Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehlika Figen Yazar

Mehlika Figen Yazar

Sonsuz Bilinç

Kendimizi ve başkalarını affederek nasıl özgürleşebiliriz?

İçinizde eğer hayatın akışına karşı direnç oluşturursanız, bu tıkanıklık bilinçaltınızı karıştıracak ve her türlü olumsuz durumun ortaya çıkmasına neden olacaktır. İlişkiler bizim aynalarımızdır. Hayatta her şey ilişkilerden oluşur. Her şeyle ilişkimiz vardır. Şu anda bile okuduğunuz bu yazı ile benimle ve düşüncelerimle ilişki içerisindesinizdir. Kendinizle olan ilişkiniz, çocukluğunuzdan etrafınızdaki yetişkinlerle olan ilişkilerinizle doğrudan bağlantılı olur. Yetişkinlerin bize olumlu veya olumsuz davranışları, şimdi kendimize olan davranışlarımızla aynı olur çoğunlukla. Bir an için kendinizi suçladığınız zaman kullandığınız sözcükleri düşünün. Ana babanızın sizi azarladıkları sözcüklerle aynı değil mi? Sizi övdükleri zaman hangi sözcükleri kullanıyorlardı?

Belki de sizi hiç takdir etmediler. Bu nedenle kendinizi nasıl takdir edeceğiniz hakkında hiçbir fikriniz yoktur. Anne ve babalarınızı suçlamıyorum. Çünkü onlar da kurbanların kurbanlarıdır. Yani onların anne babaları da onlara aynı şekilde davranmışlardır. Tabii ki onlar da sadece bildikleri ve öğrendikleri değerleri bizlere aktarmıştır. Düşünsenize insan hiç bilmediği bir şeyi başkasına yansıtabilir mi? Tabii ki de hayır. Dolayısıyla eğer anne ve babanızdan sevgi göremediyseniz ya da sizi değerli gibi hissettirmedilerse mutlaka onların da ebeveynleri de onlara aynı şekilde davranmıştır. Bu nedenle anne ve babamızla olan ilişkimizle bağlantılı olan takıntılarımızdan kurtulmadan, istediğimiz gibi bir ilişkiyi yaratmakta asla özgür olamayız. İlişkiler bizlerin aynasıdır demiştik. Kendimize çektiğimiz şeyler daima ya sahip olduğumuz özelliklerin ya da ilişkiler hakkındaki inançlarımızın aynası olur. Bu patron, iş arkadaşı, memur, arkadaş, sevgili, eş veya çocuklarımızla ilişkilerimiz için de geçerlidir. 

Şimdi bir bakın. Hayatınızda sizi incittiğinizi düşündüğünüz kişiler var mı? Özellikle anne ve babalarımızın olumsuz davranışları. Eğer var olduğunu düşünüyorsanız o zaman mutlaka onları affetmelisiniz. Bu affetmeyi gidip boynuna sarılın anlamında asla söylemiyorum. Burada önemli olan o kişilere karşı hissettiğiniz duygulardan özgürleşebilmek. Çünkü olumsuz duygular bizleri daha da diplere çeker ve bu duygular çok ağır bir enerjidir.

Kin, nefret, öfke, kızgınlık gibi ağır enerjiler sizde olumsuz bir enerji oluşmasına neden olur ve ciddi hastalıklara bile davet çıkartabilir. Bu nedenle affetmek ağırlığını hissettiğiniz yükleri içinizde özgürleştirmek yani bir nebze kendinizi daha hafiflemiş hissetmeniz demektir. Ama en önemlisi kendinizi affetmektir. Çünkü bazen öyle anlar olur ki kendimize karşı oldukça acımasız oluyoruz. Suçluluk duygusu içimizi yakıp kavurur. Bazen o duyguları unutmaya çalışıp üstünü örtmeye çalışırız ancak üstünü örttükçe o duygular içimizi kemirir ve içten içe sinsice bedenimize ve hücrelerimize zarar verir.

Hayat prensibinin sınırsız bir affediciliği vardır. Parmağınızı kestiğinizde sizi affeder. İçinizdeki bilinçaltı zekâ, kesilen parmağı onarmak için hemen devreye girer. Yeni hücreler kesiğin üzerinde köprüler oluşturur. Asla sizi suçlamaz. Ya da zararlı bir organizmadan mikrop kaparsanız, hayat sizi affeder ve hemen istilacının çevresini kuşatıp onu yok eder. Kısacası bunun gibi her konuda hayat size kin duymaz. Sizi her zaman affeder. Eğer doğayla uyum içinde olduğumuzu düşünürsek onunla iş birliği yapmalıyız. Sağlığı, canlılığı, uyumu ve huzuru size geri getirir. Çünkü öbür türlü olumsuzluklar, acı veren anılar, acımasızlık ve kötülük, hayat prensibinin içinizdeki serbestçe akışını engeller. Bu nedenle tüm bu anlattıklarımı hayatınıza geçirirseniz, ya da bununla ilgili profesyonel yardım alırsanız o olumsuz duygulardan özgürleşmeyi ve sırtınızda bir yük gibi hissettiğiniz tüm suçluluk hissinden arınmayı sağlayabilirsiniz. Dolayısıyla da, diğerlerine karşı daha pozitif bir davranış içinde olur ve onlarla tartışmak yerine onlara katkı olmaya gönüllü olabilirsiniz.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları