Irkçılık ve nefret içeren söylemlerin birçok spor seyircisi arasında yaygın olduğu âşikardır; özellikle de ırkçı tezahüratların ve azınlık kökenli oyuncuları taciz etmenin yanı sıra, ırkçı şiddetin de yaygın olduğu profesyonel futbolda görülmektedir.
Futbolun cepheleşme kültürünün uzantısı olan, ciddiye alınması gereken konulardır.
STK'lar sporda ırkçılık, homofobi ve diğer hoşgörüsüzlüklerle mücadelede önemli bir rol oynamaktadır; ve buna, Avrupa'da Irkçılığa Karşı Futbol (FARE) koalisyonunun düzenlediği kampanyalarda işbirliği yapmak da dahildir. Futbol kulüpleri giderek artan oranlarda para cezalarıyla, maç ertelemeleriyle ve taraftarların ırkçı davranışlarından dolayı başka yaptırımlarla yüzleşmektedirler. Üstelik, maddi hükümet yardımlarının kaybedilmesiyle de yüzleşebilirler.
Tabi bu yaptırımlar bizim ülkemizde henüz hayata geçirilmiş şeyler değildirler.
Irkçılığı, ayrımcılığı ve futboldan hoşgörüsüzlüğü ortadan kaldırma kampanyası son yıllarda UEFA için büyük bir öncelik haline geldi ve Avrupa organı önemli ve kesin bir mesaj göndermek için yüksek profilli platformlarından tam olarak yararlanıyor: Irkçılığa Hayır.
UEFA kıtanın en büyük ayrımcılıkla mücadele kampanyasına (FARE Eylem Haftaları) tam destek verdiği için, her yıl UEFA Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi'nde üçüncü gün Avrupa'daki futbol stadyumlarında ırkçılığa ve her türlü ayrımcılığa karşı mücadeleyi vurgular.
Süper Lig 2019 - 2020 Cemil Usta Sezonu 19. Hafta karşılaşmalarından en önemlisi Trabzonspor ve Fenerbahçe arasında yaşandı. Maç öncesi Fenerbahçe Başkanı'nın Trabzonspor'a yönelik söylemleri ortamı gerdiği ve 'Maç zamanı neler olur?' gibi kötü düşünceleri aklımıza getirdi.
Maç Trabzonspor galibiyeti ile son buldu, ama maç içinde Fenerbahçe ve Milli Takım Kaptanı Emre Belözoğlu ile Trabzonspor'lu Obi Mikel arasında yaşananlar maçın önüne geçti.
Olayın daha sonra ırkçı söylem değil maç anındaki adrenalin, heyecanı içinde söylenmiş hakaret içeren söylemler açıklaması ise aslında bizim spor yaşamı içindeki yerimizi tam olarak belirledi. İçinde yaşadıkları toplumun vitrini olan futbol dünyası içinde yer alan futbolcuların, toplum özellikle yeni yetişen genç nesil üzerinde örnek teşkil etme açısından önemleri büyüktür.
Bu tür göz ardı edilen "sadece hakaret" olarak adlandırılan her davranış, önlem alınmadığı için, futbolcuların kendi kişisel gelişimlerini sağlamadıkları için artarak ve içine şiddeti katarak "ırk","köken","inanış" söylemleri üzerinden nefret salgılar ve bu nefret giderek önlem alınamaz hale gelir.
Saha içinden, tribünlere oradan da günlük toplumsal yaşantıya varana kadar bir virüs gibi salgın halde bulaşır.
"Coronavirus" ne kadar tehlikeli ise toplumu çürütme bakımından bu davranış biçimleri o kadar tehlikelidir.
İşin boyutu memleket ayrımı, 'o memleketten adam mı çıkar?' ile başlayıp boyut atlayarak ilerler (örnek; Elazığ depremi ardından sosyal medyadan paylaşılan söylemlere bakabilirsiniz.)
Toplum içinde ayrışmaya değil, birlikteliğe ihtiyacımız var ve bu birlikteliği sağlayacak önemli alanlardan birisi de spor ve "futboldur".
Kulüplerimiz bünyelerinde yer alan tüm sporcuların kişisel gelişimleri açısından harekete geçmeli ve alanlarında uzman kişilerden yardım almalıdır. Hatta bu alınacak yardım sadece sporculara değil aynı zamanda yöneticilere de uygulanmalıdır. Çünkü sportif alanda gerilimin başlangıç noktası yöneticilerin yaptıkları söylemlerden başladığı net bir şekilde görülmektedir.
Hz. Pir Mevlana bir sözünde şöyle buyurmaktadır; "Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa, kıyıya o vurur.
