Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehlika Figen Yazar

Mehlika Figen Yazar

Sonsuz Bilinç

Kendi gücünün ne kadar farkındasın 2

Zihnimiz düşündüğümüzü hedef alarak gerçekleştirdiği için başarılıdır. Çoğumuz düş kırıklığına uğramamak için "Ben bu işin olmayacağına kendimi hazırlayayım da, olmazsa üzülmem, olursa da sürpriz olur, sevinirim" der.

Kaçımız  bunu yapıyor? Halbuki böyle bir söylemde bulunduğumuz an kendimize olumsuz bir programlama yapmış oluruz. Sonuçta o iş olmuyor ve biz diyoruz ki ''Ben zaten bunun olmayacağını biliyordum''. Çünkü biz zaten kendimizi o işin olmayacağına, olmadığında da üzülmeyeceğimize programlamıştık...

Bu konularla ilgili bilim insanlarımız hayvanlar üzerinde bazı deneyler yapmışlar. Bunlardan bir tanesi, pirelerle ilgili deneylerdir.

Pireleri kavanoza koymuşlar ve bir deney yapmışlar… deneyde içinde pirelerin olduğu kavanozun altında ısı vermişler. Isı kavanozu sıcak hale getirdikçe pireler yanmamak için zıplamaya başlamışlar. Ancak kavanozun kapağı kapalı olduğu için her defasında pireler kavanoza çarpmış. Fakat bir süre sonra artık pireler kavanoza çarpmamak için biraz daha aşağı yüksekliğe kadar zıplamaya başlamışlar. Yani zihinlerinde en üst sınır olan bir yüksekliği benimsemişler. Böylelikle kavanozun kapağına çarpmamaya başlamışlar. Deneyin bir sonraki kısmında ise kavanozun kapağını açmışlar. Ancak pireler bu yeni durumu benimsemek yerine hala kendi zihinlerinde üst sınır olarak belirledikleri yere kadar zıplamaya devam etmişler. Halbuki bir iki santim daha yukarı zıplasalar özgür olacaklar ve gidecekler.

Yine başka bir örnek verirsek Bir sirkte yavru bir filin ayağına ip bağlamışlar. Fil ilk başka bu ipten kurtulmaya çalışmış ancak gücü yetmediği için o ipi kopartamamış. Bu olay günler haftalar aylar sürmüş. Fil artık pes etmiş. O ipi kopartamayacağını artık bilinçaltında programlamış. Yıllar geçtikten sonra fil devasa büyüklükte ve güçte olmasına rağmen ayağına aynı ip bağlandığında asla o ipi kopartıp kaçmaya çalışmamış. Çünkü artık bilinçaltında o ipin kopamayacağını inandıran bakış açısı varmış.

İşte psikolojide buna öğrenilmiş çaresizlik diyoruz. Acaba hayatınızda olamayacağınıza inandığınız sınırlarınız ne kadar yükseklikte?

Ne yazık ki insanların çoğu kendilerine inanmıyor ve güvenmiyor.  Bir insan gerçekleştirebilme özelliğine sahip olduğuna inanmadığı şeylere sahip olamaz. Kişi ''nerede bende o şans'' şeklindeki inancıyla bu isteğine layık olmadığını her defasında gösteriyor. Eğer hayatımızda olmasını istediğimiz hedeflerimiz ve hayallerimiz varsa, tüm bunları, hak ettiğimize kendimizi inandırmamız gerekiyor.

Hayatın yasası, İnanç Yasasıdır. İnanç, zihinde düşünce gibi algılanır. Kişi düşündükçe, hissettikçe, zihninde canlandırdıkça ve inandıkça, zihninin ve bedeninin durumu ile koşulları da ona göre şekillenmeye başlar. 

Bu inanç yasası, dünyadaki bütün dinlerin de gizli ilkesi olmuştur.   

O nedenle hedefimizi gerçekleştirmek için bizleri kısıtlayan inançları temizlemeliyiz.

Kısıtlamalar yaşamda başarılı olmamızı engeller. Karakterimiz, kişiliğimiz, inançlarımız yaşamımız anne karnından itibaren başlayarak ailemiz, okul, toplum, din veya kurduğumuz ilişkiler tarafından oluşturuluyor. İnsanlar önceden var olan inanç sistemleriyle inşa edilmiş olarak büyüyorlar.  Örneğin; bir baba kızına sağlıklı ve iyi beslensin diye sürekli olarak "benim çocuğum yemek yerse babası onu çok sevecek" dediğinde orada çocuk için bir inanç kaydı oluşur. "Ben çok yemek yersem babam beni sevecek". Burada 0-3 yaş arası çok önemli bir dönem. Çocuklar anne ve baba sevgisini aşırı derecede hissetmeye ihtiyaç duyar. Bu nedenle çocuk büyür ve aslında babasını yemek yediği için değil de onu her zaman sevdiğini fark eder, ancak bunu dış bilincinde öğrenir. Bilinçaltının derinliklerinde dipte dipte küçük yaştaki o kayıt hala devam vardır ve çocuk sürekli yemek tüketmeye devam eder. Sonra  kilo vermeye çalışır diyet ya da sporla ancak geçici olarak zayıflar ve eninde sonunda bedeni onu hep şişmanlatmaya çalışır. Çünkü çok yemek yerse babası tarafından sevilecektir.

Benzer bu durumlar aşkta, insan ilişkilerinde para, iş ve diğer alanlarda, kısacası insanları ilgilendiren tüm alanlarda olabilir. Burada bilinçaltımız doğru ya da yanlışı ayırt edemez ve olaylara düz mantık olarak bakar. Amacı bizleri korumaktır. Sizin bilinçaltlarınız acaba hangi programlamalar ile engeller yaratıyor? Lütfen kendinizi sorgulayın. Bu işin sırrı kendimizi sorgulamaktan geçiyor. Genelde bizler yanlış olduğunu düşündüğümüz durumlarda hep başkalarını suçlarız ve sorumlu tutarız. Halbuki bu da kolektif bilincin bizlerde oluşturduğu bir programlamadır. Kendimize dönüp bakmayız. Hep karşımızdaki kişileri sorumlu tutar ve onları yargılarız. Halbuki ya tam tersiyse?

Mesela, korkularımız, endişelerimiz, değersizlik, özgüven gibi yine bizleri engelleyen inanç kalıpları da aynı yaşlarda oluşur. Biz bunlara çekirdek inanç deriz. Artık hayatımız ve olaylar bir döngü gibi sürekli o çekirdek inanç kalıplarının üzerine inşa edilir. Ve bu inanç kayıtları hayatımızda kendilerini daima hissettirir. Nasıl mı? Olumsuz olayları tesadüfmüş gibi hayatımızda yaşayarak.

Bazen kişi güzel para kazanır ama mutlaka bir şekilde giderleri fazla olur ve iki yakası bir araya gelemez. Ya da toplumda onu değersiz hissettirecek kişiler ya da kişi ortaya çıkabilir. Ya da hep benzer karakterlerde eş veya sevgili karşısına çıkabilir. Sürekli yaptığı işi bir şekilde batırabilir. Bunun dışında fobiler, korkular, endişeler, kaygılar gibi psikolojik boyutlara kadar ulaşabilecek inanç kalıplarını da bu örneklerin arasına koyabiliriz.

Burada bir sarmal düşünün, kısırdöngü gibi sürekli dönüyor. Sadece sarmal şeklinde. Çünkü bu programlamalar bizlerde his şeklinde kendini gösterir. Bilinçaltımızın dillerinden birisi de bedenlerimizde meydana gelen hislerdir. O nedenle nasıl hissederseniz o şekilde düşünürsünüz. Devam edecek

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları