Masumiyet
Sezen Aksu
Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece
Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna
Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık her şeye
Anneni daha sık anımsıyorsan hatta anlıyorsan
Kalbini bir mektup gibi buruşturulup fırlatılmış
Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan
İçindeki çocuğa sarıl
Sana insanı anlatır
Eller günahkâr
Diller günahkâr
Bir çağ yangını bu bütün
Dünya günahkâr
Eller günahkâr
Diller günahkâr
Bir çağ yangını bu bütün
Dünya günahkâr
Masum değiliz hiç birimiz
Masum değiliz hiç birimiz. Diyerek sesleniyordu bizlere…
Zıtlıkların birbirlerini dengelediği bu dünyada, bizlere verilmiş sayılı gün ve nefesle, bazen hiç istemez isekte bir şekilde günümüzü doldurup, geldiğimiz bu diyardan göçüp gideceğiz. Dünya denilen hapishanenin duvarlarına çentik olarak attığımız günlere, şöyle bir geriye baktığımızda hepimiz adına "Büyüsü bozulmuş masumiyetler" göreceğiz.
İyinin karşılığı olan kötülüğün ana sebebi olan büyüsü bozulmuş masumiyet…
Evimizi, çevremizi, mahallemizi, semtimizi, şehrimizi, ülkemizi ve dünyamızı kaosa sürükleyen, gözyaşı, kalp ağrısı, vicdan muhakemeleriyle dolu bir kaosa sürüklenmemize sebeb olan, o kaostan kurtulmak yerine bu kaosun devamı olması için, tüm masumiyetleriyle hayata merhaba! Diyen çocuklarımızı da aynı ortama sürükleyenler.
Hepimiz bu dünyaya, bizlere bahşedilmiş tertemiz bir "masumiyetle" geliyoruz. O masumiyeti koruyabilseydik eğer bugün, daima şikayet içinde olduğumuz tüm konulardan uzak, daha yaşanır bir dünyada olacaktık. Ama bizler "içimizdeki şeytan" dediğimiz "Nefsi" duygularımızın mahkumu olunca, baş döndüren bir hızla yok etmeye başladık önce kendi etrafımızı sonra ise dünyayı.
Dünyada görülen tüm olumsuzlukların sebebi, yaşadığımız mahkumiyetin ruh haliyle yaptıklarımızdır.
Kendimizdeki mahkumiyeti görmeyip, başkaları üzerinden söylemlerde bulunarak yıkmaya devam ediyoruz etrafımızı.
İşin kolayını yapıyoruz yani, halbuki zor olanı yapabilsek!
Dünya üzerindeki bu yıkımın başlangıç noktası ise insan gönlüdür.
Hz. Mevlâna Muhammed Celâleddin Rûmî (k.s.);
"Bir defa kalb kırmak, Kâbe'yi alt üst etmekten daha kötüdür… Zira Kâbe'yi Hz. İbrahim inşa etmiş, gönlü ise Allah yaratmıştır." buyurmuştur…
Eğer yapabilirseniz şöyle bir etrafınıza bakın ve yıkıp geçtiğiniz, birer viraneye çevirdiğiniz, geride kaç tane gönül bıraktınız? Daha da kötüsü bu gönülleri tekrar yalansız, dolansız tekrar kazanmak adına kaç tanesinin masumiyetinizle kapısını çaldınız.
Cevabınız hiçbiri değil mi? O zaman hiç şikayet etmeyiniz, neden böyle bir dünyada yaşıyorum? Neden etrafımdakiler böyle? Diye.
Kendi ellerimizle, dilimizle, gönlümüzden geçenlerle bu karanlığı, yaşanmaz, çekilmez dünyayı oluşturduk.
Kendi elleri, kendi dilleri ve gönülleriyle masumiyetini kaybetmişler bir arada olduğu "kayıp bürosu" dünyası kısacası, şu kalan sayılı nefesi alıp vermeye çalıştığımız dünya.
Ve kayıp bürosunda şimdi başka çetele tutuyoruz, geriye kaç masum kaldı diye!
Unutmayalım ki! Her şeyin tek bir sahibi var ve sadece ona hesap vereceğiz hem de herhangi bir yalana sığınmadan…