Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Durmuş Çelen

Durmuş Çelen

EKOPOLİTİK

İktidara Giden Yol (1)

"Tünelin ucunda görünen ışığı aydınlık zannetmeyin üzerinize doğru gelen trenin farı olabilir."

W. Whatley."(1583-1639) bir İngiliz Püriten din adamı ve yazar.

Gittiğiniz yeni yol reformist görülse de halkta karşılı ğı yoksa bumerang gibi geri ye dönebilir ve içinden çıkılmaz bir hal ala bilir.

O nedenle rayların üzerinden tünele doğ ru gitmeyiniz yeni bir yol açınız.

Raylar mevcut sistemdir mevcut sistem her zaman kendine yakın olanı destekler veya yükselen değer rakipse eğer her yön temi deneyerek gücünü kırmaya gayret eder.

İYİ YOL "merkez vatanseverlik"''dir.

Ne demek istedik ideolojik olmayan de ğerleri muhafaza eden anayasal vatanse verlik ve anayasal iktisat çerçevesinde Yeni Dünya Düzeni çatalın da kendi yolu nu çizmesi gereken Türkiye''nin reformist yaklaşım la "algoritmik-analitik-strateji" ile dinamik bir iktidar yürüyüşü,iktidar per formansı ve iktidar propaganda stratejisi hazırlanmalıdır.

 

"Eski tüfeklerle dijital çağda yeni savaşa giremezsiniz"( Demirhan Durmuş Çelen)

"Yeni Strateji"ile mevcudu yok sayarak ilerleyebilir misiniz ? Sorulacak en can alıcı soru bizce budur.

Gördüğümüz kadarıyla iktidarın ekonomik bunalım dışındaki konuları,yolsuzluk,ikti darın metal yorgunluğu ve olumsuz tüm söylevleri,propagandaları,seçim stratejile ri göz önünde bulundurularak değerlendi rilmeli iş bu ahvelde iktidarın "Yeni Dünya Düzeni"''nde ki Türkiye konumlanması bu strateji de kat ettiği yol var mı,bu yol "millet için devlet"anlayışına yasalar bo yutun da ne kadar doğru yol bunları "algoritmik anali tik strateji"ile irdelemek gereklidir.

Rakibini tanımaz isen stratejik düşüne mez siniz...!

Çinlilerin beddua etmek için "Tuhaf yaşa yasın!" dedikleri söylenir.İnsan,içinde ya şadığımız 21.yüzyılda gerçekten tuhaf gün lerde yaşadığı hissi ne kapılmıyor değiliz.

Bir yanda yapay zekâ ve bunun insanlığın geleceği üzerinde yaratacağı siyasal,sosyal ve ekonomik etki lerinin tartışıldığı ''Endüstri Sonrası Çağ'' değerlendirmeleri yer alırken,diğer yanda doğruların,olgula rın kısacası gerçeğin önemini yitirdiği yeni bir ''Hakikat Sonrası Çağ'' (post-truth) tar tışmaları akıllarımızı zorluyor.

İlkinde, ''Bilişim Devrimi'' adı altında karşı mıza çıkan yarı ve fiber iletkenler,gelişmiş bilgisayarlar,mobil iletişim ve yapay uydu bilgisayar ağları ve gelişmiş insan-bilgisa yar etkileşimi gibi teknolojik gelişmelerin insanlığın geleceğini nasıl şekillendireceği ni ve bunun sınırlarını tartışıyoruz.

İkincisinde ise,manipülatif ve gerçeği bağ lamından kopartan niteliklerine karşın, yeni medyanın bunlara elverişli yapısın dan yararlanan siyasetin dünyayı ne reye getirdiği ve daha ne maceralara yol açaca ğını anlamlandırmaya çalışıyoruz.

Hikâye anlatıcılarına karşı gerçek anlatı cıları

İnsanlığı ve siyasal düzeni esir almaya çalışan ''hikâye anlatıcıları'' toplumsal kanaatlerin,objektif gerçekler yerine şahsi duygu ve inançlar tarafından belirlendiği tamamen siyasal bir ortamda hayatı hepi mize zehir ediyorlar.

Amerikalı romancı Mark Twain''den alıntıyla "Gerçek ayakkabılarını giymeden, yalan dünyayı üç kere" hem de saniyeler içerisinde dolaşıyor.Oysa insanlığın ihtiya cı ''özgür konuşma'',''dürüst konuşma'',açık ''sözlülük'' gibi özelliklere sahip ''Gerçek An latıcılara ihtiyacı bulunmaktadır.

Kronik eşitsizlik,ekonomik kriz,başarısız devletler, artan göç,kültürel geri tepkiler temsili demokrasinin yaşadığı sorunlar, siyasal alana hâkim olan kutuplaşma ve otoriterleşme eğilimleri gibi başlıklar yeni oluşmaya başlayan düzende neden hikâye anlatıcı ları yerine gerçek anlatıcılarına ihti yacımız olduğunu ortaya koyuyorlar.

Yeni dünya düzeni arayışı da burada karşı mıza çıkı yor.Soğuk Savaş sonrasında bü yük umutlarla karşıladığımız insani değer ler ve serbestiyet üzerine kurulu, çok ku tuplu ve refah içinde bir gelecek vaat eden dünya düzeni neredeyse hiç geleme den,hepimizi eli böğründe bırakarak çekip gitti.

Siyasi ve ekonomik sorunların dayanılmaz ağırlığı altında ezilen,temel insani değer leri hakim kılacak istikrarlı demokratik dü zenler vaat eden renkli devrimler ile çeşitli ''Bahar''ların yarattığı kaos ile karşıla şan halklar,güvenlik ve refah içinde bir ha yat sürdürmek amacıyla,dalga dalga umu da göç etmeye çalışıyorlar.

Buna karşın,gelişmiş ve ''güven'' içinde yaşayan ülke lerin orta sınıfları gittikçe büyüyen korkular içinde yer yer sisteme başkaldırıyorlar.Yer yer kendilerine inan mak istedikleri hikâyeleri anlatan hikâye anlatıcı larının etkisi altında popülizme, içerisinde her türlü düşmanlığı barındıran öfke nöbetlerine kapılıyorlar.

Aşırı sağ ve ırkçı partilerin etkisi,çok değil 10 yıl ön ce herkes için örnek ve umut olan Avrupa''yı iyi niyeti ve yapıcı rolü sor gulanır bir aktöre dönüştürmüş du rumda Brexit süreci Avrupa''da birlik,değerler ve ge leceğin sorgulanmaya başladığı bir etki yaratmış halde.

Yükselen güç Çin büyük kültürel ve top lumsal farklılıklara rağmen ''Yol ve Kuşak'' olarak nitelenen yeni İpek Yolu girişimiyle bir tür ''Çin karakterinde küresel sosyaliz mi'' hâkim kılmaya çalışıyor.Ekonomi ve ticaret temelli, değerler ve siyasal süreç lere şimdilik kaydıyla mesafeli duran bir yaklaşım bu.

Putin''in Rusya''sı ise yakın çevresinde as keri gücü ve kaynaklarını kullanarak dü zen oluşturmaya çalışan, çok da küresel bir profile sahip olmayan yeni yapıcı güç olarak dertlere çare olabilir mi?

Nüfusu gittikçe artarken istikrarsızlığı ade ta bir norma dönen Müslüman dünya ne olacak?

Dünya gerçekten 5''ten büyük mü?

21. yüzyılda sistem aynı mı kalıyor?

Bu türde düşünceler ve onların ürettiği makul soru lar karşısında söylenebilecek ilk söz, tüm sınırlılık ve sorunlarına rağ men 21.yüzyıl dünyasının hâlâ ulus -dev let sistemi üzerine kurulu olmaya devam ettiği.

Sistem,egemen ulus devletlerin bir arada yaşaması esasına dayanıyor.

Yaklaşık 300 yıllık bir tarihi geçmişe sahip olan bu sistem,kendi içerisinde değişerek ve dönüşerek çe şitli düzenler yaratmayı başarabildi.Varlıklarını de vam ettirmek isteyen, çıkarlarını korumaya çalı şan ve bu amaç doğrultusunda güç peşinde ko şan devletlerin oluşturdukları denge duru mu daima bir dü zen yaratmış.

Yani aslında düzenler değişse de sistem varlığını sürdürmeyi başarıyor.

Düzen değişiklikleri de bu bağlamda sis temin korunmasını sağlayan emniyet supapları olarak görülebilir.

1648 Vestefalya,1815 Avrupa Uyumu 1920''lerin Milletler Cemiyeti ya da 2.Dün ya Savaşı sonrasının iki Kutuplu Düzeni akla ilk gelen düzenler.Tarihsel açıdan düzeni belirleyen iki ana faktör ulus dev letlerin sahip oldukları ekonomik ve askeri güç ile bunun dağılımı olmuş. (Devam edecek)

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları