Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehlika Figen Yazar

Mehlika Figen Yazar

Sonsuz Bilinç

Matrix'ten uyanabilmek

Hiç kendinizi sürükleniyormuş gibi hissettiniz mi? "Hep aynı" dediğiniz bir döngü ya da sıkışık bir hayat tarzı?  O zaman gelin bunun neden olduğunu "MATRIX" penceresinden anlatmaya çalışayım.

Matrix Filmini bilmeyen yoktur sanırım. Filmde insanlık bir robot üretime başlar, sonra bu akıllı robotlar zamanla yine insanların ürettiği yapay zeka sayesinde kontrolü ele alır. İnsan ve robot savaşına dönen bu süreç, insanoğlunun aleyhine işlemeye başlar. Bunun üzerine insanlar robotların enerji kaynağı olan güneşi yok etmek için gökyüzünü karartmaya karar verir. Ancak o anda kendi felaketlerini başlattıklarının farkında değillerdir. Çünkü insanlığın da yaşamak için güneşe ihtiyacı vardır. Böylelikle robotlar farklı bir enerji kaynağına ihtiyaç duyarlar ve insanlardan beslenmeye karar verirler. Karşılığında da insanlara istedikleri eski normal hayatlarını vererek sanal bir alem olan Matrix'i inşa ederler.

Artık bu noktadan sonra insanlar doğmayan ve makine tarafından üretilen bir canlıya dönüşür ve uyutularak matrix'in içinde var olur. Matrix'ten çıkış iki şekilde olur. Birincisi dışarıdan bir müdahale ile, ikincisi ise kişinin kendi sınırlarını kırarak matrix'ten uyanması aracılığı ile. İşte matrix budur. İnsan beynine sürekli sinyal göndererek yaşadığı sanal alemi gerçek zannetmesine yarayan bir program. (kaynak:Figurex.net)

Şimdi gelelim bizim hayatımızdaki matrixlere. Kalıplar, kurallar, normlar, tabular, tanımlamalar, doğrular, yanlışlar, dayatmalar, kapitalist bir dünya düzeni, devlet yönetimleri ve gerçek diye tabir ettiğimiz yalanlar… Her birimiz bu dünyaya bir amaç için gelmişizdir. Ancak bu uyurgezer gibi yaşadığımız hayatın bizlerde yarattığı duygu ve hislerden çıkamadığımız bir sanal dünyada yaşıyoruz. İnsanoğlu yıllar boyunca bu matrix sanallığından çıkmanın yolunu aramıştır. Felsefeler, filozofların arayışları, bilim insanları, dinler, öğretiler, ezoterik bilgiler vs. Her biri bu hayatta neyi fark etmemiz gerektiğini anlamamıza yönelik birer yol gösterici olmuştur. Ancak asıl arayış insanoğlunun kendini öğrenme yolculuğudur. Mevlana'nın dediği gibi "Ölünce zaten uyanacağız, asıl önemli olan ölmeden uyanabilmektir."

Peki nasıl uyanacağız? Elbette seçim yaparak. Gerçekten uyanmayı seçerek. Tıpkı Matrix filmindeki Neo'nun kırmızı ve mavi hap arasında yaptığı seçim gibi. Sonra bildiklerimizin ötesinde, sanal alemin ötesinde olanı keşfederek. İllüzyonları fark ederek. Bunun tek anahtarı "Soru sormak ve niyet etmek"

Evet yanlış duymadınız. Soru sormak ve niyet etmek. Soru sormanın ilginç bir şekilde olanın ötesindeki olasılıklar ve gerçekliği fark etmemizi sağlayan bir gücü vardır. Niyet de keza aynı şekilde bizim içimizdeki bir oluşumu aktif hale getirir.

Her şekilde soru soran insanlar yeni keşifler yapar ve hayatlarına yenilikler katar. Aslında bu kadar kolay. Her bir soru bir katmanımızı aşmamızı ve dar olan bilinç kabımızın alanının açılmasına neden olur.

Bunu günlük hayatımıza nasıl taşırız peki? Genelde her bir sorunun cevabı vardır bizlerde. Konuşmayı anlatmayı, akıl vermeyi yorum yapmayı  çok severiz. İşte bunların hepsi matrix sanallığında kalmamıza neden olur. Çünkü bakış açımız bizim realitemizi oluşturur. Bütün bu yorum ve cevaplar, o durum ile ilgili bir gerçeklikler yaratır. Halbuki soru sorduğumuz zaman bir şeyler harekete geçer. Bilinmeyenin keşfini bulmakla kalmaz bizi otomatik pilotta tutan matrix programlarımızdan da özgürleşme olanağını sağlar. Tüm bu uyanışların adına idrak deriz. Her bir idrak, matrix'ten özgürleşmek demek olur. Ancak o zaman uyanışa geçerek varoluşumuzu fark etmeye başlarız.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları