Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehlika Figen Yazar

Mehlika Figen Yazar

Sonsuz Bilinç

Kadınlık hipnozları

Kadınların insanlık tarihindeki yeri ve konumu hakkında çok şey söylenmiş, yazılmış ve uygulanmıştır.  Dünyaya gelirken bile 1-0 yenik başlanıldığını varsayarsak kadınlığın, toplum içinde kültürlerden tutun da dinsel boyutlara kadar nasıl bir yere konulduğunu az çok biliyoruzdur. İşte bu yazımda kadınlığın nasıl bir hipnoz olduğunu bu kelimelere sığdırmaya çalışacağım.

Küçükken annemiz ya da babamız sırf kız çocuğu olduğumuz için erkek çocuklarına göre biraz daha kısıtlama yapmaya çalışmış, hatta toplumun da onayladığı bir dişilik profili ortaya çıkarttırmışlardır. 

·              Bir kadın tek başına güçlü ve özgüvenli olamaz.

·              Erkek her zaman kadından güçlüdür.

·              Kadın erkeğin kaburgasından yaratılmıştır.

·              Kız çocuğu eksik etektir.

·              Kızlar öyle gülemez.

·              Kızlar öyle kahkaha atmaz.

·              Kadın dediğin sokakta sakız çiğnemez, dondurma yemez.

·              Kadın dediğin usturuplu olur.

·              Kadınsan eğer, mutlaka erkek egemenliğini üstün görmelidir.

·              Geceleri belirli saatten sonra kadınlar sokakta yalnız yürüyemez.

·              Eğer kadın açık ve teşhir edici giyiniyorsa erkek mutlaka ona tacizde bulunabilir ya da bunun gibi bir şeyde kendinde hak görebilir. Ne de olsa kadın onu kışkırtmıştır ve hak etmiştir.

·              Kadınlar ev işi ve yemek yapmak zorundadır.

·              Kadınlar her meslekte çalışamaz.

·              Hanım hanımcık olursak toplum kadını onaylar ve yüceltir.

·              Annelik kutsal bir alandır ve çocuğuna bakmak zorundadır. Bu yüzden çocuk bakımının bütün yükü annede olmalıdır.

·              Kadın doğduğunda babasının, evlendiği zaman da kocasının soy ismini almak zorundadır (Şu anda yasalar bu konuda esnemiş olsa da toplumun kabul gördüğü bir kuraldır bu).

·              Baba evinden ancak gelinlikle çıkılabilir.

·              Kadın kocasını her şekilde mutlu etmelidir ve bu onun görevidir. Yoksa erkek dışarıda mutluluğunu arama hakkına sahip olur.

·              Kadın erkeğin gölgesinde olmalıdır.

·              Erkek kadına sahip çıkmalı ve onu korumalı, çünkü kadın güçsüz ve acizdir.

·              Evli erkek kadının hayatında söz sahibi olmalı ve eğer isterse dayatmalı olarak bile olsa zorla bunu yapmalıdır.

·              Erkek isterse kadını aldatabilir ancak kadın yaparsa bu namus meselesi olur. Çünkü ne de olsa erkeğin elinin kiridir.

Tüm bunları daha da çoğaltabiliriz. Aslında olan şey şu. "Her şey bir bakış açısıdır" diyoruz ya, işte yukarıda sıraladığım tüm bu sözler de birer bakış açısıdır. Ancak bu bakış açıları, "Katılaşmış sorgulanmayan hipnoza dönüşmüş" bakış açılarıdır. O nedenle bakıldığında bunun hiçbir gerçekliğinin olmadığını görebiliriz. Sadece toplumun kadınlar üzerinde biçtiği değer yargılarıdır. Maalesef bırakın erkeği en çok bu bakış açılarını anneler çocuklarına empoze ederek oluşturmaktadır.

İşte tüm bu hipnozlar kadını kısıtlanmış bir hayata sürüklemekte ve bazen de hayatlarındaki olasılıkları da burada küçültmek zorunda kalmaktadır. Eğer kadın hayatında sonsuz olasılıklardan seçim yaratmak istese, hemen korkabilir ve tek başına bunun kararını veremeyecek kadar kendisini küçük hissedebilir.

Aslında tarih boyunca erkekler kadınların gücünü her zaman kıskanmışlardır. Çünkü daha güçlü ve daha spritüel olmanın ötesinde önsezileri ve duyguları ile daha idrak edebilme yeteneğine sahiptir. İçlerindeki bilgelik, erkeklerin işine gelmemiştir. Daha dirayetli ve daha güçlü olması bazen korkutucu olabilmiştir.

Peki, ne yapacağız? Tabiki yine bunun çözüm yolu, fark etmekten geçiyor. Kadın olarak kendimize sahip çıkmak ve varlığımızı olduğumuz gibi alıp kabul etmek en büyük adım olacaktır. Toplumun küçük gördüğü kadın hipnozundan çıkıp her ne ise kendi gücümüzü fark ederek artık bu döngüden çıkmaya gönüllü olmalıyız. Yani kendi varlığımızı dişiliğimizi sevgiyle alıp kabul ederek gerçek kendimizi keşfetme yolculuğuna çıkabiliriz.

Bu şekilde olursak eğer, kadın olarak içimizdeki sevgi tohumları, erkekler dâhil tüm dünyayı kuşatarak gelecek nesil ve toplumlarda daha bilinçli ve aydınlanmış bir medeniyete davet çıkartabilir.

Buradan tüm kadınlara şöyle bir öneride bulunabilirim. Her gün sabah kalktığınızda aynanın karşısına geçerek kendinize bakın ve "Ben varım. Ben dişiliğimle varım. Dişiliğimi sevgiyle onurlandırıyorum ve değerli olmayı seçiyorum. Çünkü ben bunu hak ediyorum" deyin.

"Bilinçaltımız telkinlerle çalışır" demiştim önceki yazılarımın bir tanesinde. Aynı şekilde "Tekrar… Tekrar… Tekrar…" bu cümleleri sıraladığımızda iki ya da üç hafta sonra içimizdeki değersizlik enerjinin kendimizde nasıl da mucizevî bir şekilde değiştiğine tanık olabilirsiniz. Ne dersiniz denemeye değmez mi?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları