Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

İşgal kuvvetleri nasıl kandırıldı

Arifzade Şahap Azmi Bey'in Birinci Dünya Savaşı'nda ve şifre çözme uzmanı olarak Sina çöllerinde ve Çanakkale Savaşı'nda yaptıklarını anlatmıştım. Şahap Azmi, Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalanmasının ertesi günü 31 Ekim 1918 günü Adana'dadır.

Aslında Şahap Azmi Bey'in Adana'ya dönüşü de bin bir macerayladır. Dönerken, kalleşlik yapan, tanıdığı Suriyeli askerlerin hakaretleriyle bolca karşılaşarak Pozantı'ya gelir. Bir vagon içerisinde çok zor şartlarda Konya'dan kendilerini Suriye istikametine götürecek olan treni beklerken bir yardım kuruluşuna bağlı Amerikan Salib-i Ahmer (Kızıl Haç) treninin geldiğini görürler. Ancak, diğerlerinin aksine, yardım kuruluşunda taraflı bir uygulamaya tanık olurlar. Türk askerleri açık vagon içerisinde yolculuk yapacaktır. Bunun nedeni anlaşılır. 10-15 km. gittikten sonra kameraların kaydı altında açık vagondaki Türkler, İngilizler tarafından kırbaçlanma ve tokatlanarak aşağılanır. Yenice'de, alışveriş yaptıkları bir Ermeni olan Agop'la karşılaşır, onun sayesinde evine kadar gelebilir. 

Adana'da yoğunlaşan Fransız ve Ermeni zulmü nedeniyle yaylalara çıkan insanlar gibi ailesiyle birlikte Bürücek'e gider. Bu arada Mustafa Kemal Paşa Pozantı'ya gelerek görüşmeler yapar. Yeni Adana Gazetesi sahibi Ahmet Remzi (Yüregir), Mustafa Kemal Paşa'ya gelişmeler hakkında bilgi verir. Bunun üzerine Pozantı vilayet yapılır. Karaisalı'da bulunan Müdafayı Hukuk Cemiyeti Merkezi de Pozantı'ya taşınır. Yapılan seçimde Ahmet Remzi Yüregir, Anadolu ve Rumeli Müdafayı Hukuk Cemiyeti Klikya Merkez Heyeti Başkanlığı'na getirilir.

Adana merkezi güvenli olmadığından Bürücek'teki evlerinde kalmayı planlayan Şahap Azmi'yi ağabeyi Mustafa Asım ile birlikte, Adana Valisi ve Ordu Kumandanı Nuri Bey (Conker), önemli bir konuda görüşmek üzere mektupla Pozantı Vilayet Merkezi'ne davet eder. Vali ve 41. Ordu Kumandanı Nuri Conker, Arifzade kardeşlere, Rus Hükümeti ile Milli Kuvvetler'in anlaştığını, Fransızların ise anlaşabilmek için Franklin Bouillon'u resmi olarak Ankara'ya göndermek üzeredir. Bu ortamda Şahap ile Mustafa Asım kardeşler gizli görevli olarak Adana'ya dönüp, ordunun acil ihtiyacı olan un, bulgur gibi temel gıda maddelerini üreten fabrikalardan birkaçını kiralayarak kullanır hâle getirirler.

Fabrikaların hiç durdurulmadan, gece gündüz çalışarak satış fazlası ürünleri de stoklamaları istenmiştir. İki kardeş de görevlerini sır gibi saklar, bu durumu kendi ailelerine bile söz etmezler. Bir sabah, kiraladıkları kırk katırla, kışı geçirmek üzere Tarsus'un Kargılı nahiyesine yolculuk ederler. Kargılı, Fransız işgali tehlikesinde olduğundan, kendi köyleri olan Dervişli'ye giderler. Sonra da yeniden Kargılı'ya dönerek, Kumandan Nuri Conker'le telefonda konuşarak; durumu anlatır ve talimatlarını alırlar. Nuri Paşa; Şahap Azmi'ye, hazırladığı raporu Kadı Kemal Beye bırakmasını ve Adana'ya dönmelerini söyler.

Vali ve Ordu Kumandanı Nuri Conker; "Adana'ya gittiğiniz zaman işgal makamları tarafından birçok tazyik ve şiddete maruz kalacağınızı düşünerek önlem almak adına Müdâfaayı Hukuk Cemiyeti azalarıyla bir anlaşmaya vardık. Pozantı'da yayınlanan Yeni Adana Gazetesi aracılığıyla 'Arifzadeler Adana'ya kaçmışlar' diye yalan bir haber yayınlatacağız. Sizin iyiliğiniz için yapılıyor. Bilginiz olsun, bundan alınmayın" der. Arifzadeler Adana'ya döndüklerinde talan edilmiş ofislerinin başındayken Emniyet Müdürlüğü'ne davet edilir. Emniyet Müdürü arkadaşları Yusuf Ziya Bey'dir. Emniyette iki kardeş sorguya çekilirken, Vali Vekili, Emniyet Müdürü Yusuf Ziya Bey'i acilen makamına çağırır. Yusuf Ziya Bey makamına döndüğünde, elindeki tek yaprak "Yeni Adana" gazetesindeki haberi mutlulukla okur. Arifzade'lerin de kendileri gibi padişaha hizmet ettiklerini sanarak, artık serbest olduklarını söyler.

Daha sonra Mustafa Asım, un fabrikasının başına dönerken, kardeşi Şahap Azmi de, Adana'dan ayrılmadan önce görev yaptığı Adana Reji İdaresi Başmüdürlüğü Umumi Dava Vekilliği görevini yapmaya yeniden davet edilir. Garp Cephesi Kumandan Vekili Asım Gündüz ile görüşüp konuyu derinleştiren Şahap Azmi, 20-30 teneke alan büyüklükte bakır kazanlar bulup, Rumların elinde bulunan Simyonoğlu Bez Fabrikası'ndan yüzlerce top kaput bezi satın alarak, hükümet binası civarındaki Ocak mahallesinin ve Seyhan nehri üzerindeki dededen kalma boş araziler üzerinde bulgur kaynatmaya başlar. Kurutulan günde yaklaşık 12 ton bulgur fabrikada un hâline getirildikten sonra Garp Cephesi'ne gönderilir. Bu iş için bir de Adana Saat Kulesi'nin bulunduğu yerde, Kazancılar Çarşısı içindeki Ermenilerin elinde bulunan Aşıkyan Un Fabrikası'ndan daha sonra yine Rumların elindeki Boduroğlu Un Fabrikası'ndan yararlanmanın yanı sıra üçüncü fabrika olarak Konya'daki İsmail Paşa Un Fabrikası'nı kiralayarak her ay 2 bin 100 ton unu cepheye göndermeye başlar. Bu durum; Garp Cephesi'nin gıda ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılamaktadır. O döneme göre de önemli bir lojistik destektir. 

Savaş sonrasında da üretimlerine devam ederler. Bu da ekonomik sıkıntı içindeki Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yılları için çok önemlidir. Sonra ortaklıklarını ayıracaklardır. Arifzade Mustafa Asım Efendi Adana Ticaret Borsası 4. Dönem Başkanı olur. Arifzade Şahap Azmi de, Kırıkkale Silah Fabrikaları'nda uzun süre personel müdürü olarak çalışır ve 1961 yılında gönül rahatlığıyla hayata gözlerini yumar.

Serbest gazeteci Nazan Öçalır, "Milli Mücade'lemizin isimsiz kahramanı dedesi Arifzade Şahap Azmi"nin  yaşamını biyografik roman hâline getirecek ve yayınlayacaktır.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları