Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehlika Figen Yazar

Mehlika Figen Yazar

Sonsuz Bilinç

Kendinizi yeniden keşfedin

Kendinizi ne kadar tanıyorsunuz? Hiç düşündünüz mü? Gerçekten siz kimsiniz? Günlük yaşantımızın içinde öyle bir hayat yaşıyoruz ki gündemler değişse de şu hayat girdabı bir türlü değişmiyor. Bazen eşimiz, annemiz, babamız, bazen arkadaşlarımız zihnimizi meşgul ediyor. Bir yargı mekanizmasının içinden bakıyoruz hayata. İlişkilerimizi de bu çerçevede şekillendiriyoruz. İnsansak eğer bunlar olmak zorunda. En çok karşılaştığımız olgu da "haklı/haksız olma" ya da "doğru/yanlış" olma durumları. Kendi doğrularımızla baktığımızda karşı tarafları da ötekileştiriyor ve sonra da bazen savaşan ilişkilere dönüştürüyoruz hayatı. Daha da bitmiyor bu süreçler. Haftalara günlere uzanıyor ve geçmişin pençesine takılıveriyoruz sonrasında. Pişmanlıklar, suçluluklar ya da keşkeler bizi ele geçiriveriyor. Bir de geçim mücadelelerimiz var. Çalışmak ve para kazanmak zorundayız. Ancak hak ettiğimizi alamamanın mutsuzluğu yüzümüze yansıyarak yaptığımız işi yürütmeye çalışırız. Hep zorunluluklardan işler hayatımız. Bir türlü bitmez giderler. Bir yandan tüketiriz bir yandan da nasıl üreteceğimizi düşünürüz. Bu sürüklenme son nefesimize kadar sürer gider. 
İnsanoğlu her ne kadar bireyselmiş gibi görünse de aslında sosyal bir varlıktır. Kendisini başkalarının gözüyle görmeye çalışır. Bazen onaylanmak ister. "Beni onaylasınlar. Beni takdir etsinler. Toplumda saygın olayım. Herkes beni sevsin". Ancak unuttuğumuz küçük bir detay var. Biz kendimizi ne kadar onurlandırıyoruz gerçekten? Dışarıdan kendimize baktığımızda ne kadar kendimize saygı duyuyoruz?
Toplumun düzen noktalarında herkesin bildiği bir bakış açısı vardır: "Mütevazı ol. Kendini övme. Kendini önce düşünme. Her zaman fedakâr ve özverili ol. İşte o zaman sen iyi bir insan olursun. Kendine öncelik verirsen bencillik yapmış olursun ve bu kötü bir şey." 
İşte bu değerlerle büyütüldüğümüz için insanların bizi onurlandırması için çabalar ancak kendimize hak ettiğimiz değeri vermemek için de elimizden geleni yaparız. Bu şu demek değil elbette "Sadece kendimi düşüneyim ve diğer insanların haklarını yok sayayım". Tam tersi önce sevmeye kendimizden başlamalı ve yaydığımız sevgi enerjisini tüm etrafımıza yansıtmalıyız. O zaman ne oluyor biliyor musunuz, kendimizi sevdiğimiz için içimizde kocaman bir sevgi topu oluşuyor ve çevremize de bu sevgi topunun ışığından bakma durumunu yaratıyoruz. İnsanları da, hayvanları da, bitkileri de sevmeye ve onların yaşam alanlarına saygı duymayı öğreniyoruz. Sevgi içimizde kocaman oluyor ve aslında sevginin bu realitede en kutsal ve en güçlü enerji olduğunu fark ediyoruz. 
Evet gerçekten kendimizi ne kadar tanıyoruz? Benliğimizi ne kadar kapasite ile fark ediyoruz? O zaman şimdi hemen otur bir koltuğa ve odaklan içsel dünyana. Hisset nefes alıp verişini. Derinleştir zihnini. Kalbinin ritmik melodisine kapıl o anda. Sessizliğin kulaklarında çınlayan tınısını duy. Her bir hücrenin birer canlı olmasından öte daha büyük bir bilince yani ilahi kaynağın kutsallığına bağlı olduğunu fark et. Böylelikle artık uyanmanın bedeninde yarattığı müthiş büyüyü hisset. Artık kendini keşfet. Çünkü sen değerlisin. 
 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları