Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehlika Figen Yazar

Mehlika Figen Yazar

Sonsuz Bilinç

Makrokosmos dünya

Önceki hafta size yazımda mikrokosmos dünyamızın kapılarını aralamıştım. Şimdi de sizlere  makrokosmos dünyamıza doğru bir yolculuk yaptıracağım. Yalnız yapacağımız yolculuk öncekinden biraz daha farklı olacak. Neden mi? Çünkü bu yolculuk direk benim yaşadığım bir deneyimim olduğu için.

Bir kaç yıl önce bir Access eğitimimde derin meditatif halinde benden bilincimin bedenimin dışına yansıtmam söylenmişti. Öyle ki, bedenimin en dış noktasındaki auramı yavaş yavaş genişletmemi,  bulunduğum odayı ve sonra binayı kaplamaya başlamam istenmişti.  Sonra etraftaki caddeler, sokaklar, evler, arabalar derken bütün şehri kaplamaya ve genişlemeye devam ettikçe tüm ülkeyi, dağları denizleri, ovaları kıtaları kaplamaya devam etmiştim. Artık dünyadan çıkmış ve gezegenleri, güneş sistemini, yıldızları da kaplamıştım.

Bu çalışma o kadar gerçek gibiydi ki kendimi derin trans halinde genişletirken bedenimin de frekansının titreşimiyle ahenkli bir şekilde dans eder gibi uyumlu olması, o an için hiç de şaşırtıcı bir durum olmamıştı.

Sanki bu yolculuğu hep yapıyormuş gibiydim ve  bilindik tanıdık duygumla yolculuğumun olağanüstü akışına kendimi kaptırmaya karar vermiştim. Tüm bu süreçte birden hayatımda olup biten ve sorun olarak,  mutsuzluk olarak gördüğüm herşeyin aslında bir toz zerresi kadar bile olmadığını fark etmiş,  içimde büyüyen bu huzurun gerçekte sevginin muhteşem gücüne bağlı olduğunu anlamıştım. Kendimi sevgi dolu ve muhteşem hissediyordum. O an için herşey olmayı deneyimliyordum. Okyanusun bir damlasıyken okyanus oluvermiştim.

Yolculuğum hala devam ediyordu. Böylelikle yıldızları, galaksileri de geçerken içimdeki kudretin büyüklüğü tüm bedenimi sarmıştı. Ben evreni, evren beni kaplıyordu. Bu işin sonu nereye varacaktı bilmiyordum. Artık tüm evreni de küçültmüş, hepsinden kendimi büyük yapmıştım. NASA'nın bile bu kadar ileriye gidemediği o sonsuzluğa doğru ilerlerken hiç bir referans noktam olmamasına rağmen herşeyi çok net görüyordum. Sonra evren de küçüldü küçüldü ve sanki son noktaya gelmiş gibi düşünmeye başlamıştım ki, tıpkı Truman Show filminde olduğu gibi "Jim Carey'nin yapay küresinin sonuna mı geldim?" diye düşünmeden edemiyordum. Son sınır neydi acaba?

Artık son noktaya kadar bilincimi genişlettigimi düşünürken bir adım daha genişlemeye karar verdim ve kendimi durdurmadım. İçimdeki merak gittikçe büyüyordu.

İşte o anda hiç ummadığım bir dünyanın içinde buldum kendimi. Şaşkınlık ve idrak gözyaşlarımın dökülmesine neden olmuş, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Ancak bu ağlama hissi sıradan değildi. Gerçek olan beni keşfetmenin vermiş olduğu bir zafer duygusu, belki de tüm bilinmeyenlerin seffaflaşmasının kanıtı gibiydi. Evet yeni keşfettigim dünya aslında çok da yabancı görünmüyordu.  Çünkü kendimi bir anda hücre çekirdeğimin içindeki alanda buluvermiştim. Evet yanlış duymadınız. Hücre çekirdeğimin içinde var oluyordum. 

Sınırları zorladığım için bir anda kendime açılan bir dünya ile karşılaşmıştım. Şaşkınlık tepkimi gözyaşlarımla göstermeye devam ediyordum. Hayatımın idrak dediğimiz nadir anlarından birini yaşıyordum.

Tüm sözler, felsefeler, burada benim için anlam kazanmıştı. Sonsuzluğun döngüsüne birebir şahit olmuştum. Gerçekten bütün evren benim içimdeyken, ben bütün evrenin içindeydim. Bunun matematiği yoktu. Biyolojisi, fiziği... Bu bilgiler sadece içimizde yüksek zekamızda saklı kütüphanede vardı. Herşeyin var olduğu yerde.

Makrokosmosun sırrının mikrokosmos dünyasına açılan sihirli dünyasını sizlerle paylaşmak istedim.  Umarım bu deneyimim sizlere de ilham olur.

 Acaba gerçekten siz de kendi içinize yönelseniz, belki siz de bambaşka dünyaların kapılarını kendinize  açabilir misiniz? Ne dersiniz?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları