Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
A.Öner PEHLİVANOĞLU

A.Öner PEHLİVANOĞLU

BAKIŞ

Kazakistan'a farklı bakış: Hazar havzasının jeopolitik değeri

1991 yılından sonra Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Moskova'nın en temel önceliklerinden biri, Hazar'da bulunan petrol ve doğal gazın denetimini sağlamak ve eski Sovyet ülkelerindeki nüfuzunu devam ettirmek olmuştur. Bu süreçte ABD ve Avrupa Birliği (AB) ise güçlü petrol şirketleri ve yeni petrol boru hatları projeleri ile Moskova'yı enerji konusunda etkisizleştirmeyi amaçlamıştır. Gelişen ekonomisi ile sürekli olarak enerji ihtiyacı artan Pekin yönetimi için de Hazar bölgesi ve devletleri önemli bir alternatif hâline gelmiştir. 1990'lı yıllarla birlikte Hazar'daki zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarının uluslararası petrol şirketleri tarafından işletilmesiyle birlikte, bu bölge tüm bölgesel ve küresel güçler için mücadele alanı haline gelmiştir.

Dünya petrol rezervinin %10'una sahip Hazar havzası, 200 milyar varil civarında olan petrol rezervleri ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) rezervlerinin 3 katı seviyesinde. 1990 öncesinde Moskova ve Tahran arasında paylaşılan Hazar petrolleri SSCB'nin dağılması ile Azerbaycan, Türkmenistan, İran, Kazakistan ve Rusya arasında paylaşılır hale geldi.

Beş egemen devlet ve İran 12 Ağustos 2018'de yaptıkları anlaşma ile Hazar'ı paylaştı ve böylece paylarına düşen petrol ve doğalgaz yataklarını işletme hakkı kazandılar. Bu beş devlet ülkelerinin payına düşen enerji kaynaklarını işletmek amacıyla Batılı şirketler ile yaptığı anlaşmalar Batı ülkelerinin bölgeye girmesine zemin hazırladı. 1991 öncesinde çoğu Rusya'nın kontrolünde bulunan Hazar havzasının enerji getirisi 1991 sonrasında başta Kazakistan olmak üzere beş devlet arasında paylaşılır oldu. Rusya'nın kabullenmekte zolandığı konu bu. Bölgedeki enerji kaynakları üzerindeki kontrolü kaybeden Rusya, bölgedeki çıkarlarını korumak için batı ile bölgede mücadeleye başladı. Böylece Hazar havzası, bölge ülkeleri ve bölge ülkeleri ile işbirliği yapan Batı ülkeleri ile rekabet ve güç mücadelelesinin yaşandığı bir saha haline geldi.

Hazar havzası, sahip olduğu enerji kaynaklarının yanı sıra Doğu-Batı arasındaki enerji transferinde bir köprü olma özelliği taşımaktadır. Bu da hem bölge içi hem de bölge dışı aktörlerin müdahalelerine neden olmaktadır. Bölgedeki enerji koridorunu kontrol etmek, bölgedeki enerjiyi kontrol etmek anlamına geldiği için bütün aktörler, bölgedeki boru hatlarının kontrolünü ele geçirmek için oldukça çaba harcamaktadır. Bölge ülkelerinin denize çıkışı olmadığından Hazar havzasındaki petrol ve doğalgaz taşımacılığında en önemli unsur boru hatları olmuştur. SSCB döneminde yapılan bütün boru hatları Rusya merkezli olduğundan, Soğuk Savaş sonrası enerji taşımacılığı Rusya kontrollü gerçekleşmektedir. Rusya'nın bu hâkim gücünü kırmak isteyen Batı, yeni alternatif boru hatları projeleriyle enerji ulaşımına devam etmek istemektedir. Burada önemli olan konu ise var olan enerjinin kontrolünün ve güvenliğinin yanı sıra yapılan ve yapılması planlanan boru hatlarının güvenliğinin sağlanmasıdır. Jeopolitik anlamda da Rusya, kendisine yönelik faaliyetlere karşı terörizm ve çatışma kartlarını kullanmaktan çekinmemiştir. Bakü-Tiflis-Ceyhan projesi sürecinde Ankara'ya karşı PKK terör örgütünü koz olarak kullandığı yönünde ciddi işaretler bulunan Moskova, Azerbaycan'a karşı Dağlık Karabağ; Gürcistan'a karşı da Güney Osetya ve Abhazya sorunlarını kışkırtmaktan geri durmamıştır. Bütün bu girişimlerine rağmen Rusya, Kazak petrolünü Trans Hazar-Azerbaycan Bakü-Tiflis-Anadolu trans aracılığı ile uluslararası pazarlara taşınmasına engel olamamıştır.

Ortadoğu başta olmak üzere dünyadaki çatışma risklerinin artması ve ABD'nin Ocak 2018'de Kazakistan ile önemli bir anlaşma imzalaması, Rusya'yı Hazar'da bir uzlaşı için harekete geçirmiştir. Nitekim Hazar'da yabancı askeri bir girişim endişesi, Moskova'yı yıllarca öne sürdüğü anlaşmazlık konularının bir kısmından geri adım atmaya zorlamıştır. Beş bağımsız ülkenin Hazar havzasını paylaşımı öngören Ağustos 2018'de gerçekleştirilen anlaşma ile bölgede Rusya için de yeni bir süreç başlamıştır.

Bölge devletlerinin Hazar havzasındaki enerji kaynaklarını paylaşımındaki anlaşmazlıklar, başta Rusya olmak üzere küresel aktörleri, bölgedeki etnik ve ayrılıkçı hareketleri kendi çıkarları için desteklemeye itmektedir. Kazakistan'da gerek 2011 ve gerekse 2022'de yaşanan olayları bu açıdan değerlendirmek yanıltıcı olmayacaktır.

Kazakistan sahip olduğu hidrokarbon rezervlerinin varlığı ile dünyada 13. sırada yer almaktadır, dünyanın kanıtlanmış rezervleri arasında payı: petrolde %3,2, gazda %1,5'tir.

Dünyanın en eski petrol üretim bölgelerinden biri olan Hazar, günümüzde petrol yanında geniş doğalgaz kaynaklarıyla da dikati çekmektedir. Küresel enerji piyasalarında Hazar bölgesinin ön plana çıkmasında başlıca rol oynayan doğalgazın ülkeler arasındaki dağılımında Rusya en fazla rezerve sahip ülkedir. 3 trilyon metreküp rezerviyle bölgedeki toplam doğalgaz rezervlerinin yüzde 25'ini elinde bulunduran Rusya'yı 2,9 trilyon metreküp rezerviyle Kazakistan ve 1.4 milyon metre küp rezervi ile Azerbaycan üçüncü sırada yer almaktadır. Hazar bölgesinin zengin doğalgaz rezervlerine sahip olması, Kazakistanı son yıllarda küresel enerji piyasasının önemli bir aktörü haline getirmiştir.

ABD, ÇİN, AB VE RUSYA İLE İLİŞKİLER

1950 ve 1960'lı yıllarda hızlı ekonomik büyümenin temel kaynağını petrol gelirleri oluşturmuştur, bu ilke bu gün içinde geçerlidir.

Hazar havzasını çevreleyen aktörler ABD, Çin ve AB'dir. Bu oyuncular, Hazar havzasının petrol ve doğalgazını kontrol ve uluslararası alana taşıma ve bundan pay almaya çalışmaktadır. İran ve Türkiye ise bölgesel aktör olarak fosil yakıt ticaretinden boru hatlarını kontrol ederek kazanç sağlamak peşindedir. Rusya ise diğer oyunculardan farklı olarak bölge üzerinde doğrudan hâkimiyet kurmayı planlamaktadır.

Hazar bölgesinin önemi son yıllarda bölgede artan enerji projeleriyle farklı bir boyut kazanmıştır. Bu projelerin başında Azerbaycan'ın Hazar bölgesinde üretimini gerçekleştirdiği Şahdeniz sahasındaki doğalgazın Avrupa'ya transferini sağlayacak olan Güney Gaz Koridoru (GGK) projesi gelmektedir. 2018 yılı itibarıyla transferine başlanacak doğalgaz ile birlikte Güney Gaz Koridoru (GGK), Hazar bölgesinde bulunan doğalgaz kaynaklarının dünya pazarlarına açılmasında bir kilometre taşı olacaktır. Projenin bu bağlamda bölgede yüksek miktarda doğalgaz rezervi bulunduran diğer ülkelerin de küresel enerji piyasalarına entegre olmasına katkı sağlaması beklenmektedir.

Kazakistan, Çin ile 1997'de yaptığı anlaşma ile Hazar'dan Sincan'a ulaşan 2.228 km. uzunluğunda, 180 bin varil/gün kapasiteli Boru hattını döşeyerek 2005'te devreye almıştır.

SSCB'nin dağılması sonrasında 1990'lı yıllarda bağımsızlıklarını kazanan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan'ın sahip oldukları enerjiyi uluslararası pazarlara aktarmak ülkelerin kalkınma süreçlerinin kritik bir adımı olarak değerlendirilmektedir.

Küresel enerji haritalarının yeniden çizildiği, bölgesel enerji politikalarının değişmeye başladığı günümüzde Hazar bölgesi, bulundurduğu enerji kaynakları ile küresel enerji piyasaları açısından önemli bir kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hazar bölgesindeki enerji politikalarını etkileyen faktörlerden biri bölgedeki enerji rezervleri üzerinde faaliyet gösteren şirketlerin yapısıdır. Petrol sektörü, 1990'lı yıllara kadar SSCB hâkimiyeti altında seyretmiştir. SSCB dağılınca, bağımsızlıklarını kazanan ülkeler uluslararası şirketler ile işbirliği yaptılar. Bu bağlamda bölgede aktif bir şekilde faaliyet gösteren LUKOIL, Gazprom, Rosneft gibi Rus şirketlerinin yanı sıra BP, Chevron, Shell gibi uluslararası  şirketler; Azerbaycan'dan SOCAR ve Kazakistan'dan KazMunaiGas gibi şirketlerle konsorsiyumlar kurarak bölgedeki enerji rezervlerini işleyerek enerjiyi ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaya olanak sağlayan işbirlikleri oluşturdular. Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan bağımsız devletlerin  batı ülkeleri ile oluşturdukları işbirliği, Avrasya'da enerji mücadelesini başlattı. Bu mücadelede uluslararası aktörler hedeflerine ulaşmak için ülke içindeki işbirlikçiler ile birlikte hareket etmeye başladı. Kazakistan'daki protesto gösterilerini bu açıdan değerlendirmek doğru olacaktır. 

Kazakistan, Hazar havzasında odaklanan geniş petrol ve doğal gaz kaynakları yanında uranyum, altın dahil maden kaynakları bakımından da zengin rezervlere sahip bir ülkedir. Dünya uranyumunun %15'ine sahip olan Kazakistan dünya zenginleştirilmiş uranyum ihtiyacının % 35'ini sağlamaktadır.

Kazakistan'ın sahip olduğu doğal kaynaklar, jeopolitik konumu onu, küresel enerji politikasının hedefi haline getirmiştir. Fosil yakıttan uzaklaşma hedefinde olan dünya için, sahip olduğu uranyum rezervleri nedeniyle Kazakistan, fosil yakıt sonrası dönemde de ülkelerin hedefi olmaya devam edecektir.

Avrasya'yı incelemeye devam edeceğim.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları