Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
A.Öner PEHLİVANOĞLU

A.Öner PEHLİVANOĞLU

BAKIŞ

Kadın hakları

"Yukarıda Türk Tanrısı, … Türk Milleti yok olmasın diye, millet olsun diye babam İlteriş Kağanı, annem İlbilge Hatunu göğün tepesinden tutup yukarı kaldırmış …"

Kültigin Abidesinden

Değerli okuyucularım,

Bu hafta sizler ile Türk toplumunda kadın hakları konusunu işlemek istiyorum. İncelememi İslamiyet öncesi Türk kadınının toplum içindeki konumu ve hakları, İslamiyet'in etkisi içinde geçen dönem ve Cumhuriyet dönemi olarak üç bölümde yapacağım.

 

İslamiyet öncesi dönemde Türk kadını;

Orta Asya kökenli Türklerin kültürel değerleri Türk kadınına gerek aile içinde ve gerekse toplumda ülke yönetiminde ayrıcalıklı bir konum vermiştir. Kadın, anadır, yöneticidir, komutandır, Han'dır. Han'ım  kelimesinin kökeni, hünkarım, Han'ım manasındadır. Türklerin kendilerini anlattığı ilk Türkçe kaynak olan Orhun abideleri, kadının siyasi konumunu gösterir önemli bir örnektir aslında. Kültigin abidesinde ikinci Göktürk Devleti'nin kuruluşu anlatılırken, "Yukarıda Türk Tanrısı, Türk mukaddes yeri, suyu öyle tanzim etmiş. Türk Milleti yok olmasın diye, millet olsun diye babam İlteriş Kağanı, annem İlbilge Hatunu göğün tepesinden tutup yukarı kaldırmış olacak." diye yazmaktadır. Burada Tanrı'nın Türk milleti yok olmasın diye yarattığı kişiler arasında sadece kağanın değil eşi İlbilge Hatun'un da adının zikredilmesi, yeniden varoluş sırasında hatunun da kağan kadar seçilmiş olduğunu gösterir. Bir emirname yazıldığında "hakan emrediyor" ibaresiyle başlarsa kabul olunmaz "hakan ve hatun emrediyor ki" sözüyle başladığında muteber sayılıyormuş. Hakan tek başına bir elçiyi huzuruna kabul etmez sağda hakan solda hatun oturduğu bir zamanda huzura alınırdı. Şölenlerde, kinkeşlerde, kurultaylarda, ibadet ve ayinlerde, harp ve sulh meclislerinde, hatun da mutlaka hakanla beraber bulunurdu. Kadınlar hükümdar, kale muhafızı, vali, sefir olabilirdi.

 

 

İslamiyet döneminde Türk kadını;

Türklerin İslamiyeti kabulü ile Türk kadını dinsel gerekçeler ile İslamiyet öncesi ayrıcalıklı konumunu yitirmiş, erkeğin hakimiyeti altında, yönetim  ve sosyal yaşamdan soyutlanarak, kadının  toplumdaki yeri sınırlanmıştır. " Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler" hükmü ile kadın erkeğin hakimiyeti altına sokulmuştur. Şahıs hukuku açısından iki kadın ancak bir erkeğe denk tutulmuştur. İslam miras hukukunda prensip olarak erkek ve kız çocukları arasında ikiye-bir oranı benimsenmiş, Mecelle'nin dayandığı, Nisa Suresi 11 ve 12. Ayetlerde vaz edilen hükme rağmen 1847 yılında Padişah Abdülmecit tarafından kabul edilen İrade-i Seniye ile kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanınmış, ancak uygulamada şer'i hükümlerin dikte ettiği uygulamalar devam etmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu'nda uygulanan şeriat hükümleri kadını erkeğin hakimiyeti altında toplumdan tecrit edilmiş olarak ev yaşamına itmiştir. Kırsal kesimde, köydeki kadınlar da, aile ekonomisine ağırlıklı katkılarına (erkekler gibi tarlalarda çalışarak üretken konumlarına, evini yönetip, halı ve kilim dokumasına) karşın asla erkekler ile eşit haklara sahip olamamışlardır.

Osmanlı dönemindeki "teokratik devlet" anlayışı, devletin ve toplumun din emirlerine göre yönetilmesi esasına dayandırılmıştır. Bu anlayışa göre, her şey Tanrı ve Peygamber iradesi ile oluşur, başarılar ya da başarısızlıklar kişiden  değil  fakat kader'in oluşturduğu şartlar olarak bilinmiştir. Kur'an hükümleri bir kişiye özgür şekilde düşünme ve davranma olasılığı tanımayan kaderci felsefeyi savunmaktadır. Her şeyin Allah'ın iradesiyle gerçekleştiğine inananlar, kendi irade ve ihtiyarlarının olmadığını iddia ederek, insanın her türlü eylem ve davranışını Allah'a dayandırmışlardır. Örnek olarak; "Allah dilediğini saptırır dilediğini doğru yola sokar.", "Allah dilediğinin kalbini açar onu Müslüman kılar dilediğinin kalbini kapar sapık kılar.", "Allah mukadderatı takdir etmiştir, Biz her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık" gibi Kur'an hükümleri düşünmeyi değil kaderciliği teşvik etmektedir. Her konuda olduğu gibi kadını da kişilikten yoksun hale sokan  kadercilikten kurtulmamız şeriat devleti uygulamasından cumhuriyete, ya da teokratik devlet anlayışından demokratik devlet anlayışına geçmekte daha doğrusu Atatürk devrimleri sayesinde olabilmiştir.

Atatürk'le birlikte kişi ve devlet yaşamlarına kaderin değil fakat aklın rehber alındığı bir inanç gelişmeye başlamış. Kadın kişiliğine kavuşmuştur.

 

Cumhuriyet döneminde;

Aklın esas alındığı kuruluş döneminde kabul edilen Medeni Kanun, kadın-erkek eşitliğini getirmiştir. Medeni Kanun'da getirilemeyen kadının siyasi hakları daha sonraki yıllarda yapılan yasal düzenlemeler ile sağlanmıştır. Türk kadını, 1930 muhtarlık, 1933 yılında belediye seçimlerine katılma ve 5 Aralık 1934'te anayasada yapılan bir değişiklikle milletvekili seçme ve seçilme haklarını kazanmıştır. Böylece, Cumhuriyet devrimleri ile kadına çağdaş yaşamın gerektirdiği hakları kazandırılmıştır. Bu yasaların kabul edildiği yıllarda kadınlarımızın, Avrupa devletlerinin çoğundaki kadınlardan daha ileri haklar elde etmiş olduğu görülmektedir.

2000'li yıllarda, irticai yaklaşımlarla, kadının Cumhuriyet devrimleri ile kazandığı haklarının elinden alınmaya çalışıldığı gözlenmektedir. 2000'li yıllarda; kadınların karşı karşıya kaldığ aşağıdaki sorunlar çözüm beklemektedir.

·              Kadına şiddet.

·              Toplumsal ve kültürel baskı.

·              Eğitim-öğretim imkânlarından yoksun bırakılmak.

·              Çalışma hakkından yoksun bırakılmak.

·              İş yerinde, mobbing, ayrımcılık ve gelir adaletsizliği.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, başta eğitim olmak üzere tüm organları ile, Anayasal yükümlülüğün gereği olarak irticai eğilimlere karşı Türk kadınının haklarını korumak, kadının sosyal ve işyerinde yaşadığı sorunlarını çözmek durumundadır.

Sağlık ve esenlik dileklerimle.

TAZİYE

“Bitlis’te elim helikopter kazası sonucu şehit olan askerlerimize Ulu Tanrı’dan rahmet,yaralılara şifa ve başta şehitlerimizin aileleri olmak üzere, tüm Türk Ullusu ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına başsağlığı diliyorum.”

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları