alarak dağa çıkması dikkatleri bu bölgeye çekti ve İngiliz Yüksek Komiserliği'nin de Türk halkının silâhlandığı konusundaki şikayetleri üzerine 1919 Nisan'ında işgal kuvvetleri komutanı asayiş sorununu ileri sürerek Türk Hükümetine bir nota vermiş, bölgede güvenliğin sağlanması istenmişti. Önlenmediği taktirde bölgenin  işgal edileceğini ifade ediyorlardı. İşgal Kuvvetleri Komutanlığı bölgenin işgali için hazırlık yapmaktaydı.

 

Mustafa Kemal müfetttiş olarak atanır

Saldırılan, tedirgin edilen, öldürülenler Rumlar değil, Türklerdi, fakat bunu o zamanki hükümet ifade etmekten acizdi. Özetle, hükümet telaşa düştü ve gelişen olaylar ve tesadüflerin ve daha çok Mustafa Kemal ve arkadaşlarının hesaplı hazırlıklarıyla Mustafa Kemal'in, 9. Ordu müfettişi olarak padişah ve sadrazam Ferit Paşa tarafından bölgeye gönderilmesi gerçekleşti.

İsteyerek veya istemiyerek Mustafa Kemal'in ordu müfettişliği görevi padişah tarafından kabul edilmişti. Harbiye nezaretinde Mustafa Kemal için  görev emri hazırlanırken Mustafa Kemal görev emrine iki konunun mutlaka eklenmesini istedi. Birinci madde Samsun'dan başlayarak bütün doğu illerindeki kuvvetlerin emrine verilmesini, bu kuvvetlerin bulunduğu Vilayetler valilerine doğrudan emir verebilmeyi, ikincisi, bu bölgede bulunan askeri ve idari makamlara bildirimde bulunabilme yetkisinin dahil edilmesini istedi. Kazım Paşa'nın Harbiye nazırı ile kararlaştırdıkları görev ve yetki tanımında bunlar yoktu. Kazım Paşa, Mustafa Kemal'i tanır onun dostudur. Mühürlenmiş olan talimata iki maddeyi yazar. Mustafa Kemal mühürlenmiş evrakı alırken Kazım Paşa'nın son cümlesi; "Vazifemiz, çalışacağız." olur. Mustafa Kemal teşekkür eder, Kazım Paşa'nın yanından ayrılır.

Müfettişlik talimatı ile Mustafa Kemal'in emrine iki tümenli olan 3. Kolordu ve dört tümenli olan 15. kolordu verilir. Müfettişlik bölgesi Trabzon, Erzurum , Sivas, Van vilayetleri ile Erzincan, Samsun müstakil sancakları içine alır. Diyarbakır, Bitlis, Elazığ, Ankara, Kastamonu vilayetleri ile oralardaki kolordu Komutanları da görev sırasında bağlılıklarını bildirirler.

Mustafa Kemal hareketinden önce sadrazamla Teşvikiye'deki evinde verilen akşam yemeğinde vedalaşır. Mustafa Kemal sadrazamın akşam yemeğine Genelkurmay başkanı Cevat Paşa ile birlikte katılır. Yemek sonrasında, Sadrazam Ferit Paşa Mustafa Kemal'in emrine verilen kuvvetleri ve bölgeleri haritada görmek ister. Cevat Paşa konuyu geçiştirir, birkaç kelimeyle kapatır "zaten nerede kuvvet kaldı ki" der.

Yemek ve konuşma biter. Sadrazamın konağından çıktıktan sonra Mustafa Kemal ile Cevat Paşa arasında gece geç saatte ilginç bir konuşma geçer;

Cevat Paşa Mustafa Kemal'e;

"-Bir şey mi yapacaksın Kemal?" diye sorar,

Mustafa Kemal; "Evet bir şey yapacağım" der,

Cevat Paşa; "- Allah muvaffak etsin." der.

Mustafa Kemal; "Mutlaka başaracağız." cevabını verir.

Vedalaşır ve ayrılırlar.

Mustafa Kemal vedalaşmak üzere padişahı ziyaret eder. Padişah; Mustafa Kemal'e;

"Paşa paşa, şimdiye kadar devlete bir çok hizmetlerin oldu, bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir,(padişah önündeki tarih kitabını gösterir.)  bunları unutma asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden önemli olabilir. Paşa devleti kurtarabilirsin." der.

Mustafa Kemal İstanbul'da son gecesini annesi ve kızkardeşi ile geçirir akşam yemeğini beraber yerler. Bunun için annesi özel bir yer sofrası hazırlar, etrafına bağdaş kurarlar tıpkı Selanik'teki gibi akşam yemeğini yerler.

 

İzmir ve Urla'nın işgali

Yunanlar İzmir'in işgalinden sonra Bornova ve Karşıyaka'yı işgal ettiler. Buraların işgalini tamamladıktan sonra, Seferihisar, Urla, Karaburun  ve Çeşme ilçelerinin bulunduğu yarımadaya yöneldiler.

İşgalin ikinci günü 16 Mayıs'ta Urla'da yaşayan, çok önceden silahlanmış olan 800 kadar yerli Rum  

Türk  köylerine saldırmaya, tecavüz ve talana başladılar. Kuşçular, Kızılcaköy, Devederesi gibi Urla  çevresindeki köyler yakıldı,  yağmalandı. Urla iskelesine yanaşan bir Yunan torpidosundan  karaya çıkan Yunan askerleri,  Urla'nın önemli yerlerini kontrol altına aldılar.

Bu sırada Urla'da  56. tümene bağlı 173. Alay vardı. Bu alay 100 kadar askerden oluşuyordu, fakat depo, cephanelik gibi yerlere dağınık haldeydi. Rum saldırısı başladığında 173. Alay Komutanı Yarbay Kazım Beyin kullanabileceği sadece 18 er  mevcuttu.

Urla'da direniş ve esaret

Yarbay Kazım Bey birkaç jandarma ile takviye gelince, Yarbay Kazım,   Rum çeteleri ile 16-17 Mayıs günleri boyunca savaşır. Yarbay Kazım Urla ve çevresinde Yunan kuvvetleri ve Rum çetelerine karşı savaşırken İzmir'de Kolordu Komutanı Nadir Paşa, bulunduğu binanın pencere perdesini kullanarak  maiyetiyle birlikte Yunan işgal kuvvetlerine teslim olacakları işaretini verir. Nadir paşa ve maiyeti Yunanlılara teslim olurlar.

Urla'da, İzmir'den  gelen Yunan ordusuna bağlı bir bölük  ve bir İngiliz  yüzbaşının olaylara müdahale etmesiyle 17 Mayıs akşamı ateş kesildi. Bu sırada Urla iskelesine yanaşan bir Yunan savaş gemisinden daha fazla asker kıyıya çıkmaya başlamıştı.

Takviye alan Yunan askerleri, Türk milislerini bastırarak Urla kontrol altına alındı. Urla'daki Türk   askerlerinin ve yerli halkının bu ilk silahlı direnişi, Batı'da Yunanlarla ilk çarpışma kabul edilmektedir. Burada yaşanan olaylar, Mondros Mütareke Antlaşması  hükümlerine rağmen, Türk askeri birliklerinin ilk mütecaviz ve işgalcilere karşı koyma hareketiydi.[3

18 Mayıs günü silahlarına el konulan 173. Alay subayları ve erleri, esir alınarak İzmir'de üç gün önce tutuklanan diğer Türk askerlerinin yanına götürüldü.

 

Mustafa Kemal Karadeniz'de

Mustafa Kemal annesi ve kardeşi ile biflikte yediği akşam yemeğinin sabahında yani ertesi gün artık denizdedir. Karadeniz yolculuğu tatsız hatta endişeli geçer. Bandırma hantal döküntü bir vapurdur. Mustafa Kemal ve karargah heyeti vapura yerleşir. Mustafa Kemal'i en tedirgin eden günler İstanbul'dan Samsun'a kadar süren deniz yolculuğudur. Mustafa Kemal kaptana "sahile yakın bir rota çiz ve buna göre vapuru yürüt, tehlike görür görmez vapuru karaya sür bizi karaya çıkart" talimatını verir. Ne yazıkki 27 yıllık kaptan İsmail Hakkı Dursun bu suları tanımaz ve pusulası yoktur.

Mustafa Kemal Sinop'ta vapurdan iner ve Sinop'tan Samsun'a önce karayoluyla gitmeyi düşünür, mümkün olmadığını görür ve tekrar gemiye döner. Bir gecelik yolculuktan sonra Samsun'a varılır. Mustafa Kemal Samsun'a varışını;

"1919 senesi mayıs ayının 19. günü Samsun'a çıktım." ifadesi ile tanımlar.

Bu cümle büyük Nutkun başlangıç cümlesidir, bu cümle Türk kurtuluş hareketinin başlangıcını ifade eder.

19 Mayıs 1919, Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkarak, Türk Ulusunun bağımsızlık mücadelesini başlattığı gündür.

Samsun, Türk ulusunun, Mustafa Kemal'in önderliğinde, bağımsızlığını gerçekleştirmek üzere uzun yürüyüşünün başlangıç noktasıdır. Samsun'u, Amasya, Erzurum, Sivas, Ankara, Afyon ve İzmir izleyecektir

**

MUDANYA

Ali Galip TOKÇA anlatıyor;

Mütareke'yi izleyen dönemde Mudanya'ya sorgu hakimi olarak atandım. Mudanya'da kendimi yabancı bir ülkede gibi hissediyordum. Mütareke'nın getirdiği şartlar, Mudanya'da bulunan Rumları azdırmıştı, yerli Rumların davranışları ve taşkınlığı Türk ahaliyi çileden çıkarmaktaydı. En basit kahveci çırağı bile Türklere ve Türk hükümetine hakaretten geri kalmıyordu. Geceleri Türkler çarşıya çıkamaz hale gelmişti, Rumlar tarafından her sebep ve vesile ile olay çıkarılıyordu."

"Ben mütareke öncesinde göçe zorlanmış, mütareke sonrasında evlerine dönmüş hıristiyanların  şikayetlerini, kaybedilen mallarını, zarar ve ziyanları İttihat ve Terakki Partisi adına saptamak amacıyla görevlendirilmiştim."

"Mütareke şartlarını uygulamak ve bölgedeki hıristiyan halkın şikayetlerini araştırmak amacıyla İngiliz savaş gemileri sıksık Mudanya'yı ziyaret ederlerdi. İngiliz gemisinin her gelişi Rum ahalinin sevinç gösterilerine neden olurken, Türk ahalinin büyük üzüntüsüne sebep olmaktaydı."

Mayıs ayının son günleriydi, bir gün sabaha karşı bir Yunan harp gemisinin himayesinde koca bir şilepin sahilin açıklarında demirleme gürültüsü ile uyandık. Bizim olup bitenden haberimiz ve bilgimiz yoktu. İzmir Yunanlar tarafından işgal edilmiş, İzmir'deki Nadir Paşa ve Kolordusundan esir alınan 56. Tümene mensup Türk askerleri bu şileple Mudanya'ya gönderilmişti.

Sabaha karşı bütün Rumlar sahile dökülmüşler, zito, zito diye avaz avaz bağırıyorlardı. Biz de bu gürültünün etkisiyle uyanmış , denizde şilebi ve harp gemisini görmüştük. Bir müddet sonra gemiden bir Yunan zabiti sandalla karaya çıkarak doğruca kaymakamlık makamına geldi, şilepteki askerlerin Türk olduğunu ve tahliye edilmeleri gerektiğini ifade etti. Kaymakam bir kısım memurları durumdan haberdar ederek bizleri Liman Reisliği binasında topladı. Nihayet, kolordu komutanı olan Nadir Paşa ve birkaç yüksek rütbeli subay da bir sandalla gemiden çıkarak bizim yanımıza Liman reisliği binasına geldiler. Nadir Paşa, İzmir'in işgal felaketini anlatarak merkezden yani Harbiye Nezareti'nden hiçbir emir verilmediğini, hareket tarzının bildirilmediğini ifade ederek sorumluluğun Harbiye Nezaretinde olduğunu ifade etmeye çalıştı. Nadir Paşa konuşurken liman reisliği binasının kapısında genç yağız tenli bir Binbaşı belirdi;

"Paşam paşam bu facianın, felaketin baş sorumlusu sizsiniz. Koca bir Ordu'nun idaresi size aittir. Emir beklemeye lüzum yoktu. Böyle ani durumlarda kumandanlar kendi yetkilerini ve gerektiğinde her türlü fedakârlığı göze alarak bir çare bulurlar hatta icabında ölürler biz şimdi kabahati birbirimize atmakla sorumluluktan kurtulmuş olamayız, felaket felakettir, İzmir'in işgalinde direnebilirdik, yapılacak bir çok şey vardı.."

Genç subay konuşmasını bitirdi ayrıldı gitti sessizlik oldu. Hazır bulunanlar yorum yapmak istediler, binbaşı haklıydı.

Bir müddet sonra şilepteki askerler grup grup karaya çıkarıldılar her biri aç, sefil, üzgün ve perişan, ne yapacakları belirsiz başıboş bir haldeydi. Şilepten inenler arasında kadın ve çocuklar da bulunuyordu her biri perişan bir görüntü sergiliyordu. Gemilerden inenler, Mudanya eşrafından Lütfi beyin sağladığı imkanlar ile açlıkları giderildi. Askerler bir süre sonra toplanarak Bursa'ya sevk edildiler.

Mudanya'ya çıkanlar arasında,asker aileleri de bulunuyordu. Mülazım Cemil ve genç eşi Hatice şilepten perişan halde karaya çıktılar. Hatice hamileydi. Hatice bebeğini Bursa'da dünyaya getirdi.

 

MUSTAFA KEMAL SAMSUNDA,

Mustafa Kemal, Samsun'a gelişini Nutuk'ta şöyle değerlendirir.

"Baylar, içinde bulunduğumuz durum karşısında bir tek karar vardı. "O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak. Temel ilke Türk ulusunun onurlu ve saygın bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu, ancak tam bağımsız olmakla sağlanır. Yabancı bir ülkenin koruyuculuğu ve kollayıcılığı.... düşünülemez. Türkün onuru, kendine güveni ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşayamaktansa yok olsun daha iyidir.

Öyleyse ya bağımsızlık ya ölüm. İşte gerçek kurtuluş parolası bu olacaktı."

Mustafa Kemal Samsun'a gelişini Erzurum'da bulunan 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşaya, Ankara'da bulunan 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa'ya yazdığı şifreler ile;  "Bu topraklara yalnız asayiş görevi için gelmediğini." ifade ederek niyetini üstü kapalı olarak belirtmeye çalışır.

15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa'ya göndermiş olduğu mesajda, "İçinde bulunulan şartlardan  bir hayli üzgün olduğunu, millet ve memlekete borçlu olduğumuz en son vicdani vazifemizi yerine getirmek amacıyla bu görevi kabul ettiğini bir an evvel yüz yüze buluşmak arzu ettiğini  ifade eder.

Mustafa Kemal 25 Mayıs sabahı erken saatlerde eski bir Mercedes-Benz arabayla Samsun'dan ayrıldı. Yolda Kavak nahiyesinde durakladı ve oradan Havza'ya geçti. Havza'da Sıtkı hoca aracılığıyla halka ilk mesajını vermeye çalıştı halka hitap eden Sıtkı hoca şöyle sesleniyordu;

"Yangın sacaklığı sardı, yanıyoruz tek çaremiz silahla sarılmaktır derhal silahınızı temizleyiniz, silahı olmayan baltasını, baltası olmayan sağlam bir odunu eline alsın derhal saldırıcağız önce içimizdeki ekmek bilmez hainleri sonra da yurdumuzu işgal eden düşmanları temizleyeceğiz. "

Mustafa Kemal Havza'da halka her şeyi anlatmaya çalışır. Vatanın halini İstanbul'un padişahın halini düşmanların bize biçtikleri esirlik kaftanını, Rum çetelerini, Ermeni askerlerini, aha şurada şu dağın ardındaki Samsun'da daha şimdiden nöbet tutan İngilizleri birer birer anlatır sözleri hep şuraya çıkar; "asıl kendimize güvenmekten başka çaremiz yoktur." der.

Mustafa Kemal'in Havza'daki temaslarından İstanbul'daki işgal kuvvetleri tedirgindir, daha ilk günlerden itibaren onun geri çağırılması için Harbiye Nezareti'ne baskı yapar.

İşgal kuvvetleri Karadeniz ordusu başkomutanı general Milne, Harbiye Nezareti'ne yazdığı yazıda Mustafa Kemal Paşa ile emrindeki subayların vilayetlerde dolaşmaları halkın efkarını incittiği gibi askerlik yönünden Mustafa Kemal Paşa ve emrindekilerin çalışmalarına lüzüm görülmediğinden derhal İstanbul'a çağırılmaları.." talep edilir.

İşgal kuvvetleri Komutanlığı diretince o sırada Harbiye Nazırı bulunan Şevket Turgut Paşa Mustafa Kemal'e şu emri  göndermek zorunda kalır.

 

Mustafa Kemal paşa hazretlerine

9. Ordu Müfettişliğine,

"Stim botlardan biriyle buraya teşrifiniz rica  olunur."

 

Mustafa Kemal'in cevabı olumsuzdur. Harbiye nezaretine gönderdiği cevapta, Stimbot için kömür ve benzin yokluğundan bahseder ve "davet sebebinin açıklanmasını rica eder."

Gerçek olan Mustafa Kemal Samsun'a indikten sonra artık İstanbul'a arkasını çevirmiştir. 

Mustafa Kemal, "Ya bağımsızlık ya ölüm" parolası ile, 21 Haziran 1919'da Amasya bildirisini yayınlayarak "kurtuluş mücadelesini" başlatır. Bildiri şunları içermektedir;

"1. Vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığı tehlikededir.

2. İstanbul'daki Merkezi hükümet görev ve sorunluluklarını yerine getirmemektedir.

3. Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır.

4. Ulusun durumunu ve davranışını göz önünde tutmak ve haklarını ...bütün dünyaya duyurmak için her türlü etki ve denetimden kurtulmuş ulusal bir kurulun varlığı gereklidir.

5. Anadolu'nun her yönden güvenli yeri Sivas'ta ulusal bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır...

6. Doğu illeri adına 10 Temmuz'da Erzurum'da bir kurultay toplanacaktır..."

Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışı ve ardından Amasya bildirisi ile Türk ulusunun kurtuluş mücadelesi başlamıştır.

Türk ulusunun kurtuluşunu ve ardından T.C. Devletinin kuruluşunu gerçekleştiren başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnet ve şükran duyguları ile anıyor ve 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımızı en içten duygular ile kutluyoruz.

Sağlık ve esenlik dileklerimle.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları