Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehlika Figen Yazar

Mehlika Figen Yazar

Sonsuz Bilinç

İlahi plandan bakabilmek

Her zaman çevremizde duyduğumuz bazı kavramlar vardır. "Her şey kendimize ayna" ya da "Karşındaki senden sana yansıyandır" diye. Bu ifadeleri kabul etmiş görünsek de tam kavrayabildik mi acaba gerçekten? Nasıl ayna? Karşımdaki kişi suç işliyorsa nasıl bir kişinin sorumluluğunu alabilirim ki? Herkes kendi yaptığından sorumlu değil mi? O zaman nasıl o kişi benmişim gibi hissedebilirim?

 

Evet bu tepkiler kısmen doğru. Bununla birlikte bu şekilde baktığımızda sadece birey kimliğinde olduğumuzu da görebiliriz kendimizi. Ben bir bireyim. Bir insan bedenim var. Cinsiyetim, kişiliğim, karakterim, özgür iradem vatandaşlık numaram var. Dolayısıyla yaptıklarımdan kendim sorumluyum ve toplumsal değerlere göre yaşamak zorundayım. Ve başkalarının davranışları da benim sorumluluğum değil.

Fark ettiniz mi bu tanım insani boyutta hissedilen ifadeler. Evet, insan olarak bu şekilde düşünmemiz son derece doğal ve olması gereken de bu. Şimdiye kadar da hep böyle düşünmemiz konusunda eğitildik ve programlandık öyle değil mi?

 

Hata yapanı yargılamayı, suç işleyeni cezalandırmayı, haksızlık yapana tepki vermeyi başkalarından üstün olma isteği, daha başarılı olmak adına yaptığımız hırslar... vb. şimdi bir de buradaki kimlik boyutundan çıkıp farklı bir kimlik boyutuna geçmenizi istiyorum sizden. Bu kimliğin adı "sistem" olsun.

 

Bu ilişkilere ve insan kimliklerine bir de sistem kimliğinden baktığınızda ne görüyorsunuz? Daha mı ufak? Çünkü sistemin içinde birbirleriyle ilişkileri olan yüz binlerce insan var ve hepsinin de kendi bakış açısıyla olan bir dünyası. Bu size objektif bir bakış açısı sağladı mı peki?

 

Hatalarla günahlarla. Öfke ya da mutlulukla olan bir sistemler dizimi. Nasıl sistemler bunlar? Aile sistemi... Okul sistemi... Kurum sistemi... Ülke sistemi... O sistemi... Bu sistemi....

 

Buradan baktığımızda evet inişli çıkışlı döngüler olduğunu görebiliyoruz ve bu döngülerin sürekli kendini tekrar ettiğini de fark edebiliyoruz ve kişinin yaptığı bir davranış veya hareketin nasıl tüm sistemi etkilediğini de. Tıpkı bir kelebeğin kanat çırpışının dünyanın öbür ucunda bir kasırgayı yaratması gibi. Buna Kelebek Etkisi dendiğini belki birçoğumuz biliyordur.

 

Bahsettiğim sistemlerin içinde görülen tesadüfmüş gibi algılanan fakat her bir küçük hareketin bile nasıl muntazam bir şekilde işlediğini görebiliyor muyuz acaba? Belki şu andan itibaren görmeye başlamışsınızdır bile...

Şimdi yeni bir kimlik boyutuna daha geçmenizi istiyorum sizden. Daha bütünsel ve daha kapsamlı bir alan... Tüm sistemleri kapsayan bir kimlik boyutu burası ve siz burada ne insansınız ne de bir sistemsiniz. Daha bilge gözüyle görülebilen bir âlem burası. Artık bu boyutta dünya, insanlar ve tüm canlılar çok küçük.

 

Bakın bakalım buradan neyi fark ediyorsunuz? Görüş alanı daha mı başka? Olaylar ve durumlar tarafsız ve sorunlar da daha mı küçük? Ne kadar muntazam bir görüntü öyle değil mi?

 

Bazen uçakta yolculuk yaparken evlerin dahi nokta kadar göründüğü yerküreyi gözlemlediğim oluyordu. Kendimi bu boyuttan bakıyormuş gibi hissederdim. Halbuki evlerin yanındayken gördüğüm büyük ev görüntüsü uçaktan gördüğüm görüntüden çok farklıydı. Sadece bakış açısı bu farklılığı oluşturuyordu ve nereden bakarsak bakalım evin kendisinin gerçek olan tek şey olmasıydı. Bu muhteşem görüntü ile birlikte her şeyin büyük plan dahilinde olduğunu da bu ev metaforuyla o anda  görmeye başlardım.

 

İşte bu boyutta ne doğru vardı ne de yanlış... Ne iyi ne de kötü... İlahi bir sistemin içinde her şey olup bitiyordu sadece. Farklı renklerde desenlerden oluşuyordu ve her biri döngülerin içinde kendini tekrar tekrar tezahür ettiriyordu. Tıpkı bir mandala deseninin parçaları gibiydi. Siz de hissedebiliyor musunuz şu anda bunu?

 

Düşünün bir kere dünyamız tek renk olsaydı eğer,  içinde olan şeylerin farklılıklarını kavrayamazdık o anda. Beyazı siyah olduğu için fark edebiliriz. Büyüğü küçük olduğu için, güzeli, çirkin de var olduğu için algılarız.

Yargılamanın yanlışın, doğrunun olmadığı her şeyle var OL'an bütünlük ve onun makrokozmostan  mikrokozmosa doğru uzanan parçaları olduğunu fark eder ve o anda bu gördüklerimizin birer illüzyondan ibaret  olduğunu daha net görebiliriz. İşte o zaman olaylara, kişilere, sorun olarak gördüğümüz durumlara kaptırmayız kendimizi. Çünkü etrafımızda her ne görüyor ve algılıyorsak hepsi benden bana yansıyan olduğunu idrak etmeye başlarız.

 

Peki o zaman neden ayrım içine giriyoruz hala?

Yine insan kimliğine dönelim ve az önce diğer boyutlardan bakmış olduğumuz farkındalıklarla yeniden bakalım hayata.

 

Şimdi ne farklı oldu? Her şeyin yine Ben'den bakan bir görüş olduğunu mu gördük? İlahi bütünün içinde kendimizi nasıl görebildik büyük planın içinde?

Bu planın amacı her şeyin birer yanılsama olduğunu ve aslında görünenin ötesinde hepimizin kaynağının bir tezahürü olduğunu hissedebildik mi? Eğer bu şekilde görmeyi başardığımızda gözlerimizin önündeki perde de aralanmaya başlayacaktır. Karşımızda olan ve görülen her şeyin benim bir parçam olduğunu idrak ederek yargılamamayı ve bir insan gibi düşünmeden de görebilmemizi sağlayacaktır. İşte o zaman Sevgi Yasası'nı da fark etmeye başlayacağız. Ne demiş Şems, "Yaradılanı, Yaradandan ötürü sev. Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin."

 

İşte bu nedenle makrokozmostan mikrokozmosa kadar tüm ailemizin sevgi titreşimiyle tezahür ettiğini ve bunun dışında hiçbir şeyin olmadığını artık görebilmeliyiz. Böylelikle Ben artık eski Ben olmaktan çıkar ve ilahi planın bilişinden bakmaya başlarım.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları