Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehmet Eyüp Yardımcı

Mehmet Eyüp Yardımcı

Yazar

İçerisi şampiyonlar ligi

Şüphesiz ki! Her nesil dilimize "pelesenk" olacak bir cümle bırakıyor.

Bir nevi gelecekten, geçmişe miras kültürünün yozlaşmış hâli diyebiliriz.

Anlı, şanlı ve pek bi'umarsız "Z Kuşağı" bu görevi layıkıyla yerine getirip, dilimizdeki son pelesenki belirledi "İçerisi Şampiyonlar Ligi"

Bu cümleyi sıkça duyuyoruz, özellikle bizi güldürmek üzere kurgulu programlarda. Bu programlarda, neye ne kadar gülüyorsunuz o sizin kültürünüzün yozlaşmasıyla doğru orantılı açıkçası, artık siz sizi tartınız bi'zahmet.

Şampiyonlar Liginden bahsedip, gözümüzü ve gönlümüzü gerçek Şampiyonlar Ligi'ne çevirmesek, hadi! Çevirdik biraz daha geniş bakış açısıyla Avrupa Kupaları'na bakmasak, baktık bi'de kendimizi tartmasak olmazsa olmaz.

Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe Avrupa'nın futbol turnuvasında, belki bizim adımıza son perdesinde rol kesmek üzere sahne aldılar. Beşiktaş Borussia Dortmund, Galatasaray SS Lazio, Fenerbahçe ise Eintracht Frankfurt ile karşılaştı. Toplamda 4 puan alarak, ülke futbolunun geleceği için kumbaraya birşeyler attık. Aldığımız puanlara sevinmek ve sonrasında bu puanların devamı için neler yapmamız gerekli gibi önemli konular üzerine fikir geliştirmek, kaybettiğimiz anlardaki hatalarımızı çözümlemek yerine yine gidip bir yerlerde takılıp kaldık.

Bu sefer ki! Takıntımızın adı "Rotasyon"

Rotasyon üzerine o kadar eyyam yapılıp, o kadar çok gereksiz konuşmalar yapıldı ki! Nerede ise ekranın Haraptar Ağaları bu kadar transfere gerek yok, onbir transfer yapın yeterli diyecek kadar, akıl tutulması sürecine girdiler. Rotasyon ne imiş, elin Avrupalısı bizimle aynı oyunu oynamıyor muymuş! Gibi etrafa özellikle yönetimlere, teknik adamlara akıl verir cümleler sarf ettiler.

Bir kere şunu rahatlıkla yazalım ve söyleyelim ki! Onların oynadığı futbolla bizim oynadığımızın arasındaki benzerlik sadece oynadığımız oyunun adının "futbol" olması, onun dışında bir benzerlik yok.

Beşiktaş ve Galatasaray son karşılaşmalarda koşu mesafelerinde, Avrupa düzeyini yakalayarak, rakiplerine karşı ezilmeden mücadele ettiler ve bunun devamını sağlayabilmek adına tekrar başka bir Avrupa macerasını beklemek zorundalar çünkü rakiplerimiz kendi değerli liglerinde her maçı bu seviyede oynuyorlar ve bunun içindir ki! Avrupa kupaları ve kendi lig mücadeleleri arasında bir farklılık yaşamadan, futbol adına oynarken ve seyrederken her daim keyif alıyorlar. Süper Lig sınırları içerisinde sergilenen oyun düzeyi, Premier League düzeyinde olsa inanın her maç, bilet parası sorgulanmadan seyredilir ama maalesef "kazın ayağı" öyle değil.

Bizim buralarda her şey dışarıdan Z kuşağının söylemi gibi sadece "İçerisi Şampiyonlar Ligi" bir nevi "Dışı seni", "içi beni" yakıp yıkıyor.

Ülke futbolu içinde, gelişim sürecini hızlandıracak, elde edilmiş başarıların tekrarını yakalamak veya o başarıyı geçebilmeye diğer takımları zorlayacak bir futbol sistemi var olmayınca olaylar gelip "VAR Odası'na" takılıyor.

Beşiktaş, Antalyaspor karşısında 2-0'dan geriye muhteşem dönüş yaptı ama rakip teknik adama sorsan cevap; "şans faktörü" halbuki Beşiktaş sahaya rakip ile mücadeleyi dengeleyen ikinci yarı bir, iki değişiklikle rahat sonuca gideceği bir kadro yapısıyla çıkmıştı fakat arka arkaya yaşanan sakatlıklar, maç öncesi beş sakat, bir hasta listesini bir anda yedi sakat, bir hastaya çıkardı. Takımın belli bir yüzdesi elinden uçup gitti. Paniklememek, ne oluyor? Sorusunu sormamak mümkün mü? Bizler ekranda nasıl panik havasına girdi isek, Sergen Yalçın ve teknik ekibide aynı paniği yaşadı ve Mert'in üçüncü golü kurtardığı kırılma anından sonra soyunma odasına gidip derin bir nefes alan Beşiktaş, Sergen Yalçın'ın kafasındaki taşları yerine oturtmasıyla oyuna tekrar döndü ve hak ettiği galibiyeti aldı.

Burada sorulması gereken soru şu; "Sergen Yalçın, maçı kurtarabilmek adına gerekli oyuncu ve sistem hamlelerini yaparken, Ersun Yanal ne yapıyordu? Antalya karşısında alınan galibiyete İstanbul Başakşehir'den şans yorumu yapan Vitor Pereira gündemi galibiyetle süslemek adına hangi hamlelerden yoksundu?"

Galatasaray, SS Lazio karşısında kuralar çekilirken, kendisine tanınmayan şans yüzdesini akılcı oyun ile üst seviyelere taşırken, kendi evinde Alanyaspor karşısındaki oyun içinde sanki Avrupa arenasında rakibine ezilerek yenilmiş takım muamelesi görerek, sahadaki futbolcular (üstlerindeki GS forması ve armasının önemi bi'taraf edilerek) ıslıklanıyor, yuhalanıyorlardı.

Fatih Terim'in (ki bu takıma yaşattığı başarılar göz ardı edilemez) maç sonu verdiği demeçte, bu anlamsız tepkileri dile getirirken bu tepkiler yüzünden huzursuzluk yaşayarak sahadaki rakip takıma transfer olan Emre Akbaba adını zikrediyor, bu işlerin ne kadar gereksiz ve kulübe zarar verdiğini açıklıyordu. Peki! Bu akılsız işleri yapanlar ne yapıyordu? Tabiki daha dün tepki verip uzaklaşan Emre Akbaba'yı alkışlayarak, başka bir ruh havuzunda yüzüyorlardı.

O aymazlar takımının, renkleri ve armaları fark etmeyenler iki gün öncesindeki SS Lazio karşısındaki galibiyetin mimarı Fatih Terim'in "İtalyancasına" takılıp gereksiz espiri yapma derdindeydiler. Kendisi iki kelime yabancı kelime konuşamayan hatta kendi diline yabancı bu aymazlar ordusu, kendini geliştirme çabasında ilerleyen kişiyi takdir edip, bende yapabilir miyim? Düşüncesiyle hareket edeceğine en kolay yol seçerek, sadece aynadaki kendine espiri yapıp gülüyordu.

Vesselam bu ülkede bazı işler çok ama çok zor, hele hele yöneteninden yönetilenine varıncaya kadar aymazlar ve bu aymazların ortasında kendi çıkarlarına çalışan şeytanlar var iken…

Her maç, senaryolar farklı ama sahnede rol kesen şeytanlar maalesef aynı.

Beşiktaş, sıkıştırılmış lig periyotunda kendi evinde Adana Demirspor ile karşılaştı ve 3-0 önde götürdüğü maçtan 3-3 berabere kalarak sahneyi kapattı. Sonuca etki eden gerçeklerin altında yatan ise saha performansından daha çok sahadaki ve VAR Odası'ndaki hakemlerin olmasıydı.

Bu ülkede futbol adına sokağa atılan her kuruş sorumluları TFF, MHK başta olmak üzere bu ikilinin sahaya uzanan tüm uzantılarıdır.

Uzun bir süre bu işlerin böyle süreceği aşîkar, ne zaman ve nasıl bu şeytanlardan kurtuluruz bilemem.

Haftaya ve şeytanlara dair sözümüz, William Shakespeare'dan gelsin…

Dünya edebiyatının en önemli isimlerinden William Shakespeare, son dönemine damga vuran dört eser yazar. Bunlar Pericles, Cymbeline, Kış Masalı ve Fırtına'dır.

1611 yılında yazılmış, kimilerine göre yazarın vedası olan bu eser ilk defa Kral I. James huzurunda oynanır. Eserdeki önemli replik; "Cehennem boş tüm şeytanlar burada" sanırım günümüzde, adına futbol dediğimiz kandırmacanın karşısında, neden böyleyiz? Sorusuna verilecek en güzel cevap olarak gerçekliliğini korumaktadır.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları